Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 11.06.2020 gün ve 2016/18089 E. ve 2020/3321 K. sayılı ilamı) Somut olayda gelince; davacı, menkullerin mülkiyet hakkında dayalı olarak kendisine iadesini, mümkün olmadığı takdirde bedellerinin tazminini istemiş olmasına göre dava, salt zilyetliğin korunmasına yönelik dava niteliğinde değildir....

    DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, zilyetliğin tespiti ve tazminat istemine ilişkindir. Dava taşınmazı haricen satan malike yöneltilmemiş olup gerek davalı gerekse davacı taşınmazda malik değildir. Taraflar arasında zilyetliğin devrine ilişkin bir sözleşme mevcuttur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 973. maddesinde, "Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir. Taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması zilyetlik sayılır" şeklinde tanımlanmıştır. Türk Medeni Kanunu'nun 763/1 maddesine göre, taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gereklidir. Tapusuz bir taşınmaz satış ve devir bakımından menkul hükmünde sayılır. Türk Medeni Kanunu'nun 763. maddesine göre, bir menkulün mülkiyeti satış ve devir ile alıcısına geçer." hükümleri düzenlenmiştir. Ne var ki eldeki taşınmaz tapusuz bir taşınmaz olmayıp tapulu taşınmazda zilyetliğin devrinin mülkiyetin nakline de olarak sağlamayacağı açıktır....

    Güveni kötüye kullanma suçunda ise, başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine cezalandırılmaktadır. Zilyetlik rızayla faile devredilmelidir....

      Mahkemece, zilyetliğinin korunmasına ilişkin talebi incelemeye görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olduğundan davanın görev noktasından reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. Davada 11.08.1994 başlangıç tarihli ve 3 yıllık kira sözleşmesine dayanılarak bu sözleşme üzerinde davalıların çıkardıkları muarazanın zilyetliğin korunması suretiyle kaldırılması istenmiştir. Gerçekten, kira sözleşmeleri, kiracıya kişisel hak sağlar ve daima tarafları arasında hüküm ve sonuç meydana getirir. Kiralanan şey kiracıya teslim edilince, kiracı feri zilyet durumuna girer ve bu zilyetlik yasa tarafından korunur (TMK. m.974,981,984). ./.. 2009/11150 - 13190 - 2 - Bu tür davaları görmeye de doğru olarak saptandığı üzere sulh hukuk mahkemeleri görevlidir. Davacının kira sözleşmesine dayanarak zilyetliğin korunması isteminde haklı olup olmadığı ve kira sözleşmesinin geçerliliği ve hukuki durumu görevli mahkemede tartışılacaktır....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 12.12.2003 gününde verilen dilekçe ile zilyetliğin iadesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 15.6.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, 15.1.2003 başlangıç tarihli hasılat kira sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle kiralanana zilyetliğin iadesi istemiyle açılmıştır. Mahkemece, dava reddedilmiş, hükmü davacı temyiz etmiştir. 24.1.2003 günlü hasılat kira sözleşmesinin süresi 5 yıldır. Sözleşme kiralayan davalı tarafından bu süre dolmadan fesedilmiş bulunmaktadır. Sözleşmenin işletmecinin yükümlülüklerini düzenleyen 5....

          Asliye Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın taşınmaz üzerindeki salt zilyetliğin korunmasına ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davanın, 30 günlük askı süresi geçtikten sonra 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılan kadastro tespitine itiraz davası niteliğinde olduğu, çekişmesiz yargı işi olmadığı ve uyuşmazlığın sulh hukuk mahkemesinin görev alanına girmediği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda, uyuşmazlık konusu ... İli ... köyü 429 Ada 1 parsel sayılı taşınmazın 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu anlaşılmaktadır....

            Bankası ödeme makbuzuna istinaden 16/07/1975 tarihinden itibaren malik sıfatı ile zilyed olarak kullanmakta olduğunu beyan ettiği, her ne kadar dava dilekçesi sonuç kısmında, taşınmazın zilyedliğin tespitini ve korunmasını talep etmiş ise de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09/10/1946 tarih ve 1946/6-1946/12 sayılı; Hukuk Genel Kurulunun 06/10/1993 tarih ve 1993/14-423/561 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere" davacının zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde davanın bir hak davası niteliğini kazanacağı ve TMK'nın 981, 982 ve 983. maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunmasına ilişkin davalardan olmayacağı, malvarlığı hakkına dayalı bir hak davası olacağı" gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda, çekişmeli taşınmaz ..., ... Mahallesi, 675 Parsel numarasıyla, tarla niteliğinde, 4885 m2 yüzölçümünde,........

              Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. 6100 Sayılı HMK'nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmüne yer verilmiştir....

                Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. 6100 Sayılı HMK'nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı ... ve İflas Kanununa göre ilamsız ... yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmüne yer verilmiştir....

                  Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. 6100 Sayılı HMK'nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmüne yer verilmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu