defterlerin 5 yıl olmasına ve incelemenin 4 yıla ait defterler üzerinde yapıldığından davacının 1 yıl eksik inceleme yapmış olmasına göre davacı alacağının 10.100,00- TL olacağı belirtilmiş olup taraflar arasındaki sözleşmenin 4/D maddesinde "sözleşme konusu işlerle ilgili olarak meslek mensubuna sunulan bilgi ve belgelerin doğruluğundan ve meslek mensubunun belirttiği tarihe kadar meslek mensubuna teslim edilmemesinden doğacak risklerden müşteri sorumludur....
Asıl davada davacı; taraflar arasındaki eser sözleşmesinin gereği olarak edimlerini yerine getirdiklerini, davalının sözleşmenin ilk bölümünün imalatını yaptığını, davalı çalışanlarının ----- götürüldüğünü ve burada montaj işinin tamamlandığını, sözleşmenin ikinci faz işinin ifa yerinin ----- olması gerekçe gösterilerek davalının haksız şekilde sözleşmeyi feshettiğini, davalının ifa etmediği ancak ödemesi yapılan işler için yapılan ödemenin iadesini istemiş; davalı ise; eser sözleşmesinin ifa yerinin ---- olduğunu, davacının ------ yatırım kararı alarak imal ettikleri ilk faz işinin imalatlarını ------- taşıdıklarını, ifa yerini tek taraflı olarak değiştiren davacının kendi kusuru ile sözleşmenin ifasını imkansızlaştırdığını beyan ederek davanın reddini istemiştir....
Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu somut olayda olduğu gibi başlangıçta geçerli olarak kurulan ancak, sonradan hükümsüz hale gelen sözleşmede zararı “Bir sözleşmenin başlangıçta geçerli olarak kurulmasına rağmen daha sonra ortaya çıkan nedenler dolayısı ile imkansız hale gelmesi durumunda, davacı gerçek ve güncel müspet zararını talep edebilmelidir.” şeklinde belirlemiştir....
Burada sözleşmenin feshedilmesinden değil borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, age., s. 427). Bu husus Borçlar Kanununun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır: burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Bu tür bir zarar ayrımı, sözleşme sorumluluğunda söz konusu olmaktadır....
a devir edildiğini ileri sürerek, sözleşme gereğince nama ifaya izin verilmesini, nama ifaya izin verilmediği takdirde sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan gelir kaybının ve yapılan masraflar nedeniyle tazminat talebinin kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekilleri, zamanaşımı süresinin dolduğunu, sözleşme imzalandıktan sonra davacıya ulaşamadıklarını, davacının yıllar sonra ihtarname göndermekten başka işlem yapmadığını savunarak davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı ile arsa sahibi davalılar arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığı, arsa sahipleri sözleşme konusu yeri davacıya sözleşmeye uygun teslim etmedikleri ve böylece kusurlu oldukları, davacının inşaatı bitirememesinde arsa sahiplerinin kusurunun neden olduğu ve davacının zararının raporda belirtildiği şekilde olduğu, davalılardan ...'...
Davacı tarafından davasında talep edilen alacak; sözleşmenin ifası kapsamında teslim edilen otobüslerin ekipmanlarının teslim edilmemesinden ötürü doğan zarara ilişkindir. Yani ifa edilen sözleşmeden doğan ek borcun yerine getirilmemesi dava konusu yapılmıştır. Dairemizce; uyuşmazlığın mahkemece ve bilirkişi heyetince fesih edilen sözleşmeden kaynaklı alacak istemine ilişkin olduğu yönündeki değerlendirmesinin davadaki hukuki mahiyetine yukarıdaki açıklamalara göre uygun düşmediği kanaatine varılmıştır....
MUHALEFET ŞERHİ Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağa ilişkin itirazın iptali istemine ilişkindir. Davanın açıldığı Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce genel yetkili mahkeme olan davalının ikametgahı ve sözleşmenin ifa yerine göre yetkili mahkeme Manavgat Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, verilen karar süresinde davacı tarafça temyiz edilmiştir. HMK’nın 5. ve devamı maddelerinde yetki kuralları düzenlenmiş olup 6. maddesi gereğince genel yetki kuralı gereğince yetkili mahkeme (veya icra dairesi) davalının, davacı açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yine aynı yasanın 10. maddesi gereğince sözleşmeden doğan davalar sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde açılabilir. TBK’nin 89. maddesinde (dava konusu sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan BK’nın 73. maddesi) gereğince borcun ifa yeri tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir....
Davalı, sözleşmenin yargı kararı gereği feshedildiğini, sorumluluklarının olmadığını, ayrıca 12 aylık sözleşmenin 6 aylık kısmının ifa edildiğini, davaya konu bedellerin sözleşme bedeli üzerinden nispi olarak alındığını bu nedenle ifa edilen kısma oranlanması gerekeceğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece verilen davanın reddine dair ilk karar, Yargıtay (kapatılan) 13....
Burada ayıplı ifa değil eksik bir ifa söz konusudur. 4077 sayılı yasanın 4. maddesinde ayıplı ifa düzenlenmiş, 30. maddesinde ise bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümleneceği açıklanmıştır. Sözleşmeden 2010/16174-2011/2640 kaynaklanan edimin ifasındaki dava konusu eksiklikler nedeni ile davacının 10 yıllık zaman aşımı süresinde satıcının sorumluluğuna gidebileceği Yargıtay'ında benimsemiş olduğu bir görüştür. Bu nedenle buradaki yapılmayan işler eksik ifa olarak nitelendirilmelidir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, araç kiralama sözleşmesine dayalı olarak , sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zararların tazmininin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında 07.09.2021 tarihli taşıt kira sözleşmesinin bulunduğu ve bu sözleşme uyarınca davalıya bir kısım araçların teslim edildiği yönünde ihtilaf bulunmamaktadır. Davaya konu kira sözleşmeleri finansal kiralama sözleşmesi olmadığı; taraflar arasındaki ihtilafın kaynağını taşınır kira sözleşmesi oluşturduğu, bu surette HMK'nın 4. Maddesi uyarınca davaya bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesi'ne ait olduğu anlaşılmakla görevsizlik kararı vermek gerekmiştir. HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davanın mahkememizin görevsizliği nedeniyle 6100 sayılı HMK.'nın 114/1(c) ve 115//2....