ün taşınmazı kullandığı, miras bırakanın ölümünden sonra taşınmaz fiilen davalı ... tarafından kullanılmış ise de, mirasçılar arasında usulünce bir paylaşım yapıldığının kanıtlanamadığı, bu hususların mahkemenin de kabulünde olduğu göz önüne alındığında, taşınmazın maliki olan Hazine'ye ödenen ecrimil bedelinin tereke adına ödendiği ve taşınmaz üzerinde fiilen sürdürülen zilyetliğin tereke adına olduğu kuşkusuzdur. Tereke adına zilyetliği sürdüren davalı ...'ün, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2004/8-252 Esas 2004/257 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi gerek cebri icra, gerekse, zilyetliğe son verilme tehdidi altında Hazine tarafından istenen işgal tazminatını ödemesi tereke aleyhine olarak yorumlanarak, taşınmazın zilyetliğinin terekeden çıktığı anlamına gelmeyecektir. Hal böyle olunca, davanın kabülüne karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup, davacı ... ...'...
Koruma önlemi olarak terekenin tespiti işlemi, kural olarak bir süreye bağlı olmayıp, bu önlemin alınması olanaksız veya yararsız hale gelmedikçe, tereke paylaşılmadığı sürece istenebilir. Çünkü, koruma önlemi olarak terekenin tespiti işleminin maddi hukuk bakımından haklara ve borçlara bir etkisi bulunmamaktadır. Tereke tespiti davaları delil tespiti niteliğinde olup, istihkak davası niteliğinde değildir. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken iş, terekeye ait olduğu bildirilen mal varlığı unsurlarını tespit edip deftere geçirmek, bunlardan muhafazası mümkün olmayanlar varsa satıp paraya çevrilmesini sağlamak ve menkuller için de para, döviz vb. varsa bunları tereke malvarlığı olarak bankaya yatırmak; altın vb. ziynet eşyaları varsa bunları tereke mahkemesi kasasına alıp kaydetmek; diğer eşyaları ise ilgilisine veya üçüncü bir kişiye yediemin sıfatıyla teslim etmek ve böylece tespit edilen eşyaları kararda göstermekten ibarettir....
Sayılı dosyası ile kesin olarak tespit edilinceye kadar Türk Medeni Kanunu’nun 592. maddesi gereğince terekenin Sulh Hakimliği tarafından resmen yönetilmesine karar verilmesini talep ettiği, ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sırasında 27/01/2015 tarihli tensiben verilen 13 numaralı ara kararında özetle; tereke tespiti davalarının delil tespiti niteliğinde olduğunu, istihkak davası niteliğinde olmadığını, bu nedenle mahkemece yapılması gereken işin terekeye ait olduğu bildirilen mal varlığı unsurlarını tespit edip deftere geçirmek, bunlardan muhafazası mümkün olmayanlar varsa satıp paraya çevrilmesini sağlamak ve menkuller için de para, döviz vb. varsa bunları tereke malvarlığı olarak bankaya yatırmak; altın vb. ziynet eşyaları varsa bunları tereke mahkemesi kasasına alıp kaydetmek; diğer eşyaları ise ilgilisine veya üçüncü bir kişiye yediemin sıfatıyla teslim etmek ve böylece tespit edilen eşyaları kararda göstermekten ibaret olduğunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 389...
SULH HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 29/05/2020 NUMARASI : 2020/25 TEREKE 2020/34 KARAR DAVA KONUSU : Tereke KARAR : İstanbul 13....
Ancak, tereke borca batık olmasına rağmen Türk Medeni Kanununun 610/2 maddesinde açıklandığı şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Somut olayda, mirasın hükmen reddine ilişkin davanın, mirasbırakanın alacaklılarına husumet yöneltilmeden sonuçlandırılmış olması doğru görülmemiştir. Kabule göre de, bilindiği üzere; TMK’ nın 610/2. maddesinde “…Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan, ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı, mirası reddedemez…” hükmü yer almaktadır. Madde metninden de anlaşıldığı üzere; yasa koyucu mirasçılardan birinin tereke işlerine gereğinden fazla karışmasının mirası örtülü kabul anlamına geleceğini ve tıpkı açık kabulde olduğu gibi, ret hakkının bu mirasçı bakımından sona ereceğini düzenlemiştir....
Ancak, tereke borca batık olmasına rağmen Türk Medeni Kanununun 610/2 maddesinde açıklandığı şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı, mirası reddedemez. TMK’nin 610/2. maddesinde “…Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan, ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı, mirası reddedemez…” hükmü yer almaktadır. Madde metninden de anlaşıldığı üzere; yasa koyucu mirasçılardan birinin tereke işlerine gereğinden fazla karışmasının mirası örtülü kabul anlamına geleceğini ve tıpkı açık kabulde olduğu gibi, ret hakkının bu mirasçı bakımından sona ereceğini düzenlemiştir....
Tereke mallarının değerinin tespit edilmesi gerekli değildir, şayet bir değerlendirme yapılmış ise böyle bir değerlendirmenin maddi hukuk açısından bir sonucu yoktur, ilgilileri bağlamaz....
T27 tarafından tereke işlemleri gerçekleştirildiğinden dolayı tereke defter memurunun görevine son verildiğini, tereke temsilcisi Av. T27 tarafından bu celse öncesinde dahi tereke üzerinde bir takım işlemler gerçekleştirildiğini, akabinde Mahkemenin 18.05.2022 tarihli ve 10 nolu celsesinin 12 numaralı ara kararında; " İstanbul Barosuna kayıtlı Av. T27'ın iş bu dava dosyasında tereke idare memuru olarak görevinin devamına, Mahkememiz 2020/39 Tereke sayılı dava dosyasının kesinleşmesi ve Av. T27'a temsilci sıfatını alması halinde işbu dava dosyası kapsamında tereke temsilcisi olarak da görev almasına" şeklinde hüküm kurulduğunu, istinafa konu, tereke temsilcisi atanmasına ilişkin Mahkeme kararının bir yıldan uzun bir süre boyunca kesinleşmediğini, ancak buna rağmen devam eden yargılama süreci içerisinde Mahkeme tarafından karar kesinleşmiş gibi hareket edilerek tereke temsilci Av....
Murisin ölümü ile tereke bütün aktif ve pasifi ile mirasçılarına geçer. Murisin vergi, prim vb. borçları da terekenin pasifi içerisinde olup terekeye dahildir. Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır (TMK. 605/2 md). TMK.nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilirler. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması; terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir. Ancak tereke borca batık olmasına rağmen Türk Medeni Kanununun 610/2. maddesinde açıklandığı şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı mirası reddedemez....
Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2013/65 Tereke sayılı dosyasında olduğunu, yani mirasın borca batık olmadığını, mahkemece tereke dosyası celp edilmeden, tereke dosyasında ne kadar para bulunup bulunmadığı araştırılmadan hatalı karar verildiğini, murisin ölümüyle var olan parasının Darülaceze Müdürlüğünce 16/08/2011 tarihinde tereke mahkemesine bildirilip murisin parasının tereke mahkemesince açılan hesaba aktarıldığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dosya arasında mevcut nüfus kayıtlarına göre muris Kazım Adsan'ın 09/04/2010 tarihinde ölümüyle geriye mirasçıları olarak davacı ve dava dışı mirasçıların kaldığı anlaşılmıştır. Dava, TMK'nın 605/2. maddesinde yer alan ''ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır'' hükmüne dayanılarak açılan, mirasın hükmen reddi (terekenin borca batık olduğunun tespiti) istemine ilişkindir....