Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Kısaca söylemek gerekirse borçlu, borcunu kısmen veya tamamen ifa etmeyişi sebebiyle alacaklının uğradığı zararları tazminle sorumlu olup, bu sorumluluktan ancak kendisine bir kusur isnat edilemeyeceğini kanıtlarsa kurtulabilir. Bu tazminatın nedeni borçlunun taahhüdünü ihlal etmesidir. Borçlunun taahhüdü genellikle bir akte dayanır. Onun için buna (akdi tazminat), borçlunun sorumluluğuna da (akdi sorumluluk) denilir. Alacaklının buradaki zararı, müspet zarardır. Nitekim bilirkişiler, dava tarihindeki davacının adem-i ifa yani, borcun ifa edilmemesinden ötürü uğradığı zararı satışa konu bağımsız bölümün değeri olarak 90.000,00 YTL bulmuştur. Mahkemenin, 16.06.2002 tarihli celsede davacı vekilinin ıslah beyanını dikkate alarak ve ıslah ettiği miktara ilişkin dava harcını ödemiş olması nedeniyle bu miktara hüküm kurması gerekirken, sadece satış bedeli olarak ödenen miktarın iadesine karar vermiş olması doğru olmamıştır....

    Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir." (Örnek: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 05.07.2006 tarihli, 2006/13-499 Esas, 2006/507 Karar sayılı ilâmı). Menfi zarar ise, geçerliliğine veya tamamlanacağına güvenilen bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi veya tamamlanmaması yüzünden bu ihtimalin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan, akit yapılmasaydı uğranılmayacak zarar olarak tanımlanmaktadır (Tandoğan age s. 427). Menfi zarara da, sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler, sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılıklı edimin kabul edilmesi için yapılan masraflar, sözleşmenin geçerliliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla ve başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zararlar ve dava masraflarının gireceği kabul edilmektedir ( Yargıtay 15....

      Davalı yüklenici vekili, davacılardan... sözleşmenin tarafı olmadığından ve temlikname sunulmadığından dava açma hakkı bulunmadığını, müvekkilinin projeleri belediyeye sunmasına rağmen, başvurunun iletildiği ... sözleşme konusu arsanın yan parselindeki tescilli eser nedeniyle projeye onay vermediğini, kurul kararına karşı açılan idari dava sonucuna göre de imkansızlığın kesinleştiğini, sözleşmenin ifa edilememesinin müvekkilinin kusurundan değil idari makamların aldığı kararlardan kaynaklandığını, bu durumun mücbir sebep olduğundan tazminat istenemeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın sübut bulmadığından reddine karar verilmiş, davacılar vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 03.03.2014 tarih ve 2013/8650 esas, 2014/1526 karar sayılı ilamı ile, dava dışı ... tapudaki hissesini devrettiği davacı......

        Sözleşmelerden kaynaklanan davalar HMK'nun 6 maddesine göre davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde (genel yetkili mahkeme) açılabileceği gibi HMK'nun 10 maddesi uyarınca sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de (özel yetkili mahkemede) açılabilir. Taraflar arasında geçerli olarak yapılmış yetki sözleşmesi varsa ve bu mahkemede de açılabileceğine dair aksine bir düzenleme yoksa, dava yalnızca sözleşmede kararlaştırılan yer mahkemesinde açılabilir (HMK md 17) Somut olayda davalının yerleşim yerinin ..., sözleşmenin ifa yeri de ... olarak belirlenmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşmeden kaynaklanmakta olup, sözleşmenin ifa edileceği yer ... olduğuna göre sözleşmelerin niteliği gereği Ünye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğu kabul edilmelidir....

          Ancak elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Fakat elbirliği ortaklığına dahil paydaşlar arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılmışsa iştirak bozulmamak kaydıyla satıcı elbirliği ortağının payının alıcı elbirliği ortağının payına ilave edilmek suretiyle satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı vardır. Eğer satışı vaad edilen taşınmaz tapusunda temliki tasarrufu engelleyen kayıt varsa veya 3194 sayılı İmar Kanununun 18/son maddesi hükmüne aykırı şekilde satış vaadinde bulunulmuşsa veyahutta vaade konu taşınmaz bir başka mahkemede mülkiyet uyuşmazlığına konu olmuşsa bu gibi hallerde de sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin, Türk Medeni Kanununun 1009 maddesi uyarınca tapunun beyanlar hanesine şerhi de mümkündür. Böylece, sözleşme alacaklısı, sözleşmeden kaynaklanan kişisel hakkını kuvvetlendirmiş olur ve üçüncü kişilere karşı ileri sürebilme olanağını kazanır....

            ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2022/98 Esas KARAR NO : 2022/252 DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 09/02/2022 KARAR TARİHİ : 12/04/2022 Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi DAVA: Davacı vekili --- harç tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket ile davalı---" akdedildiğini, ilgili sözleşme gereği davalı şirketin,--- sözleşmenin 8/a maddesi gereği protokole--- uyarınca ödeme yapma yükümlülüğü altına girdiğini, sözleşmenin yürürlükte olduğu dönem--- -- oluşturduğu riski yönetme,------ -- tarihinden itibaren geçerli olmak üzere ilk ve orta öğrenimde yüz yüze eğitim sonlandırılarak; okulların kapatıldığını, içerisinde mücbir sebep maddesi bulunan sözleşmelerde, mücbir sebep halinin ortaya çıkması durumunda mücbir sebepten etkilenen tarafın diğer tarafa bunu bildirmesi gerektiğine dair bir hüküm de bulunabilir olduğunu, bu hükmün alacaklının tedbir almasını sağlamaya yönelik...

              Bu durumda, sözleşme yapma vaadi ile güven telkin edilmiş olan tarafın sözleşmenin 2011/12238-18434 ifa edilmemesinden kaynaklanan zararının karşılanması gerektiği gerek doktrinde gerekse uygulamada kabul edilmektedir. Zararın kapsamı konusuna gelince; Öğretide ve Yargıtay kararlarında bu zararın menfi zarar olduğu konusunda görüş birliği oluşmuştur. Sözleşme yapılması düşüncesiyle yani uyulacağına ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarar “menfi zarar” olup böylelikle sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle yapılan masrafların sözleşmeyi yerine getirmeyen tarafın karşılaması kabul edilmiştir. Diğer bir anlatımla sözleşmenin yapılacağına güven duyan tarafın zararının diğer tarafça karşılanması gerekir. Öyle olunca, Mahkemece bu doğrultuda araştırma ve inceleme yapılmalı, gerektiğinde bu hususta bilirkişiden rapor alınmalı ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir....

                Mahkemece, dava konusu taşınmazda satış vaadine konu payın iştirak halinde mülkiyete tabi olup satış vaadi sözleşmesinin bu nedenle ifa olanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan ... iptal ve tescil davalarının kabulü için aranacak ilk husus, sözleşmenin ifa olanağının bulunup bulunmadığıdır. Elbirliği ortaklığına (iştirak halinde mülkiyete) konu bir taşınmazda elbirliği ortaklarından birinin miras payını, ortaklık dışı bir kişiye satmayı vaat etmesi halinde sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerlidir. Ancak elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Fakat elbirliği ortaklığına dahil paydaşlar arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılmışsa, iştirak bozulmamak kaydıyla, satıcı elbirliği ortağının payının alıcı elbirliği ortağının payına ilave edilmek suretiyle yapılan satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı vardır....

                  Maddesinde; "Borcunu ifa etmeyen satıcı, alıcının bu yüzden uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür. Satıcı borcunu ifa etmezse alıcı, satış bedeli ile kendisine devredilmeyen satılanın yerine, bir başkasını satın almak için dürüstlük kurallarına uygun olarak ödediği bedel arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir..." hükmü düzenlenmiştir. Davacı vekili, sipariş formlarına göre kurulan sözleşme gereği davalının eksik ifa ettiği borcu yerine bir başkasını satın almak için ödediği bedel farkını talep etmiştir. Ne var ki davacı tarafından davalıya sipariş avansı gönderilmediği dosya kapsamı ile sabittir. İki tarafa borç yükleyen sözleşmelere ilişkin ifa sırası, 6098 sayılı Kanun'un 97. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir....

                  Eser sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, yetkili mahkeme ve icra dairesi, 6100 sayılı HMK'nın 6. maddesi gereğince davalının ikametgahının bulunduğu yer veya aynı yasanın 10. maddesi gereğince sözleşmenin ifa edildiği yer mahkeme ve icra daireleridir. (Yargıtay 15. HD. 2015/6236 E,2016/447K; 2019/2763 E., 2019/3958 K.; 2015/6312 E.,2016/542 K. sayılı ilamları) Davacı alacaklı, yukarıda açıklanan yetkili iki yerden birinde icra takibi yapabilecek ve dava açabilecektir. Yargıtay içtihatları gereğince eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin icra takiplerinde İcra ve İflas Kanunu 50. madde gereğince HMK hükümleri kıyas yoluyla uygulanacağından davalının yerleşim yeri (HMK 6), sözleşmenin ifa edileceği yer (HMK 10) ve yetki sözleşmesiyle belirlenen yer icra daireleri (HMK 17) yetkilidir....

                  UYAP Entegrasyonu