Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, davacının sözleşmeden caymış olması nedeniyle fesih bildirimi haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. 6502 Sayılı Kanun’un 50/9. maddesinde “Devre tatile konu taşınmazın ön ödemeli satılması durumunda, devir veya teslim tarihine kadar tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermeden sözleşmeden dönme hakkı vardır. Sözleşmeden dönülmesi durumunda satıcı, sözleşme bedelinin yüzde ikisine kadar tazminat talep edebilir. Satıcı, yükümlülüklerini hiç ya da gereği gibi yerine getirmezse tüketiciden herhangi bir bedel talep edemez. Sözleşmeden dönülmesi durumunda, tüketiciye iade edilmesi gereken tutar ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belge, dönme bildiriminin satıcıya ulaştığı tarihten itibaren en geç doksan gün içinde tüketiciye geri verilir....

    Davalı vekili cevabında, davacı şirket ile davalı arasında 05.05.2003 tarihli sözleşmeden başka bir sözleşme imzalanmadığını, bu sözleşmeden doğan borcunda ödendiğini, takibe konu faturanın davalı şirkete gönderilmediğini, davacının kötüniyetli olduğunu savunarak davanın reddi ile davacının tazminata mahkum edilmesini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere göre taraflar arasında 05.05.2003 tarihli sözleşmeden başka davalının kabulünde olan yeni bir sözleşme düzenlenmediği, iddia edilen hizmetin davalıya verildiğinin kanıtlanamadığı, takibin haksız ve kötüniyetli yapıldığının anlaşılmadığı gerekçesi ile davanın ve davalının tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

      Aynı kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edildiği veya davalı ya da vekilinin dava tarihinde orada bulunması kaydıyla, sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Davacı, davasını özel veya genel yetkili mahkemelerden herhangi birinde açabilir. Dava konusu olayda davacı davalı ile yaptığı ödünç sözleşmesine dayanarak alacağının ödenmediğinden bahisle sözleşmeden doğan para alacağının tahsilini istemiştir. Borçlar Kanununun 73. maddesine göre sözleşmeden doğan para borcu, sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, alacaklının ödeme zamanındaki ikametgahında ödenir. Alacaklı, bu para borcunun ödenmesi için kendi ikametgahında dava açabilir....

        - K A R A R - Dava, taraflar arasındaki bakım onarım sözleşmesinden doğan alacağın tahsili ve menfi tespit istemine ilişkindir.Menfi tespit ve alacak isteminin, taraflar arasındaki, asıl davada davacı-karşı davada davalıya ait ... adlı yatın, asıl davada davalı- karşı davada davacı şirket tarafından bakım ve onarımının yapılması hususunda imzalanan 30.01.2014 tarihli sözleşmeden kaynaklandığı, taraflar arasındaki sözleşmeden doğan alacak talebinin 6102 sayılı TTK'nın 1352/1. maddesi uyarınca doğan ve TTK'nın 5. kitabında yer alan alacağa ilişkin olduğu, bu nedenle davaya, Denizcilik İhtisas Mahkemesi'nin bakmakla görevli olduğu anlaşıldığından, mahkemece, işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde, yanılgılı gerekçeyle, davanın, mahkemenin görevsizliği nedeniyle usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....

          Asliye Hukuk Mahkemesince ise, sözleşmeden doğan davalarda davacının yetki hususunda seçimlik hakka sahip olduğu ve sözleşmenin ifa yerinin "..." olduğu, davacının bu seçimlik hakkını kullandığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. 6100 sayılı HMK m. 6'da genel yetki kuralı düzenlenmiştir. Buna göre, genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Ayrıca, aynı Kanunun 10. maddesinde "Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir." hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, traktörün davacı tarafça mesleki amaçla satın alındığı sabittir. Bu durumda, taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı Kanun kapsamında kalmadığı anlaşılmaktadır. Davaya bakmak görevi genel mahkemelerdedir. Sözleşmeden doğan davalarda yetki hususunda davacı seçimlik hakka sahiptir. Sözleşmenin ifa yeri "..." olduğundan ve davacının seçimlik hakkını kullanarak ......

            Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacı banka ile dava dışı ... arasında imzalanan kredi sözleşmesine davacının kefil olduğunu, senedin Genel Kredi Sözleşmesine istinaden alındığı, davalı banka tarafından davacıdan talep edilen alacak miktarının davacının da imzası bulunan sözleşmeden kaynaklandığı ve kefalet limiti sınırları içerisinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Takibe konu bononun davacının kefil olduğu sözleşmeden dolayı teminat maksadıyla verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda bononun bankanın sözleşmeden kaynaklanan alacağı oranında teminat teşkil edeceği görülmekle davacının kefili olduğu sözleşmedeki gerçek borç miktarı hesaplanarak bu miktarla sınırlı olmak üzere bono ile ilgili karar verilmesi gerekirken taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinin devam ettiğinden bahisle davanın tamamen reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir....

              Davacı, davalının sözleşmeden caydığını ileri sürerek sözleşmede kararlaştırılan bedelin tahsili için icra takibinde bulunmuş, davalı ise satıştan kendisinin vazgeçmediğini, satıcının vazgeçtiğini savunmuştur. Öyleyse davacı sözleşmeden dönen tarafın davalı alıcı olduğunu yasal delillerle ispatlamalıdır. Davanın mahiyeti ve değeri itibariyle tanık dinlenemeyeceğinden dinlenen tanık beyanlarına itibar edilemez. Bu durumda mahkemece davanın ispat edilemediği gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru değil ise de netice itibariyle doğru olan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçesi düzeltilerek hükmün ONANMASINA, peşin alınan 24,30 TL harcın istek halinde iadesine, 10/09/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ:SULH HUKUK MAHKEMESİ Dava, taşınmaz satım tellallığı sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, taraflar sözleşmeden kaynaklanan edimlerini karşılıklı olarak yerine getirmişlerdir. Davacı haklı sebep olmaksızın sözleşmeden dönmesi nedeniyle davalıya verdiği bedeli takip etmektedir.14.02.2011 gün ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 09.02.2011 gün ve 6110 sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair Kanunun 8.maddesiyle Yargıtay Yasasının 14.maddesinde yapılan değişiklik uyarınca 01.03.2012 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan iş bölümü kararının Yüksek 13.Hukuk Dairesi için Borçlar Kanunun ikinci kısmında yer alan sözleşmelerden (istisna akdi hariç akdin muhtelif nevilerinden) kaynaklanan davalar bakımından Sulh ve Asliye ayrımının yapılmadığı ve incelemenin bu nedenlerle Yüksek 13.Hukuk Dairesince yapılacağından uyuşmazlık konusu dosyanın temyiz incelemesi Dairemizin görevi dışındadır....

                  HUKUK DAİRESİ Uyuşmazlık; asıl davada TBK'nun 274 ve devamı maddelerinde düzenlenen açık artırma yoluyla taşınmaz satışına dair sözleşmeden kaynaklanan alacak, birleşen davada aynı sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 09.02.2008 tarih ve 1 sayılı kararı ile kabul edilen İş Bölümü Kararı ile Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin temyiz inceleme görevi; "Kararı veren mahkemenin sıfatına, nitelendirmesine ve sözleşme ilişkisi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, geçersiz sözleşmeden kaynaklanan (sebepsiz zenginleşmeden) TBK m. 77 ila 82) davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar" olarak düzenlenmiştir. Davanın açıklanan bu niteliği ve Yargıtay İş Bölümü Kararına göre, temyiz inceleme görevi Yüksek Yargıtay 13. Hukuk Dairesinindir. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yüksek Yargıtay 13. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 03.07.2018 gününde oybirliği ile karar verildi....

                    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Mala zarar verme HÜKÜM : Beraat Dosya incelenerek gereği düşünüldü: Olay tarihinde sanığın, katılana ait binanın tadilatı konusunda katılanla aralarındaki sözleşmeye istinaden binanın tadilat işlerini yapmaktayken, katılanın binaların anahtarını aldığı, ancak sanığın sözleşmeden kaynaklı yükümlülüğünü yerine getirmek için çilingir vasıtasıyla kapıları açtırmak suretiyle mala zarar verme suçunu işlediği iddia edilen olayda; Savunma, katılan anlatımı, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın sözleşmeden kaynaklı yükümlülüğü yerine getirmek için atılı eylemi gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısındaki taraflar arasındaki olayın hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğunun anlaşılması karşısında verilen beraat kararında bir isabetsizlik görülmemiştir....

                      UYAP Entegrasyonu