Davacı taraf ayrıca, sözleşmenin zamanında ifa edilmemesinden kaynaklanan mahrum kalınan kar ile zararların tazminini talep etmektedir. Borçlar Kanunun 108/2. Maddesi gereğince," sözleşmenin feshini isteyen ve fesihte haklı olan" taraf menfi zarar talep edebilir. Tarafların ikinci kez noterde kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlemeleri nedeniyle iradelerinin dava konusu ilk adi yazılı şekilde düzenledikleri kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi yönünde birleştiği kabul edileceğinden davacının ilk adi yazılı sözleşmenin feshini isteme ve sözleşmenin hüküm ifade etmemesi konusunda tarafların anlaştıkları davacının fesihte haklı olduğu kabul edilemeyeceğinden menfi zararlarını talep etmesini gerektirecek yasal şartların bulunmaması nedeniyle davanın reddine" dair karar verilmiştir. İSTİNAF EDEN: Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur....
Borcun yerine getirilmesinin kusurla olanaksız hale gelmesinde, temerrüde düşen borçludan, gecikmiş ifa ile birlikte gecikme dolayısıyla tazminat istenmesinde, yahut borçlunun temerrüdü halinde ifadan vazgeçilip, ifa yerine tazminat istenmesinde ve sözleşmenin olumlu biçimde ihlalinde, müspet zararın giderimi söz konusu olur (Prof. Dr. H. Tandoğan Türk Mesuliyet Hukuku 1961 s. 426 vd.). Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir." (Örnek: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 05.07.2006 tarihli, 2006/13- 499 Esas, 2006/507 Karar sayılı ilâmı)....
Paket tur düzenleyicisi veya aracısı, sözleşmeye aykırılığın aşağıdaki hallerden kaynaklanması durumunda, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zararlardan sorumlu tutulamaz. Buna göre; a) Katılımcının (tüketicinin) bir kusurunun bulunması. b) Sözleşmenin ifası sürecine dâhil olmayan üçüncü bir kişinin beklenmeyen ve önlenemez bir davranışının bulunması. c) Mücbir sebepten veya paket tur düzenleyicisinin, aracısının veya bağımsız hizmet sağlayıcısının gerekli tüm özeni göstermelerine rağmen öngöremedikleri ve engelleyemedikleri bir olayın meydana gelmesi halinde paket tur düzenleyici sorumluluktan kurtulur....
Yine aynı Yasa'nın 10. maddesi gereğince sözleşmeden doğan davalar sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde açılabilir. TBK’nın 89. maddesinde (dava konusu sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan BK’nın 73. maddesi) gereğince borcun ifa yeri tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır; para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde, parça borçları sözleşmenin kurulduğu sırada borç kunusunun bulunduğu yerde, bunların dışındaki tüm borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde ifa edilir. Maddeden açıkça anlaşıldığı üzere; sözleşmeye dayanan borçlarda, borcun ifa yeri sözleşmede kararlaştırılmamış ve para borcuna ilişkin ise alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. HMK’nın 10. maddesi gereğincede ifa yerinde davacı açılabilecektir. Dolayısıyla alacaklının ifa yerinde dava açabileceği gibi takipde de bulunması mümkündür....
Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcunun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu göz ardı edilmemelidir. Menfi zarar ise uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme feshedilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Bir diğer ifade ile genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder. (Yargıtay HGK., 2020/3- 688 E., 2022/846 K.)...
KARAR Davacı, davalı mütahitten bir daire satın aldığını, aralarında yazılı sözleşme yapılmadığını, davalının hesabına satış bedeli karşılığı taksitler halinde 53.000 TL yatırıldığını, davalının evi satmaktan vazgeçtiğini ve satış bedelinden 10.000 TL' i iade etmediğini beyanla başta ödediği satış bedelinin işleyen ticari faizini, ödenmeyen 10.000 TL bedelin tahsilini ve sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan zararın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemişdir. Mahkemece, Bakirköy Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan dava dilekçesinin reddine karar verilmiş; verilen karar davacı tarafından temyiz edilmiştir....
- KARAR - Davacı vekili, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, müvekkiline taahhüt edilen dairenin verilmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan zararları için 10.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah yoluyla talebini 140.000,00 TL’ye arttırmıştır. Davalı vekili, dava konusu dairenin, davacının oğlu ve aynı zamanda vekili olan ...’a teslim edildiğini ve tapuda devredildiğini savunarak davanın reddini istemiştir....
Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, s. 427). Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Başka bir anlatımla, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (..., Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 12. Baskı, ... 2010, s. 482). 22....
Görülüyor ki; davadaki istemin dayanağı sözleşmenin kusurlu feshi sebebiyle yoksul kalınan kar kaybı alacağı ve fesihten ötürü fazla ödenen kira parasının istirdadı istemleri ile haksız fiilden kaynaklanan zarar kalemlerine ilişkindir. ... ve interesse) alacaklının gereği gibi ve vaktinde olan ifaya taalluk eden menfaatine tekabül eder. Yani borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne vaziyette bulunacak idi ise bu vaziyet ile mamelekin hala hazır vaziyeti arasındaki farktır. Diğer bir ifadeyle müspet zarar aktin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarardır. Müspet zarar, kusursuz olan tarafın temerrüde düşen taraftan sözleşme yürürlükte kaldığı sürece isteyebileceği bir tazminat türüdür. Sözleşmeden kusurlu olarak dönen taraftan istenebilir. ... ki sözleşmeden dönülmemiş olsun, dönülmüş ise dönen taraf kendisi olmasın ve kusursuz bulunsun. Kar kaybı ise kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır....
Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Elbirliği mülkiyetine (TMK m.701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirakçi paydaşlardan) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satış vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ancak bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Somut uyuşmazlıkta, elbirliği maliklerinden birinin yaptığı satış vaadine dayanarak tereke dışındaki kişinin mülkiyet aktarımı isteminde bulunması mümkün olmadığından davanın bu sebeple reddi gerekir....