Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dava tarihinde geçerli olan 743 sayılı Medeni Kanunun 894 ve devamı maddelerinde zilyetliğin korunmasına ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Davada çekişmeli taşınmazın korunması istenen bölümü Hazine’ye ait olup, davacı bu taşınmaz bölümünde zilyet olduğundan, uyuşmazlığın MK.nın 894 ve devamı maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunması hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerekir. Bu halde; davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK’nun 22. ve 23. maddeleri gereğince ... Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 09.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    Kadastro Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonunda Asliye Hukuk Mahkemesine yönelik olarak görevsizlik kararı verilmiş, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 13.12.2011 tarih, 2011/15130-14659 Esas, Karar sayılı ilamı ile görevsizlik hükmünün onanmasına karar verilmiştir. Kesinleşen görevsizlik kararı ile dosya kendisine gönderilen Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde süresi içerisinde başvurulması halinde dosyanın ... Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece, davacıların isteminin zilyetliğin korunmasına yönelik olduğu kabul edilerek yazılı şekilde görevsizlik hükmü kurulmuş ise de; yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemiştir. Davacı tarafından ......

      Zilyetliğin hukuki fonksiyonlarından biri de fiili durumun başkaları tarafından keyfi olarak bozulmasını önlemektir. Hukuk düzeni, böylece toplumun esenliğini korumak istemiştir. Kendilerini haklı görenler bile başkasının fiili hakimiyetine belli bir çerçeve içinde saygı göstermeye mecburdurlar. Zilyetlik davalarının en belirgin özelliği yukarıda değinilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi davada hakkın tartışma konusu olmaması ve davayı kazanma veya kaybetmenin mevcut olabilecek hak üzerinde herhangi bir etkisinin olmayışıdır. Bunun içinde bu tür davalarda mahkemenin zilyetliğin korunmasına ilişkin vereceği karar; sadece eski zilyetlik durumunun yeniden kurulmasını sağlamaya yöneliktir. Bu karar diğer tarafın mülkiyet yahut hak iddiasıyla dava açma hakkına dokunmaz ve üçüncü kişilerin o şey üzerinde hakları olmadığının kabulü şeklinde anlaşılamaz....

        Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. Somut olaya gelince; davacının, dava konusu olan ve iş yeri vasfındaki tapusuz taşınmazın zilyetliğini 18.08.2009 tarihinde tapusuz yapının zilyetliğinin devri sözleşmesi ile 65.000TL’ ye taşınmazın önceki hak sahibi ve zilyedi olan ...’ten satın aldığını, ...’in de bu yeri aynı nitelikteki bir devir sözleşmesiyle önceki hak sahibi ve zilyedi olan ......

          Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır....

          Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere ve davanın zilyetliğin korunmasına ilişkin bulunmasına göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye temyiz karar harcının temyiz edenden alınmasına, 04.02.2014 gününde oybirliği ile karar verildi....

            Şöyle ki; dava, zilyetliğin tesbiti ve korunmasına ilişkin olmayıp, 2/B'lik alan niteliği ile tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın beyanlar hanesine zilyetlik şerhi verilmesinden ibarettir. Bu nedenle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2. maddesi gereğince asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Mahkemece işin esasına girilip, olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davayı yanlış nitelendirerek sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmayıp, usûl ve kanuna aykırıdır. Görev kamu düzenine ilişkin olup, temyiz edenlerin sıfatına bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilmelidir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde yatarına iadesine 09/12/2013 günü oy birliği ile karar verildi....

              Bu durumda olaya uygulanması gereken kanun maddeleri TMK'nın 981 vd. maddelerindeki zilyetliğin korunmasına ilişkin hükümler olup, uyuşmazlığa ve davaya bakma görevi Adli Yargıya aittir. Durum böyleyken mahkemece talebe ilişkin olarak İdari Yargının görevli olduğundan söz edilerek yargı yolu yönünden görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulü ile, usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay Daire ilamına karşı karar düzeltme yolunun kapalı olduğuna ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde davacılara iadesine 01.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                Bu durumda, isteğin anılan sebeple reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz ise de; hüküm redde ilişkin olup sonucu itibariyle doğru görüldüğünden, davacı vekilinin hükmün anılan taşınmaza yönelik kısımlarına ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu itibariyle doğru olan hükmün bu bölümünün ONANMASINA, Davacı vekilinin kararın dava konusu 503 parsel sayılı taşınmaza ilişkin bölümüne yönelik temyiz itirazlarına gelince; tapulu taşınmazlara yönelik 4721 sayılı TMK'nın 683 ve devamı maddeleri uyarınca açılan el atmanın önlenmesi isteğine ilişkin davalar bakımından hak düşürücü süre öngörülmediğinden, keşif zaptı kapsamından davacının açıkça uyuşmazlık konusu haline getirdiği ve feragat etmediği 503 sayılı parsele ilişkin keşif yapılmadığı anlaşılmıştır....

                  Somut olayda; davacı uyuşmazlık konusu taşınmazların ortak muristen kaldığını, davalıların yararlanmasına karşı koyduklarını ileri sürerek payına yönelik olarak davalıların el atmasını önlenmesi isteminde bulunmuştur. Görüldüğü üzere davacının istemi hakka dayalı (mülkiyet hakkından kaynaklanan) el atmanın önlenmesi istemine ilişkin bulunmaktadır. Davacının isteği MK 982 ve 893 maddelerinde ifadesi bulunan salt zilyetliğin korunmasına ilişkin bir dava olmayıp, miras hakkından kaynaklanan el atmanın önlenilmesi istemine ilişkindir. Bu tür davalarda görevli mahkeme taşınmazın değerine göre belirlenir. Dava konusu taşınmazların niteliğine, miktarına ve dava tarihi itibariyle değerine göre davaya bakma Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanında bulunduğundan uyuşmazlığın Alaplı Asliye Hukuk Mahkemesince çözümlenmesi gerekmektedir....

                    UYAP Entegrasyonu