Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/472 E. sayılı dosyası ile tenfizine karar verildiğini, tenfiz kararının Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davalının tenfiz davasındaki avukatının banka hesabına 30.11.2012 tarihinde toplam 122.062,67 euronun TL karşılığınca ödemede bulunulduğunu, ancak aslında yabancı mahkeme ve tenfiz kararı gereğince müvekkilinin davalıya 99.557,31 euro ödeme yapması gerekirken fazladan 22.505,36 euro ödemede bulunduğunun anlaşıldığını, davalının bu miktar kadar sebepsiz zenginleştiğini, ayrıca davalının tenfiz kararına konu yabancı mahkeme ilâmındaki tüm haklarını tahsil etmesine rağmen elinde kalan müvekkili şirkete ait hisse senetlerini de iade etmediğini ileri sürerek davalıda bulunan 1860 adet hisse senetlerinin müvekkiline iadesine ve 22.505,36 euronun ödeme tarihinden itibaren bankaların uyguladığı en yüksek döviz mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. II....
gerekçesi davanın kabulü ile boşanma kararının tanınmasına, tenfizi gerektirecek hüküm bulunmadığından tenfiz talebinin reddine, davacı yararına yargılama gideri ve vekâlet ücretine karar verilmiştir....
kısmen karşılıyor olsa da, ''savunma hakkının ihlal edilmemesi'' şartını sağlamadığını, MÖHUK 54.maddede tanıma ve tenfiz davasının şartları sayılırken savunma hakkına ilişkin 4.fıkrada dava şartının ''O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması.''...
MÖHUK’un 54. maddesinin (ç) fıkrasındaki düzenleme uyarınca, o yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmaması, mahkemede temsil edilmemesi ve bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında karar verilmesi tenfiz engeli olarak belirtilmiştir. MÖHUK’un 54. maddesinin (ç) fıkrasında düzenlenen hususlar için gözetilmesi gereken hukuk, tenfiz kararı verecek yer mahkemesinin usule ilişkin hükümleri değil, tenfize konu kararın verildiği ülke kanunlarıdır. Zira bu konuda yasa hükmü açık olup, anılan fıkranın giriş cümlesi “o yer kanunları uyarınca,” şeklinde bir belirleme içermekte olup, aynı fıkrada aynı cümle içinde ikinci kez tekrar edilmek suretiyle aynı husus vurgulanmış ve “bu kanunlara aykırı bir şekilde” kelime dizisi kullanılarak konu açıklanmıştır. Bu da göstermektedir ki, bu fıkrada belirtilen hususların ihlal edilip edilmediği tenfizi istenilen kararın verildiği yer kanunlarına göre belirlenecektir....
Bu düzenleme, Türk tenfiz hukukunda, kamu düzeni kavramının izin verdiği ölçüde, yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi lehine bir eğilimin bulunduğunu göstermektedir. Doktrinde de bu konuda hakime yardımcı olması bakımından bazı kriterler verilmiştir. Buna göre örneğin Türk tenfiz hakimi “kural olarak” yabancı mahkeme kararının doğruluğunu inceleyemez (revision au fond yasağı). Zira aksinin kabulü, aynı davanın Türk mahkemesinde tekrar görülmesi ve yeni bir Türk mahkemesi kararının ortaya çıkması sonucunu doğurur. Ancak örneğin Türk hukukunun vazgeçilmez kabul ettiği temel prensiplerini ihlal eden veya milletlerarası alanda geçerli olan ortak ilkelere aykırı bulunan yabancı mahkeme kararları tenfiz edilemez. Tenfiz hakimi takdir hakkını kullanırken, her somut olayın kendine mahsus özelliklerini de dikkate almalıdır. O halde dava konusu uyuşmazlık yönünden de somut olayın özelliklerine göre bir inceleme ve değerlendirme yapılmalıdır....
Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalar yönünden, anılan Kanun maddelerinin değerlendirilmesi gerekirse; tanıma tenfiz kararı verilmek koşuluyla, eşler yabancı mahkemenin boşanmanın kabulüne ilişkin verdiği kararının kesinleştiği tarih itibarıyla boşanmış sayılırlar. Bu yasal düzenlemeye göre, tanıma tenfiz kararı daha sonraki tarihlerde verilse dahi, evlilik birliği yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihte sona ermiş kabul edilecektir. MÖHUK'nun 59. maddesi ile getirilen bu düzenleme sayesinde, eşlerin yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihten, tanıma tenfiz kararının verildiği tarihe kadar geçen ara dönemde edindikleri malvarlıkları, evlilik birliği dışında edinilen mal olarak kabul edilecektir. Diğer yandan, bu ara dönemde birbirlerine mirasçı olmayacaklar, duruma göre bu dönemde doğan çocuk evlilik dışı doğmuş sayılacaktır....
Somut olayda uyuşmazlık, KKTC Lefkoşa Kaza Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalıya yapılan tebligatın usulüne uygun olup olmadığının tenfiz yargılamasında değerlendirilmesinin mümkün olup olmadığı, bu bağlamda tenfizi istenen kararın kesinleşip kesinleşmediği ve tenfiz şartlarının oluşup olmadığı hususlarında toplanmaktadır....
Sözleşmenin V. maddesinde tenfiz engelleri (tenfiz talebinin reddi sebepleri ) sınırlı olarak sayılmıştır....
Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunması tenfiz ve tanıma kararı verilmesine engeldir (5718 s.MÖHUK.m.54/c). O halde, ölümden sonra verilen bir boşanma kararı, Türkiyede tanınamaz ve tenfiz edilemez. Bu durum nazara alınarak tanıma ve tenfiz isteğinin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.26.05.2015(Salı)...
Davacı vekili dilekçesinde, muris olan eşinin el yazılı vasiyetname düzenleyerek, ölümünden sonra tüm mallarının satılıp, kendi adına bir ilköğretim okulu yapılmasını vasiyet ettiğini, vasiyeti tenfiz memuru olarak da, müvekkili olan davacıyı tayin ettiğini beyan ederek, bu vasiyetnamenin tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Tenfiz memuru atanması ancak vasiyetnamedeki açık hükümle mümkün olabilir. Dosyanın incelenmesinden, murisin düzenlediği vasiyetnamede davacının vasiyeti tenfiz memuru olarak atandığı görülmektedir. O halde, davacının vasiyeti yerine getirmekle görevli olduğu konusunda bir ihtilaf yoktur. Öyle ise mahkemece, vasiyetnamenin tenfizi konusunda davacıya yetki verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir....