Davalı, dava konusu taşınmazın elbirliği mülkiyetine tabi olduğunu, sözleşmenin ifa kabiliyeti bulunmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın kabulüne, dava konusu 19 ada 11 parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı avlulu kargir iki evdeki 9/16 (50,38 metrekare) hissenin iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan ... iptal ve tescil davalarının kabulü için aranacak ilk husus, sözleşmenin ifa olanağının bulunmasıdır. Elbirliği ortaklığına (iştirak halinde mülkiyete) konu bir taşınmazda elbirliği ortaklarından birinin, miras payını, ortaklık dışı bir kişiye satmayı vaat etmesi halinde sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerlidir. Ancak elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez....
Davalı ..., dava konusu taşınmazın elbirliği mülkiyetine tabi olduğunu, sözleşmenin ifa kabiliyeti bulunmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu 4316 ada 1 parsel sayılı taşınmazda muris ...’tan davalılara intikal eden hisselerin davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davalarının kabulü için aranacak ilk husus, sözleşmenin ifa olanağının bulunmasıdır. Elbirliği ortaklığına (iştirak halinde mülkiyete) konu bir taşınmazda elbirliği ortaklarından birinin, miras payını, ortaklık dışı bir kişiye satmayı vaat etmesi halinde sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerlidir. Ancak elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez....
Borcun yerine getirilmesinin kusurla olanaksız hale gelmesinde, temerrüde düşen borçludan, gecikmiş ifa ile birlikte gecikme dolayısıyla tazminat istenmesinde, yahut borçlunun temerrüdü halinde ifadan vazgeçilip, ifa yerine tazminat istenmesinde ve sözleşmenin olumlu biçimde ihlalinde, müspet zararın giderimi söz konusu olur (Prof. Dr. H. Tandoğan Türk Mesuliyet Hukuku 1961 s. 426 vd.). Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir." (Örnek:Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 05.07.2006 tarihli 2006/13-499 Esas, 2006/507 Karar sayılı kararı)....
Bu bakımdan belirli bir paranın ödenmesine ilişkin borçlar için mücbir sebeplerin vürudunda dahi ifa imkansızlaşmamakta; ancak kanun ile öngörülen şartların varlığı halinde aşırı ifa güçlüğü meydana gelebilmektedir. Aşırı ifa güçlüğü, tarafların sözleşmeyi yaptığı sıradaki koşulların, sözleşmenin ifa zamanı geldiğindeki koşullarla örtüşmemesi, sözleşme yapıldıktan sonra ortaya çıkan ve taraflarca öngörülmesi beklenemeyecek olaylar sebebiyle sözleşmenin ifa edilmesinin borçlu bakımından aşırı güç hale gelmesini ifade etmektedir. Bu bakımdan, ifa imkansızlığından farklı olarak edim imkansızlaşmakla birlikte, sözleşmenin kurulduğu andan sonra meydana gelen beklenmeyen haller sebebiyle, borçlunun edimi sözleşmenin kurulduğu haliyle ifa etmesi aşırı bir fedakarlığa dönüşebilmektedir....
Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s.427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır....
Sözleşmenin bir tarafı karşı taraftan kendi öncelikli edimini yerine getirmeden karşı tarafın edimini yerine getirmesini bekleyemez. İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde taraflarının birinin borcunu ifa etmeyerek temerrüde düşmesi halinde alacaklının borçluya borcunu ifa etmesi için münasip bir mehil tayininden sonra Borçlar Kanununun 106 maddesinde hükme bağlanan seçimlik hakları vardır. Anılan hüküm uyarınca bu mehilden sonra alacaklı her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebine uğrayacağı zarar ve ziyanını; aktin icrasından ve gecikme sebebiyle zarar ve ziyan isteme talebinden vaz geçtiğini bildirerek borcun ifa edilmemesinden doğan zarar ve ziyanını isteyebileceği gibi akti de fesh edebilir. Borçlar Kanununun 107.maddesinde ise, alacaklının uygun bir süre verilmesi gerekmeden fesih nedenleri sayılmıştır....
Somut olayda da böyle bir kesin yetki kuralı bulunmadığına göre, sözleşmenin ifa edileceği yerin ve tüketici olduğu belirtilen davacıların yerleşim yerinin ..... ilçesi olduğu anlaşılarak ve dolayısıyla davacının birden çok mahkemenin yetkili olduğu ve kesin yetki kuralının bulunmadığı bu davada, davayı ayıplı inşaat iddiasına konu mülkün bulunduğu sözleşmenin ifa edileceği ve kendi yerleşim yerleri olan ..... ilçesinde açarak yetkili mahkemeyi seçmiş olduğu görülmekle, davanın ..... Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği gerekçesi ile yetkisizlik kararı verilmiştir. Somut olayda, davacıların davalı ile yaptıkları emlak alım satım sözleşmesi kapsamında, sözleşmeye göre .....184 ada 240 parseldeki kaba inşaatı tamamlanmış ancak işçilik işlerinin sürdüğü ifade edilen 4 ve 5 nolu dairelerin eksik malzeme ve işçilik iddiası ile ayıplı olarak teslim edilmesi, teslimin de gecikmesi iddialarından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir....
İcra Müdürlüğü’nün 2021/5660 esas sayılı dosyası ile yapılan ilamsız takibine, davalı vekilince müvekkilinin yerleşim yerinin, Sandıklı olduğu, Sandıklı icra dairelerinin yetkili olduğu, icra dairesinin yetkisine itiraz edildiği, davaya cevabında ise Sandıklı mahkemelerinin yetkili olduğunun bildirildiği, Genel yetki kurallarına göre yetkili mahkemenin belirleneceği, Eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda yetkili mahkemenin HMK'nın 6 maddesine göre davalı borçlunun yerleşim mahkemesi, HMK'nın 10 maddesine göre sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi olduğu, davalının yerleşim yerinin Sandıklı olduğu ve sözleşmenin ifa edileceği yerin de Sandıklı olması nedeniyle Sandıklı mahkemelerinin yetkili olduğu belirtilerek davanın usulden reddine karar verilmiştir....
Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır....
ifa edilmesinden kaçınılması sebebiyle başka firmalar tarafından da davalılar aleyhine icra takipleri başlatılmış ve davalar açıldığını belirterek davalı tarafça mezkur sözleşmenin ifa edilmemesinden dolayı davacının uğramış olduğu zararın ıslah, ek dava ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,000 TL'sinin davalının temerrüde düştüğü tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile beraber davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....