Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır....
Sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesi de icra takiplerinde yetkili olmakla birlikte dosya kapsamında taraflar arasındaki sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesi tespit edilememiştir. Taraflarca sözleşmenin ifa edileceği yer açıkça kararlaştırılmadığına göre, yukarıda anılan TBK m. 89'a göre ifa yerinin belirlenmesi gerekecektir. Taraflar arasındaki vekâlet sözleşmesinde parça borcu da söz konusu olmadığına göre sözleşmenin ifa edileceği yer, davalı vekilin vekâlet borcu (gümrük müşavirliği işlerinin görülmesi) Mersin Limanı ve Mersin Gümrük Müdürlüğü nezdinde görülecek işler olup borçlunun yerleşim yeri olan MERSİN'dir....
Maddesinde; "Borcunu ifa etmeyen satıcı, alıcının bu yüzden uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür. Satıcı borcunu ifa etmezse alıcı, satış bedeli ile kendisine devredilmeyen satılanın yerine, bir başkasını satın almak için dürüstlük kurallarına uygun olarak ödediği bedel arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir..." hükmü düzenlenmiştir. Davacı vekili, sipariş formlarına göre kurulan sözleşme gereği davalının eksik ifa ettiği borcu yerine bir başkasını satın almak için ödediği bedel farkını talep etmiştir. Ne var ki davacı tarafından davalıya sipariş avansı gönderilmediği dosya kapsamı ile sabittir. İki tarafa borç yükleyen sözleşmelere ilişkin ifa sırası, 6098 sayılı Kanun'un 97. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir....
Mahkemece toplanan deliller doğrultusunda, davacı talebinin franchise akdi uyarınca ürünlerin tesliminin akde aykırı olarak davalı yanca ifa edilmemesinden dolayı doğan zararların tazmini istemi olduğu, taraflar arasında karara bağlanan ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/79 E. ve 2009/113 K. sayılı kararının temyizi sonucunda Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin....sayılı ve 14.07.2011 tarihli ilamında ifade edildiği üzere davacının ancak “ kâr mahrumiyeti” talep edebileceği, yatırım maliyetlerinin sözleşmenin haksız feshi halinde talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, 30.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
edilmemesinden mütevellit zararını isteyebileceğinden bu sözleşme çerçevesinde verdiklerinin de iadesini isteyebilir.Davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksi düşünce ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir....
Davacı vekili, 30/10/2012 havale tarihli ıslah dilekçesi ile sözleşmenin ifa edilmemesinden dolayı müvekkilinin 160.000 TL kar mahrumiyetine uğradığını beyan ederek, dava değerini 190.000 TL'ye çıkarmıştır. Davalılar vekili, müvekkillerinin davacıya 207 ton odun ve 21 m3 tomruk teslim ettiklerini, teslim edilen emtiadan bakiye 9.415,65 TL alacaklarının bulunduğunu, kalan odunları ise teslime hazır olmalarına rağmen davacının teslim almaktan kaçındığını savunarak, davanın reddini istemiştir....
Menfi zarar, borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, Haluk; age., s. 427). Bu husus, Borçlar Kanununun 108. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada, alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü, sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Diğer bir söyleyişle, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Eren Fikret, age., s.482)....
Mahkemece, anılan protokolün diğer arsa sahiplerince imzalanmadığı için geçersiz olduğu ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin halen yürürlükte olduğu kabul edilmiş ise de; sözleşmeyi imzalayan ve tapuda hissedar olarak görülen tüm arsa sahiplerince eldeki davanın açılması, dava dilekçesi içeriğinde, yapılan protokolle sözleşmenin feshedildiğinin belirtilmesi, davalı tarafın buna karşı çıkmaması ve tüm dosya kapsamından dava tarihi itibariyle sözleşmenin geriye etkili feshinde taraf iradelerinin birleştiğinin kabulü zorunludur. Sözleşmenin geriye etkili feshi halinde ise, sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça, müspet (olumlu) zararlar değil, menfi (olumsuz) zararlar talep edilebilir. ../.. S.2. Menfi (olumsuz) zarar; dayanağını 818 sayılı BK'nın 108/2. madde (TBK 125/3.) hükmünden almakta olup, sözleşmenin, karşı tarafça yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan eylemli zarardır....
Sözleşmelerden kaynaklanan davalar HMK'nun 6 maddesine göre davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde (genel yetkili mahkeme) açılabileceği gibi HMK'nun 10 maddesi uyarınca sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de (özel yetkili mahkemede) açılabilir. Taraflar arasında geçerli olarak yapılmış yetki sözleşmesi varsa ve bu mahkemede de açılabileceğine dair aksine bir düzenleme yoksa, dava yalnızca sözleşmede kararlaştırılan yer mahkemesinde açılabilir (HMK md 17) Somut olayda davalının yerleşim yerinin ..., sözleşmenin ifa yeri de ... olarak belirlenmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşmeden kaynaklanmakta olup, sözleşmenin ifa edileceği yer ... olduğuna göre sözleşmelerin niteliği gereği Ünye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğu kabul edilmelidir....
Davalı yüklenici vekili, davacılardan... sözleşmenin tarafı olmadığından ve temlikname sunulmadığından dava açma hakkı bulunmadığını, müvekkilinin projeleri belediyeye sunmasına rağmen, başvurunun iletildiği ... sözleşme konusu arsanın yan parselindeki tescilli eser nedeniyle projeye onay vermediğini, kurul kararına karşı açılan idari dava sonucuna göre de imkansızlığın kesinleştiğini, sözleşmenin ifa edilememesinin müvekkilinin kusurundan değil idari makamların aldığı kararlardan kaynaklandığını, bu durumun mücbir sebep olduğundan tazminat istenemeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın sübut bulmadığından reddine karar verilmiş, davacılar vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 03.03.2014 tarih ve 2013/8650 esas, 2014/1526 karar sayılı ilamı ile, dava dışı ... tapudaki hissesini devrettiği davacı......