İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulü ile müşterek çocuklar Berat Kaya ve Burakcan Kaya'nın velayetlerinin davacı anneye verilmesine, davalı baba ile çocuklar arasında şahsi münasebetin tesisine karar verilmiş, hüküm davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; 18/04/2019 tarihli 3 nolu celsede her bir çocuk için 500,00'er TL iştirak nafakası talebinde bulunulduğunu, gerekçeli kararda bu hususun değerlendirilmediğini, HMK. 305/A maddesi uyarınca ek karar ile iştirak nafakası talep ettiklerini ancak bu kez taleplerinin reddedildiğini kararın bu yönde değerlendirilerek Yeniden bir karar verilmesini talep etmiştir....
Dava; kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi istemine, birleşen dava ise; ortak velayetin kaldırılması ve kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK'nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede; 1- Gerekçeli karar ile hüküm birbirine aykırı olamaz. Gerekçenin hüküm sonucuna uygun düzenlenmesi gerekmektedir. İstinaf mahkemesince yerel mahkeme kararına dair istinaf sebeplerinin değerlendirilebilmesi için öncelikle HMK'nun 298/2. maddesine uygun olarak düzenlenmiş bir kararın mevcut olması gerekir. Hüküm sonucu ile gerekçe arasındaki aykırılık tek başına yerel mahkeme kararının kaldırılması nedeni oluşturur. Yerel mahkemece hüküm kısmında; "velayeti davalı/davacı babaya verilen müşterek çocuk Kıvanç ile davacı anne arasında her ayın 2. ve 4....
TMK'nun 176/4. maddesine göre de; "Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir." Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre, iradın artırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Somut olayda; taraflar Diyarbakır 1. Aile Mahkemesi'nin 2018/1312 esas ve 2018/1034 karar sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşanmış ve aynı ilam ile davalı kadın yararına aylık 1.800,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir....
Kanunda öngörülen şartlar davacı lehine gerçekleştiği takdirde, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ve hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekir ", TMK'nın 176/4. maddesinde de; "Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir " düzenlemeleri bulunmaktadır. Anılan yasal düzenlemelere göre, iradın artırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda, yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası, TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır....
Taraflar arasındaki iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasının kaldırılması – indirilmesi (asıl dava), iştirak ve yoksulluk nafakasının artırılması (karşı dava) davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve karşı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı (karşı davalı) vekilince temyiz edilmesi üzerine; dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dilekçesinde 2011 yılında davalı eski eş için hükmolunan 200 TL yoksulluk, müşterek çocuklar yararına hükmolunan 200 TL iştirak nafakalarının değişen koşullar nedeniyle kaldırılması veya indirilmesini talep etmiştir. Davalı davanın reddini talep etmiş; ve karşı dava dilekçesi ile de davacı tarafından davalıya ödenmekte olan yoksulluk nafakası ile iştirak nafakalarının aylık 300,00'er TL'ye çıkartılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında, nafakanın takdir edildiği boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu ileri sürülmemiştir. O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yüksek nafaka takdiri doğru görülmemiştir....
TMK. nun 176/4. maddesine göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Yargıtayın yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; tarafların boşanma davası sırasındaki sosyal ekonomik durumları ile eldeki davanın açıldığı tarih itibariyle mevcut sosyal ekonomik durumları arasında olağanüstü bir değişiklik olmadığı gibi, buna ilişkin bir iddia da ileri sürülmemiştir....
mahkemesince anlaşmalı boşanma kararında anne ile çocuklar arasında önceden anlaşmalı boşanma kararında kurulan şahsi ilişkinin kaldırılmasına karar verilmemiş ise de, verilen kararın, önceki kararı usulen ortadan kaldırdığı ve infaza elverişli olduğu, bunun sonuca etki etmeyeceği, sadece bu duruma işaret etmekle yetinilmesi gerektiği anlaşılmakla, davalının yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nun 353/1- b-1 m.sine göre esastan reddine oy birliği ile karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Asıl dava iştirak nafakasının artırılması, karşı dava ise iştirak nafakasının kaldırılması veya azaltılmasına ilişkindir. 6100 sayılı HMK'nunda genel yetkili mahkeme 6.madde de düzenlenmiştir. Buna göre; ''Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.'' Ayrıca; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 177. maddesinde ise nafaka davalarında yetkili olan mahkeme düzenlenmiştir. Buna göre; "Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Bu düzenleme ile, genellikle ekonomik ve mali açıdan güçsüz durumda olan nafaka alacaklılarının; nafaka yükümlüsünün (davalının) bulunduğu yer mahkemelerinde masraf yapıp, gelerek dava açmaları ve bu suretle mağdur olmaları önlenmek istenmiştir. Burada zayıfı korumak amacı ile genel yetki hükmü getirilmiş ve seçimlik hak tanınmış bulunmaktadır....
Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/638 Esas 2008/346 Karar sayılı ilamı ile davalı için belirlenen 275,00 TL yoksulluk nafakasının tarafların mali ve içtimai durumları, paranın satın alım gücü ve hakkaniyet dikkate alınarak 75,00 TL eksiltilmek suretiyle 200,00 TL olarak dava tarihinden geçerli olmak üzere devamına, karar verilmiş, hüküm süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. 1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-) Davalının temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması/azaltılması talebine ilişkindir. Kural olarak, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir....