Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/464 E sayılı dosyasında verilen ve yargıtay denetiminden geçen karara konu 18.04.2011 tarihli bilirkişi raporunda açıklandığı üzere, dava dışı belediyenin bir kısım ödemelerinin temlik sebebiyle ... T.A.Ş.'ye ödenmiş olduğu açıklanmıştır. ... T.A.Ş. ile davacı şirket arasında 818 sayıl BK'nın 162 ve izleyen maddeleri hükümlerine uygun şekilde yapılan 13.07.2010 tarihli temlik sözleşmesi ile de, 25.12.2008 tarihli temlik sözleşmesi konusu olan alacağın, davacıya “geriye temlik” şeklinde temlik edildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından ... T.A.Ş.'...

    Diğer yandan alacağı devri (temliki) sözleşmesinin imzalanması ile birlikte alacak, temlik alana geçtiğinden, temlik alanın alacağın tahsilinden vazgeçmiş olması, alacak dava konusu ise davayı takipten vazgeçmiş olması, yahut devam eden davada temlik edilen alacaktan feragat edilmiş olması, temlik edilen miktardan az miktarda da olsa ödeme yapılmasına razı gelinmiş olması, temlik edilen alacağa ilişkin tasarruf hakkı temlik alana geçtiğinden, artık temlik eden, temlik alan tarafından alacak kısmen veya tamamen tahsil edilmese dahi, tahsil edilmeyen alacağa istinaden (temlik edilmeyen kısım varsa bu kısım hariç) borçludan talepte bulunamaz. Somut olayda, davacının 200.000,00 TL alacağını, 200.000,00 TL ivaz karşılığında, dava dışı ... isimli kişiye temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacı, Ankara 11....

      hükmünün yer aldığı, buna göre temlik edilen borç ne sebeple olursa olsun vadeden 30 gün içinde kısmen veya tamamen ödenmediği takdirde temlik eden davacı devrettiği alacağı geri temlik almak ve kendisine yapılan ödemeleri davalıya iade ile yükümlü olduğu, alacağı geri temlik almak ve alacak için yapılan ödemeleri iade etmenin sözleşmede davacıya yüklenen bir yükümlülük olduğu, temlik konusu borç ödenmediğinden davacı kendisine yapılan ödemeleri ferileriyle birlikte davalıya iade edip alacağı geri temlik almadıkça yükümlülüğünü yerine getirmemiş olacağı, davalıya kısmi bir geri temlik yükümlülüğü yüklenmediğinden temlik konusu alacak için yaptığı ödemeleri ve ferilerini tamamen elde edinceye kadar alacağı geri temlik etmekten bütünüyle kaçınmasının, sözleşmeye aykırı bir davranış teşkil etmediği, sözleşme uyarınca davalının borçluya ihbar, ihtar, dava açma yükümlülüğünün bulunmadığı, davacının temlik ettiği alacağın tahsiline ilişkin olarak temlik borçlusu hastane aleyhine açtığı davanın...

        Gerekçeli kararın tefhiminden sonra yasal süresi içerisinde davacı (temlik veren) vekili tarafından dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine yönelik dilekçe verilmiştir. Ancak 31.12.2018 tarihinde davacı (temlik alan) vekiline gerekçeli kararın tebliğ edildiği, kararın tebliğinden sonra davacı (temlik alan) vekili tarafından karar temyiz edilmişse de karar tarihinden sonra davacı (temlik veren) vekili tarafından dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine yönelik dilekçe verildiğinden, davacı (temlik alan) vekilinin dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi isteminden vazgeçerek kararı temyiz etmeye hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı (temlik alan) vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir....

          in vekili sıfatıyla icra dosyasındaki alacağını 22.08.2006 tarihinde diğer davalı ...' na temlik etmiş olduğunu ileri sürerek, öncelikle davalılar arasında yapılan 22.08.2006 tarihli temlik sözleşmesinin iptaline bunun mümkün olmaması halinde temlik bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı ..., davacının alacağın temliki hususunda davalı ...'e yetki verdiğini, ve bu yetkiye istinaden alacağı kendisine devrettiğini, davalı ... ise, davacının verdiği vekaletnamedeki yetkisine istinaden ve azledildiğini bilmeden temlik işlemini yaptığını, temlikin geçerli olduğunu, davacının alacağının davalı ... tarafından ödendiğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir....

            Yukarıda sözü edildiği üzere, davada ... ...’nin temlik işleminin varlığına dayanılmıştır. Bir tanımlama yapmak gerekirse; alacağın temliki, alacaklı ile onu devralan üçüncü şahıs arasında borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen ve sadece kazandırıcı bir tasarruf işlemi niteliği taşıyan şekle bağlı bir akittir. Borçlar Kanunun 163. maddesi hükmüne göre temlik sözleşmesi temlik edenle temlik alan arasındaki yazılı şekilde kurulabilir.Alacağın temlikinin yazılı geçerlilik şekline tabi tutulmasının amacı, sözleşmelerin yazılı geçerlilik şekline tabi tutulmasındaki amaçlarla aynıdır.Yasa koyucu geçerlilik şekline özellikle temlik eden alacaklıyı düşünmeye ve dikkatli olmaya gelişigüzel karar vermesini önleme amacıyla yer vermiştir. Temyiz konusu olayda, dava dışı ... ...’nin davacıya yaptığı yazılı temlik sözleşmesi bulunmakta ise de yüklenicinin bu kişiye yaptığı temlik sözleşmesine dosyada rastlanmamıştır....

              Davalı temlik alan 20.06.2002 tarihli temlik sözleşmesi ile iş sahibi dava dışı şirketten az yukarıda sözü edilen eser sözleşmesinden kaynaklanan tüm hak ve alacakları temlik almıştır. Temlik bedeli 75.000,00 TL olarak gösterilmiştir. Yazılı biçimde düzenlendiğinde yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 162 ve devamı maddeleri gereğince temlik sözleşmesi geçerlidir. Davalı temlik alan eser sözleşmesi ve temliknameye dayalı olarak 75.000,00 TL alacak için ilâmsız icra takibinde bulunmuştur. Davacı ile dava dışı iş sahibi şirket arasında imzalanan eser sözleşmesinde temlik eden iş sahibinin borcu, kararlaştırılan daireyi iş bedeli olarak yükleniciye devretmek, yüklenicinin borcu da sözleşme gereğince üstlendiği kapı ve pencereleri temin ve monte etmektir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin 75.000,00 TL alacağının bulunduğuna dair düzenleme ve hüküm bulunmamaktadır....

                Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 06/10/2020 tarih ve 2020/255 Esas - 2020/518 Karar sayılı kararıyla; "... tüm dosya kapsamına göre 19/03/2012 temlik tarihi itibariyle yapılan icra dosyası kapak hesabı ile davacının 19/03/2012 temlik tarihi itibariyle davalı temlik eden bankaya borçlu olduğu, davacı yanca temlikten önce 04/01/2012 tarihinde 10.000-TL. ve 28/02/2012 tarihinde 10.000-TL. yapıldığı ileri sürülen ödemelerin davalı temlik eden banka tarafından alacağına mahsuben yapılan ödemeler olduğu, temlik tarihi ile birlikte davacının davalı bankaya borçlu olduğu, temlik tarihinden önce yapılan ödemelerin istirdatının talep edilemeyeceği, davacı borçlunun, temlik edene karşı haiz olduğu bütün def'i ve itirazları temlik alan dava dışı alacaklı ... Ltd.Şti.’ne karşı, 6098 sayılı TBK. Madde 188/1 hükmü gereği ileri sürebileceği, kaldı ki istirdat davasının, temlik eden davalıya, son ödeme tarihinden bir sene sonra açıldığından davanın reddine" karar verilmiştir....

                  Sunulan alacağın devri sözleşmesine göre iş bu davaya konu talep ve hakların davacı ....arafından ..... temlik edildiği anlaşılmış olup, HMK 125 maddesi gereğince temlik alanın davacı sıfatının kazandığı tespit edilmiştir. Temlik alan davacı vekili 08/08/2023 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiklerini bildirmiştir. Temlik alan davacı vekilinin davadan feragat etmesi, vekaletnamesinde feragat konusunda özel yetkisinin bulunması dikkate alınarak davanın feragat nedeni ile reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

                    İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, temlik işleminin geçersiz olduğunun 22/06/2020 tarihli belgenin 4. maddesinden açıkça anlaşıldığını, dolayısıyla temlik sözleşmesinde sadece temlik alan ve temlik edeni bağlayıcı hükümlerin yer almadığını, aynı zamanda vekil açısından da vekalet ücretlerini koruyucu hükümlerin yer aldığını, ancak vekilin temlik sözleşmesinde taraf olmadığını, bundan başka, hem temlik eden hem de temlik alanın aynı vekil tarafından temsil edildiğini, bu durumun iki taraflı "sözleşme" kavramı ile bağdamadığını, kanun maddesinin açıkça temlik işleminin uygunluğunu kanun, sözleşme veya işin niteliğinin engel olmaması şartına bağlandığını, henüz istinaf incelemesinin kesinleşmediğini, temlik işleminin TBK. m.191 hükmüne de açıkça aykırı olduğunu, ayrıca mahkemece duruşma açılmaksızın evrak üzerinden karar verilmesinin adil yargılanma hakkının ihlali anlamına geldiğini belirterek, istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasını ve şikayetin reddine...

                    UYAP Entegrasyonu