Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Sulh Hukuk Mahkemesi ise 6100 sayılı Kanunun 4/c maddesinde "Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davalar" olarak belirtilen nitelikte olmayan davanın mahkememiz görev alanında olmadığı, ayrıca tapunun beyanlar hanesine bir şerhin yazılması veya silinmesi hususununda asliye hukuk mahkemesinin görev alanı içinde yer aldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Dosya kapsamından, davanın, tapunun beyanlar hanesindeki şerhin silinmesi istemine ilişkin olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 11/12/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi....

    İdare Mahkemesi kararı kapsamına göre davacının zilyetliğinin meşru olmadığı gerekçesiyle, davanın tümden reddi ile zilyetliğin iadesi ve tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir....

    İdare Mahkemesi kararı kapsamına göre davacının zilyetliğinin meşru olmadığı gerekçesiyle, davanın tümden reddi ile zilyetliğin iadesi ve tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir....

    Buna göre "Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları,b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları,c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları,ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davaları,görürler." Somut olayda; davacı, mirastan feragat nedeniyle feragat eden davalının muristen intikal eden taşınmazdaki miras payının iptali ile diğer mirasçılar adına eşit olarak intikali isteminde bulunmuştur. Bu durumda dava HMK'nın 2. Maddesinde sayılan malvarlığı haklarına ilişkin olup 4. Maddede sayılan işlerden değildir....

      Dava, saldırının sona erdirilmesine, sebebinin önlenmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur.” Madde içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere, yalnız zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar, dava değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesince görülecektir. Maddede yer alan “yalnız zilyetliğin korunması davaları” ile, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 982. ve 983. maddelerinde düzenlenen zilyetliğin gaspı ve zilyetliğe saldırıdan doğan davalar amaçlanmıştır. Zilyet, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayandığında ise dava, bir hak davası niteliğini kazanır; o takdirde mahkemenin görevi, yalnız zilyetliğin korunması davasından farklı olarak, dava olunan hakkın niteliğine göre belirlenir....

      Mahkemece, davanın kabulü ile 06.05.2009 tarihli krokide kırmızı renkle gösterilen yerde davacının zilyetliğinin korunmasına karar verilmesi üzerine; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, TMK'nın 981 vd. maddelerine göre açılmış zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Mülkiyet hakkına ve zilyetlik dışındaki başka hakka da-yanılmadığına göre, bu tür uyuşmazlıklar gerçek kişi taraflar arasındaki üstün zilyetlik hakkının belirlenmesi ile çözüme kavuşturulmalıdır. Taşınmazın kamu malı olması düşüncesiyle davacı gerçek kişinin üstün hakkının tanınmaması, yine gerçek kişi olan davalı yanın işgaline üstünlük tanımak olacağından hakkaniyete uygun görülmemiştir. Somut olayda; dava konusu taşınmazın kesinleşen orman sınırlan-dırılmasına göre orman sayılan yerlerden olduğu sabittir. Dava, gerçek kişiler arasında görülmekte olup, Orman Genel Müdürlüğü ve Hazine taraf durumunu almamıştır. Davacı yan zilyetlik hakkının korunmasını istemiştir....

        Asliye Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın taşınmaz üzerindeki üstün zilyetliğin tespiti ile korunmasına ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh hukuk mahkemesi ise davanın zilyetliğin korunması davası değil üstün hakka dayanan zilyetlik tespitine itiraz davası olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuş, dosya Yargıtay 17. Hukuk Dairesine yargı yerinin belirlenmesi için gönderilmiş 27.06.2014 tarih, 2014/7993- 10137 sayılı karar ile ''Dava, kullanım kadastrosu nedeniyle Hazine adına tespit ve tescili yapılan dava konusu taşınmazların beyanlar hanesindeki zilyetlik şerhine yönelik olarak açılmıştır. Uyuşmazlık konusu taşınmazın 3402 sayılı yasanın EK-4. maddesi gereğince, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, davacının taşınmazın beyanlar hanesine zilyet olarak tescilini talep ettiği anlaşılmıştır....

          Dava, zilyetliğin tespiti ve korunmasına ilişkindir. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Yasasının değişik 13/j maddesi uyarınca harç alınmasına yer olmadığına 13/03/2012 gününde oybirliği ile karar verildi....

            Asliye Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın taşınmaz üzerindeki salt zilyetliğin korunmasına ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davanın, 30 günlük askı süresi geçtikten sonra 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılan kadastro tespitine itiraz davası niteliğinde olduğu, çekişmesiz yargı işi olmadığı ve uyuşmazlığın sulh hukuk mahkemesinin görev alanına girmediği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda, dosya kapsamından, uyuşmazlık konusu sayılı taşınmazın 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu anlaşılmaktadır....

              Asliye Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın taşınmaz üzerindeki üstün zilyetliğin korunmasına ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davanın, 30 günlük askı süresi geçtikten sonra 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılan kadastro tespitine itiraz davası niteliğinde olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazların 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu anlaşılmaktadır. Davacı, dava konusu taşınmazlarda 3402 sayılı yasanın ek 4 maddesi uyarınca yapılan tespit çalışmalarında çekişmeli taşınmazın kendi zilyetliğinde bulunduğu halde, beyanlar hanesinde davalıların kullanıcı olarak şerh verildiğini ileri sürerek taşınmazın beyanlar hanesine zilyet olarak şerh verilmesi istemiyle dava açmıştır....

                UYAP Entegrasyonu