Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

ın kayden 10.09.1990 doğumlu olup, davanın açıldığı 21.10.2008 günü itibariyle ergin ve medeni hakları kullanmaya yetkili bulunduğu anlaşılmakla, doğum tarihinin düzeltilmesi davasını doğrudan kendisinin açması gerekirken, annesinin böyle bir davayı açmakta aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gözetilmeden davaya bakılıp işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Kötü muamele HÜKÜM : Beraat KARAR Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Nüfus kaydına göre 20/04/2002 doğumlu olup, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında ifadesinin alındığı tarihte 15 yaşını tamamlamamış olan mağdurun yaşı gereği şikâyet hakkını bizzat kullanamayacağından şikayet hakkının kanuni temsilcisi tarafından kullanılmasının gerektiği, mağdurun velisi olan annesinin aynı davada sanık olması nedeniyle mağdur ile arasında menfaat çatışması bulunduğu gözetilerek, mağdurun diğer velisi olan babasının dava ve duruşmalara davet edilmesi gerektiği gözetilmemiş ise de, temyiz inceleme tarihi itibariyle mağdurun 15 yaşını tamamlayıp, şikayet hakkını kullanmaya ehil duruma geldiği, temyiz iradesinin belirlenmesi bakımından gerekçeli kararın mağdura tebliğ edilmesi gerektiği, Anlaşıldığından, mağdur ... ... vekilinin temyiz davası isteği...

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi SUÇ : Kötü muamele HÜKÜM : Mahkumiyet KARAR Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü, Nüfus kaydına göre 04/04/2001 doğumlu olup, kovuşturma aşamasında onbeş yaşını tamamlamamış olan mağdurun yaşı gereği şikayet hakkını bizzat kullanamayacağından, bu hakkın kanuni temsilcisi tarafından kullanılması gerektiğinden, mağdurun annesinin sanık olarak bulunduğu davada, mağdur ile sanık arasında menfaat çatışması bulunduğu gözetilerek, varsa yasal temsilcisinin dinlenmesi veya Türk Medeni Kanunu'nun 426. maddesi uyarınca, mağduru bu davada temsil edebilmesi bakımından bir kayyım tayin ettirilmesinin gerektiği gözetilmemiş ise de, temyiz inceleme tarihi itibariyle mağdurun 15 yaşını tamamlayıp, şikayet hakkını kullanmaya ehil duruma geldiği anlaşıldığından, mağdurun, vekilinin bulunduğu temyiz istemine muvafakat edip etmediğine dair iradesinin belirlenmesi...

        Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; Orman ve kadastro bilirkişileri tarafından hazırlanan rapor ile; sanığın orman alanını ekip biçmek suretiyle işgal ve faydalanmada bulunduğunun tespiti, sanığın imzasını içeren suç tutanağı kapsamından suça konu yere sebze ektiğini beyan ettiğinin ve dosya kapsamından sanığın annesinin vefatından sonra suça konu yeri ekip biçerek kullanmaya devam ettiğinin anlaşılması karşısında; sanık hakkında işgal ve faydalanma suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken yerinde görülmeyen gerekçe ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, Kanuna aykırı ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye uygun olarak, HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 26/10/2017 tarihinde oybirliğiyle...

          Aile Mahkemesinin 2012/50 esas, 2012/130 karar sayılı kararı ile çocuk Yasin Şentürk'ün velayetinin annesine verildiğini, davalının evlendiği hakkında müşterek çocuğa bilgi vermediği iddiasının asılsız olduğunu, davalının evleneceği kişi ile müşterek çocuğu daha önceden tanıştırdığını, birlikte vakit geçirecekleri ortamlar sağladığını, psikolojik anlamda bu evliliğe hazırladığını, davalı annenin evlenme tarihi olan 2015 yılında müşterek çocuk Yasin'in henüz 6 yaşında olduğu göz önünde bulundurulduğunda annenin evlendiğini sosyal medyadan öğrenerek şok olduğu iddiasının ne kadar gerçek dışı olduğunun anlaşılacağını, çocuğun annesinin nişanında annesi ve annesinin yeni eşi ile çekilmiş fotoğrafı da ekte sunduklarını, annenin şu anki eşi ile gayet iyi anlaştığını, çocuğun kendi babasından görmediği ilgi ve alakayı davalının şimdiki eşinden gördüğünü, gördüğü bu sevgi karşılığında annesinin eşine de zamanla baba diye hitap...

          Ancak; Dosya kapsamına göre, suça sürüklenen çocuğun annesinin kolluğa müracaat ederek oğlunun eve bilgisayar getirdiğini, bilgisayarın çalıntı olabileceğinden şüphelendiğini söyleyip kendiliğinden suça konu bilgisayarı ve yan ekipmanlarını kolluk makamlarına teslim ettiği, temyiz incelemesine konu olayın bu yolla aydınlatılıp, suça sürüklenen çocuk hakkında soruşturmaya başlanmadan önce suça konu eşyaların büyük bir kısmının müştekiye iade edildiği, her ne kadar suça sürüklenen çocuk aşamalarda atılı suçu kabul etmeyip, bizzat pişmanlık göstermek suretiyle çaldığı eşyaların iadesi hususunda aktif bir çaba içine girmemiş ise de annesinin iade eylemine karşı koymadığı gibi suç tarihinde 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuğun yasal temsilcisi olan annesinin suça sürüklenen çocuk adına suçtan doğan zararın bir kısmını giderme hususundaki gayretinin suça sürüklenen çocuk lehine yorumlanması gerektiğinin anlaşılması karşısında, müştekinin yapılan kısmi iade nedeniyle ceza indirimine...

            Ne var ki, nafaka miktarının belirlenmesine esas alınması gereken giderlerinin makul sınırlar içinde kalmasına özen gösterilmesi ve velayet kendisine bırakılmayan tarafın ağır yükümlülüklere maruz bırakılmaması gerekmektedir.Nafaka takdir edilirken tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçları gözönünde bulundurulmalıdır.Somut olayda dosyadaki bilgi ve belgelerden; tarafların 30.07.2009 tarihli karar ile anlaşmalı boşandığı; 2002 doğumlu müşterek çocuğun velayetinin anneye verildiği, artırım davasının 21.01.2011 günü açıldığı, nafakaya hükmedilen tarihle artırım davasının açıldığı tarih arasında yaklaşık 1,5 yılın geçtiği, davacı kadına 15.08.2009 tarihinden başlayarak yetim aylığı bağlandığı ve davacının aylık 729.38 TL yetim maaşı aldığı; ayrıca müşterek çocuğun özürlü olmasından dolayı aylık 638,00 TL yardım parası aldığı, annesinin evinde oturup kira ödemediği, annesinin de emekli olduğu, davalı babanın ise memur olup brüt 1.616,31TL maaş ve 451,34...

              TMK.nun 327/1. maddesine göre, çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderleri ana ve baba tarafından sağlanır. Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. (TMK 328/1) Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir. (TMK 329/1) Somut olayda; müşterek çocuğun fiili ayrılık sürecinde annenin yanında kaldığı tarafların kabulündedir. Dosya kapsamından; davacının, ev hanımı olduğu, geliri olmadığı, annesinin evinde kaldığı, mal varlığı olmadığı, davalının ise; akaryakıt istasyonunda işçi olduğu, 1.400 TL ücret aldığı, arkadaşı ile kaldığı, 300 TL kira ödedikleri, 2012 model motosikleti olduğu, müşterek çocuğun 2007 doğumlu ve 2.sınıf öğrencisi olup, annesinin yanında kaldığı anlaşılmaktadır....

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Hırsızlık HÜKÜM : Beraat Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: Tüm dosya kapsamına göre, müştekinin telefonu çalındıktan sonra telefona ilk olarak suça sürüklenen çocuğun annesinin adına kayıtlı fakat aşamalarda kendi kullandığını beyan ettiği hattın takıldığı, suça sürüklenen çocuğun savunmasında suça konu telefonu adres ve kimlik bilgilerini bilmediği... isimli kişiden aldığı yönündeki beyanının kendini suçtan kurtarmaya yönelik olduğu, bu suretle suça sürüklenen çocuğun eylemine uyan hırsızlık suçunu işlediğinin sabit olması karşısında; mahkumiyeti yerine delillerin takdirinde hataya düşülerek beraatine karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 13/03/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi...

                  Kuşkusuz velayet kendisinde bulunan anne ve babanın çocuk ile ilgili yapacağı her türlü iş ve işlemde çocuğun üstün yararını koruması gerektiği tartışmasızdır. Çocuğun üstün yararı, çocuğu ilgilendiren her işte göz önüne alınması zorunlu olan ve belirli bir somut olayda çocuk için en iyisinin ne olduğunu belirlemede dikkate alınan bir ölçüt bir kılavuzdur. Çocuğun üstün yararı, çocuğun haklarını garanti altına alan bir işlev de üstlenmektedir (Yücel, Özge Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt 1 Sayı 2, Aralık 2013, s. 117- 137). Esasında çocuğun üstün yararına gereken önemin verilmesi, yalnızca çocuğun ya da ana babanın değil, toplumunda menfaatinedir. Çünkü çocuğun sosyal, kültürel, fiziksel ve psikolojik yönden olumlu gelişimi ilerde toplumda zararlı davranışlarının ortaya çıkmasını da engelleyecektir. (BAKTIR, Çetiner Selma, Velayet Hukuku, Ankara 2000 s.33)....

                  UYAP Entegrasyonu