Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Olay tutanağı içeriğine, sanığın savunmasına ve dosya kapsamına göre; sanığın bu dosyada hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanık ...’a kenevir tohumu verdiği sabit ise de; kenevir tohumu verilmesi başlı başına suç teşkil etmediğinden sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeyip yardım eden sıfatıyla TCK’nın 39. maddesi uygulanarak mahkûmiyet kararı verilmesi; Yasaya aykırı sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan hükmün BOZULMASINA, 24/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

    Davalı vekili, 2888 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden sonra asıl olanın vakıf taşınmazlarının vakfa geri dönmesi olduğunu, mutasarrıflarının mirasçı bırakmadan ölmeleri, kayıp, yitik olmaları halinde Hazineye geçmesinin imkanının bulunmadığını, mirasçılık belgesinin Vakıflar Kanunun 17. maddesi gözönünde bulundurularak verilmesi gerektiğini beyan etmiştir. Mahkemece ilk olarak, murisin malvarlığının menkullerde 6 pay kabulüyle mirasçılarına, gayrimenkullerde 1 pay kabulüyle Maliye Hazinesine aidiyetine dair verilen kararın, taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 03.10.2016 tarih ve 2016/1809 Esas, 2016/7769 Karar sayılı ilamında “...muris ve mirasçıların vatandaşı olduğu Lübnan ile ülkemiz arasında karşılıklılık bulunmadığı tespit edilmekle gayrimenkul yönünden mirasçılık belgesi verilmesi isteminin reddine karar verilmesi gerekirken Hazinenin mirasçılığına karar verilmesi doğru görülmemiş...” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir....

      Mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davalarda davanın kabulüne karar verilmesi için miras bırakanın nüfusa kayıtlı olması zorunlu değildir. Miras bırakanın gerçekte var olduğu ancak nüfusa kayıtlı olmadığı, mirasçı bırakmaksızın öldüğü belirlendiği takdirde son mirasçının ... olacağı göz önüne alınarak buna göre mirasçılık belgesi verilmesi gerekir. Bu tür davaların reddine karar verilebilmesi için miras bırakanın hiçbir şekilde yaşamadığının, böyle bir kişinin mevcut olmadığının belirlenmesi veya davacının miras bırakanın mirasçısı olmadığının tespiti gerekir. Mahkemece verilen yetki üzerine açılan davalarda davanın kabulüne karar verilebilmesi için davacının mirasçı olmasının gerekmediği de kuşkusuzdur....

        Somut olayda, dava ve talep mirasçılık belgesinin iptali ve yeni bir mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkindir. Asıl davada, ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1947/457- 467 E. K. sayılı mirasçılık belgesinde mirasçı olarak gösterilenler, karşı davada ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/775- 834 E. K. sayılı mirasçılık belgesinde mirasçı olarak gösterilenler hasım gösterilerek açıldığından çekişmeli hale gelmiştir. Bu nedenle mirasçılık belgesinin iptali ve yeni bir mirasçılık belgesi verilmesi istemiyle açılan dava çekişmeli yargı niteliğinde olduğundan asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Mahkemece, yeni bir mirasçılık belgesi verilmesi istemi yönünden davanın esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yeni mirasçılık belgesi verilmesi konusunda görevli olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir....

          Ayrıca davalı borçlu tarafından icra takibi haricen öğrenilip takibe konu tüm kira bedelleri de ödenmiş olduğundan temerrüt olgusunun gerçekleşmemesi nedeniyle tahliye davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kiralananın tahliyesine karar verilmesi de doğru değildir.” biçimindeki açıklamanın doğru olmadığı anlaşıldığından bu bölümün ilam metninden çıkarılarak yerine “Şikayete ilişkin birleşen davada ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğu gözetilerek ödeme emri tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan 23.06.2014 olarak düzeltilmesi gerektiğinden asıl davanın 30 günlük ödeme süresi başlamadan önce 13.05.2014 tarihinde açılmış olması nedeniyle tahliye davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kiralanın tahliyesine karar verilmesi doğru değildir.” şeklindeki söz dizisinin eklenerek kararın bu şekildeki değişik gerekçeyle bozulmasına karar verilmelidir....

            karar verilebileceği cihetle; incelenen dosya içeriğine göre sahte sürücü belgesi düzenlemek suçundan verilen mahkumiyetin doğal sonucu olarak yasaklanan haklarının geri verilmesi talebinde bulunan sanığın hukuki durumunun 5352 sayılı Yasanın 13/A maddesinde belirtilen şartlar ışığında değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği halde red kararı verilmesi isabetsizliği karşısında; kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Eskişehir 4.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 08.12.2016 gün ve 1997/451 esas,1998/346 sayılı kararının CMK'nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 11.05.2017 gününde oybirliği ile karar verildi....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin olarak açılan davada Beykoz Sulh Hukuk ve Bakırköy 6. Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: - K A R A R - Dava, mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkindir. Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesince, talep edenin yerleşim yerinin mahkemenin yetki sınırları içinde olmadığı ve çekişmesiz yargı işlerinde talepte bulunan ya da mirasçılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu ve yetkinin kesin olduğu belirtilerek yetkisizlik kararı verilmiştir. Bakırköy 6....

                İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir.'' şeklindeki düzenlemelere muhalefet edilerek, davalı vekiline dava dilekçesinin tebliğ edilmesi ve taraflar adına açıklamalı çağrı kağıdı çıkarılarak, kararın duruşmalı olarak verilmesi gerektiği gözetilmeden, Cumhuriyet savcısından yazılı mütalaa alınarak tensiben yazılı şekilde karar verilmesi, 2-Dosya içeriğine göre, dava açtığı tarihte başka suçtan hükümlü olarak cezaevinde bulunan ve kendisine vasi atanmış olan davacının dava açma hususunda izin alması için kendisine süre verilmesi, izin alınmaması halinde dava açma ehliyeti bulunmayan davacının tazminat talebine ilişkin dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, davacının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321....

                  ile karar tarihleri arasında gerçekleşmesine göre, davanın gerçekleşen bu zamanaşımı nedeniyle 5271 sayılı CMK.nun 223/8 maddesi gereğince düşmesine karar verilmesi yerine, 765 sayılı TCK.nun 102/4 ve 104/2. maddeleri gereğince kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 1412 Sayılı CMUK'nun 321.maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılıklar aynı kanunun 322....

                    Maddenin O bendinde "kullanışlarının özelliği, idareye yararlılığı veya ivediliği nedeniyle kapalı veya açık öneri yöntemiyle ihalesi uygun görülmeyen malların kiraya verilmesi" durumu düzenlenmiştir. Uyuşmazlık konusu olayda, alt geçitte bulunan bir dükkanın bu yöntemle kiraya verilmesi, yukarıda metni yazılı yasanın hükmüne ve amacına uygun bulunmamaktadır. Bu nedenle, davalı idarece tesis edilmiş olan işlem hukuka uygun bulunduğundan davanın reddine karar verildi. AYRIŞIK OY: Davacının, anlaşmazlık konusu dükkanın kendisine kiraya verilmesi istemi, özel hukuk alanına giren bir istem olması sebebiyle bu istemin reddi de idari nitelikte değildir. Davanın bu gerekçe ile reddi gerekeceği oyu ile karara karşıyım....

                      UYAP Entegrasyonu