Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Akdin feshedilmesi halinde 6098 sayılı kanunun 125. maddesi gereği menfi zararın tazmini talep edilebilir. Menfi zarar yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan zarardır. Bu bağlamda sözleşme yapılması için yapılan masraflar (harç, noter masrafı vs.) sözleşmenin yerine getirilmesi için yapılan masraflar, sözleşmenin geçerliliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması gibi zararlar menfi zararlar kapsamına girer. Konutun zamanında teslim edilmemesi nedeniyle uğranılan kira kaybı tazminatı müspet zarar olup sözleşmenin ayakta tutulduğu durumlarda istenebilir. Sözleşmenin feshi halinde kira kaybı talebinde bulunulamaz. Somut olayda, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere sözleşme dava tarihi itibariyle feshedildiğine göre mahkemece, kira kaybına ilişkin talepte bulunulamayacağı gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir....

    Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; verilen süre içinde işin tamamlanmaması nedeniyle sözleşmenin davacı kurum tarafından 10/04/2013 tarihinde feshedildiği, davacı kurumun fen ve sanat kurallarına aykırı imalat nedeniyle oluşan zararının, noter ve ilan masrafları ile SGK borcuna ilişkin kesintinin menfi zarar kapsamında olduğu, sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle oluşan menfi zararların davalılardan talep edilebileceği ancak sözleşmenin 26. maddesinde kararlaştırılan cezai şart işin süresinde bitirilmemesi halinde ödenmek üzere kararlaştırılmış olduğundan sözleşmenin feshi halinde iş sahibinin yalnızca menfi zarar kapsamında tazminat isteminde bulunabileceği, davacı kurum ile davalılar arasındaki sözleşmenin 26. maddesinde öngörülen gecikme tazminatının ifaya ekli olup müspet zarar kapsamında olduğu, sözleşmede de, sözleşmenin feshedilmesi halinde dahi gecikme tazminatının ödeneceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, bu nedenle davacı kurumun gecikme tazminatı talebinde...

      ile ilgili sözleşmenin feshi talep edilmiş olması nedeniyle reddine karar verdiğini, oysa dava dilekçemizden de anlaşılacağı üzere davalı müteahhitten sadece müspet zarar talep edilmediğini, aynı zamanda davacı müvekkilin uğramış olduğu maddi manevi zarar da talep edildiğini, nitekim davacı müvekkil davalı müteahhide dolar bozdurarak ödemeler yaptığını, ayrıca işin sürüncemede ve uzatılması nedeniyle yapı malzemelerindeki değerler arttığını ve söz konusu yer zamanında teslim edilmediğinden kira ve sair maddi menfaatlerden mahrum bırakıldığını, bu da taraflar arasındaki müspet zarar değil mevcut ve menfi zararı ifade ettiğini, bu yöndeki taleplerimiz yani menfi zarar ile ilgili sayın mahkemece dikkate alınmaksızın karar verildiğini, davacı müvekkil bu yönde iyi niyet ve hakkaniyet kuralları gereği büyük bir menfi zarara uğramış olmasına rağmen mahkemece bu yönde bir karar verilmediğini, ayrıca talebimizden ve bilirkişinin vermiş olduğu rapordan da anlaşılacağı üzere davacı müvekkilin mevcut...

      Hukuk Dairesi'nin 2008/5135 E. - 2008/2091 K. sayılı kararı ile hükmün bozulduğunu, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda yargılama devam ederken müvekkilince sözleşmenin feshedildiğini ve sözleşme kurulurken ödenen 66.000 USD ile 37.188,55 TL menfi zararın ıslah yolu ile talep edildiğini, mahkemece uyulan bozma kararı ile davalı lehine usuli müktesap hak oluştuğundan bir başka ifade ile sözleşme geçerli olduğundan ıslahla talep edilen menfi zarara hükmedilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, müvekkilince 16.03.2012 tarihli ihtarname ile TTK'nun 20/3 maddesine uygun olarak sözleşmenin feshedildiğini ve menfi zararların tazmininin talep edildiğini ileri sürerek 66.000 USD'nin 26.03.2012 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek USD faizi ile birlikte, 37.188,55 TL'nin 26.03.2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte, davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

        Mahkemece, davacının sözleşmenin feshi ile birlikte müspet zarar niteliğinde olan kira kaybı tazminatını talep edemeyeceği belirtilerek, menfi zarar kapsamında bulunan, 3.100.000.000 TL ödenen satış bedelinin faiziyle birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin istemin ise reddine karar verilmişse de, 2008/2929-8015 davacının dava dilekçesindeki talebi, bağımsız bölümün süresinde teslim edilmemesi nedeniyle sözleşmenin 9. maddesinde öngörülen rayiç kira bedeli üzerinden hesaplanacak gecikme tazminatı olup davacının, “sözleşmenin feshi ve ödenen satış bedelinin iadesi” ile ilgili dava dilekçesinde herhangi bir talebi olmadığı gibi, bu hususta yapılmış usulüne uygun bir “ıslah” da bulunmamaktadır. Davacı vekili tarafından bilirkişi raporuna itiraz amacıyla verilmiş olan ve “bilirkişi raporunda hesaplanan miktara, ödenen bedelin de ilave edilmesi gerektiğine” ilişkin 14.7.2004 tarihli dilekçeyi de, bir ıslah dilekçesi olarak kabul etmek mümkün değildir....

          Mahkemece, davacının taraflar arasındaki 18.07.2005 tarihli sözleşmeyi feshetmediği anlaşılmakla, takip tarihi itibariyle sözleşmenin teminatı olarak verilen 7.000 YTL bedelli bonodan dolayı takip yapma ve alacak hakkı bulunmadığından açılan itirazın iptali davasının reddine, davalının %40 tazminat talebi koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Sözleşmenin feshi halinde menfi zarar istenebilir. Somut olayda davacı, sözleşmeyi feshetmemiş, sözleşme hükümlerine uygun davranması konusunda, davalıya ihtar çektikten sonra müspet zararını talep etmiştir. Müspet zararın istenebilmesi için, akdin feshi gerekmemektedir. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin yanılgılı gerekçelerle hüküm kurulması doğru görülmemiştir....

            DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE: Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemi ve menfi zarar talebine ilişkindir....

              Bilindiği üzere menfi zarar, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkan zarardır. Somut olayda davacının menfi zararının neden kaynaklandığı, nelerden ibaret olduğu hususunda davacı tarafça açıklanmadığı ve delilendirilmediği gibi, davacının sözleşmeyi fesihte haklı olduğunun da kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davacının menfi zarar isteminin de reddi isabetlidir. Sonuç olarak davacı ... tarafından açılan davanın reddine karar verilmesi doğrudur. Davacı ...'in istemi ise; keşidecisi olduğu 13.05.2015 keşide, 30.06.2015 ödeme tarihli ve 2.525,92 Euro bedelli bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir....

                Sözleşmenin 14. maddesinde ise “saha sahibi ... bu rödevans anlaşmasına istinaden sözleşmeye konu saha ile ilgili herhangi bir anlaşma yapamaz. Rödevans veremez, bu sözleşme süresince kendi adına da işletemez” hükümleri bulunmaktadır. Davalı ..., davacı şirkete gönderdiği 12.04.2010 tarihli fesih ihbarı yazısında sözleşmenin fesih iradesini karşı tarafa bildirmiştir. Davadaki istem, bu fesih ihbarına dayalı menfi ve müspet zararların tahsiline ilişkindir. Bu bakımdan, burada öncelikle Borçlar Hukukunda düzenlenen menfi ve müspet zararların ne olduğu hususu üzerinde durulması gerekecektir. Menfi zarar, akdi fesh eden alacaklının Borçlar Kanununun 108/II. maddesine dayanarak “akdin hükümsüzlüğünden doğan zararlarıdır.” Burada istenilebilecek zararlar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı şayet sözleşme yapmamış olsaydı uğramayacağı zararlardır. Kısaca menfi zarar, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların (giderlerin) tamamıdır....

                  Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar, borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar. Bu husus, Borçlar Kanununun 108.maddesindeki düzenlemeden- bilahare de Türk Borçlar Kanununun 125.maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada, alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü, sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Diğer bir söyleyişle, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder..."...

                  UYAP Entegrasyonu