, gerçekte işe başlama iradesinin olmadığını, sırf işe iade davasında hükmedilen ücretleri almak adına işe başlamak için yalnızca şeklen bir başvuru yaptığını beyanla davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur....
(Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 2015/5858 esas 2015/9585 karar sayılı ilamı) İşe başlatmama tazminatında davalı iş verenin ayrıca temerrüde düşürülmesinin gerekmeyeceği, işe başlatmama anından itibaren faiz hakkı doğacağı, işe başlatmama tazminatına yasal faiz uygulanması gerektiği, boşta geçen süre ücretine ilişkin alacağın ise işe iade için başvurulduğu anda muaccel olduğu, ancak işe iade başvurusunda bu talep edilmiş ise işe iade başvurusu ile birlikten iş verenin temerrüde düşeceği, İş Kanunun 34.maddesinde belirtilen faiz türünün uygulanması gerektiği, somut olayda ise, boşta geçen süreye ait ücret alacağı ve işe başlatmama tazminatı açısından, işe başlatma ihtarında bu alacakların talep edildiği anlaşılmakla boşta geçen süre ücreti için temerrüt tarihinin işe başlama ihtarının tarihi olan 19/12/2014, işe başlatmama tazminatı için işe başlatmama tarihi olan 22/01/2015, kıdem tazminatı için ise işe başlatılmadığı için fesih tarihi olan 22/01/2015 tarihinden itibaren faiz işletilmesi...
rağmen teklif edilen mağazalarda iş başı yapmamış olduğunu, bu bağlamda işe iade başvurusunda samimi olmadığının gözler önüne serildiğini, -Davacının gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvurunun geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemeyeceğini, -Davacının süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, müvekkili şirket tarafından yapılan işe iade daveti üzerine işe başlamamış olmasının, davacının gerçek amacının işe başlamak olmadığını ortaya koyduğunu, işçinin işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmesi gerektiğini, bu durumda müvekkili şirket tarafından yapılan feshin, İş Kanunu'nun 21. maddesine göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurduğunu, bunun sonucu olarak işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatıyla boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların davacı tarafından talep edilmesinin mümkün olmadığını, -Müvekkili şirketin bilmediği ancak yerel mahkemenin bildiği...
İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı Kanun’un 21. maddesinin beşinci fıkrasına göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların talebi mümkün olmaz. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak işçiye ihbar ve koşulları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmelidir. İşe iade yönündeki başvurunun on iş günü içinde işverene bildirmesi gerekmekle birlikte, tebligatın postada gecikmesinden işçinin sorumlu olması düşünülemez....
Feshin geçersizliği ve işe iade kararı sonrası, işçinin işe başlatılması için başvurusu ile işverenin işe davetinin de dürüstlük kuralı kapsamında samimiyet noktasında sorgulanması ve işverenin sözleşme ile kararlaştırılan nakil veya başka yerde görevlendirme yetkisini saklı tutan kuralın da objektif iyiniyet kuralı kapsamında değerlendirilmesi gerekir. İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı Yasanın 21 inci maddesinin beşinci fıkrasına göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur....
Gerekçe: Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, Mahkemece feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmiş olması isabetlidir. Ancak, işe iade davası netice olarak bir tespit davası olup tespit davalarında yalnızca tespit hükmü verilir, eda hükmü verilemez. Somut olayda, Mahkemece bu husus gözetilmeden davacının çalıştırılmadığı süre içerisinde en çok 4 aya kadar ücretinin ve diğer haklarının davalıdan tahsiline karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir. Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir....
İş Mahkemesi’nin 2012/44 esas, 2012/827 sayılı karar dosyası üzerinden açılan işe iade davasında davanın kabulüne ve davacının işe iadesine, 6 aylık işe başlatmama tazminatı ve 4 aylık boşta geçen süre ücretine hükmedildiğini, kararın kesinleştiğini, bunun üzerine süresi içinde davalıya başvurularak işe başlatılmasının talep edildiğini, işe iade taleplerinin davalı tarafından kabul edilmediğini ve 10 aylık brüt ücret tutarı olan 23.876,49 TL’nin davacının banka hesabına yatırıldığını, ayrıca........
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ Mahkemece; davacının işe iade kararının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, süresi içerisinde davacı tarafından işe başlama talebinde bulunulduğu, davalının işe davetinin işe iade kararına uygun olmadığından geçersiz olduğu, iş akdinin feshinin geçersizliği işe iade kararı ile tespit edildiğinden davacının kıdem ve ihbar tazminatına, işe davetin usulüne uygun olmaması sebebiyle de işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücretine hak kazanıldığı, davacının sendika üyesi olmaması, dayanışma aidatı da ödememesi sebebiyle TİS'den kaynaklı haklarının bulunmadığı, davacının ücretinin asgari ücretin % 50 fazlası olarak kabul edilerek hesaplama yapılan bilirkişi raporunun dikkate alınması gerektiği belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir....
Dosya içeriğinden; davacının çalışma belgesine göre eğitim ve gelişim uzmanı olduğunu, davacı vekiline işe iade davasındaki Yargıtay onama kararının 23.01.2017 tarihinde tebliği üzerine 24.01.2017 tarihinde davacının noterden ihtarnamesiyle işe iade ve 4 aylık ücretinin talep edildiği, karara uyulmayacak ise işe iade tazminatının ödenmesinin talep edildiği, davalı şirketin 14.02.2017 tarihli noterden ihtarı ile işe başlama talebinin kabul edildiği ve 2 iş günü içinde işe başlamasının istenildiği, 17.02.2017 tarihli tespit tutanağı ile yapılan görüşmede kendi işyerinin olduğunun söylendiği, bu söze istinaden tarafına herhangi bir kurum ve kuruluşta çalışmadığını belgelemek için hizmet döküm listesi ibrazı gerektiği ve bu şekilde işe başlayabileceğinin söylenmesine rağmen işe başlayamayacağının söylendiği ve saat 13.59'da fabrikadan çıkış yaptığının tespiti üzerine tutanağın tutulduğunun belirtildiği görülmektedir....
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde; taleplerin zamanaşımına uğradığını, yasal süre içerisinde işe iade başvurusunda bulunulmadığını, takibe konu alacakların dayanağı bulunmadığını, ücret hususunun çekişmeli olduğunu, icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiğini, reddedilecek alacak miktarının %20'sinden az olmamak kaydı ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının kesinleşen feshin geçersizliği ve işe iade kararı sonrasında davalı tarafından işe başlatılmadığı, icra takibine konu işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücret alacaklarının işe iade davasında tespit edildiği, davalı borçlunun itirazının haksız olduğu dikkate alındığında hüküm altına alınan asıl alacağın %20'si oranında davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A....