Başka bir anlatımla, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapılmakla vaad borçlusu ileride o taşınmaz malın mülkiyetini vaad alacaklısına geçirme (yeni bir sözleşme yapma) taahhüdünde bulunur. İleride yapılması taahhüt edilen akit ise taşınmaz mal satımıdır. O yüzden, taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri ileride yapılacak taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin esaslı unsurlarını ihtiva etmelidir. Taşınmaz satım sözleşmesinde, objektif bakımdan esaslı nokta olarak; tarafların adları veya temsilciyi yada vekillerinin kimlikleri, satım konusu taşınmaz ve nitelikleri semen ve hukuki sebebin resmi şekilde düzenlenecek senette yer alması gerekir. Kısaca ifade etmek gerekirse, taşınmaz satımında semen (satış bedeli) satım akdinin asgari objektif unsurları arasındadır. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi açısından soruna bakılırsa semen; satışı vaad olunan taşınmazın bedeli, vaad alacaklısının da karşı edimidir....
Öncelikle, satış vaadinden doğan hakların aynı şekilde satış vaadi ile devredilmesinin mümkün olup olmadığının ve bunun hukuki durumunun ne olduğunun ortaya konulması gerekir. Satış vaadi sözleşmelerinin taraflarına kişisel hak verdiği tartışmasızdır. Bu niteliği gereği satış vaadinden doğan hakların da üçüncü kişilere devrinin mümkün olduğu kabul 2011/6889-20207 edilmelidir. Yargıtay da satış vaadinden doğan hakkın üçüncü kişiye temlikini geçerli saymaktadır. (Yargıtay 14. H.D. 30.3.2010 T. 2010/1003-3455 sayılı kararı) Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden doğan şahsi hakkın BK. 'nun 162. Maddesi uyarınca, borçlunun rızası aranmaksızın üçüncü bir kişiye devri mümkün ve geçerli olduğundan, alacağı temellük eden kişi de bu hakkı satışı vaad eden malike karşı ileri sürme hakkına sahiptir ve bu nedenle borcun yerine getirilmesini bu kişiden talep ve dava edebilir. (... ......
DELİLLER: Şuhut Satış Memurluğu'nun 2018/1 Satış sayılı dosyası, İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ: 12/12/2018 tarihli satış kararında satış ilanının ilan panosunda Adliye Divanhanesinde ve bir gazetede yayınlanmak suretiyle yayınlanmasına karar verildiği halde, satışın gazetede yayınlanmaması nedeniyle satış kararına uygun ilan yapılmadığından, şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmiştir. İSTİNAFA BAŞVURAN TARAF VE İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı T3 vekili tarafından, satış ile ilgili tüm işlemlerin uygulandığı, tebligatların taraflara tebliğ edildiği belirtilerek istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf konusu, davacı paydaş tarafından açılan ihalenin feshi talebine ilişkindir....
Taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşmelerdendir. Vaad alacaklısı taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle mülkiyet devir borcu yüklenen vaad borçlusunun edimini yerine getirmemesi halinde edimin hükmen yerine getirilmesini mahkemeden isteyebilir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle amaçlanan ileride bir taşınmazın satış işlemlerinin yapılmasıdır. Başka bir anlatımla taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi yapılmakla vaad borçlusu ileride taşınmaz mal mülkiyetini vaad alacaklısına geçirme taahhüdünde bulunur. İleride yapılması taahhüt edilen akit ise taşınmaz mal satımıdır. O yüzden taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri ileride yapılacak taşınmaz satış sözleşmesinin esaslı unsurlarını ihtiva etmelidir. Taşınmaz satımında satış bedeli satım akdinin asgari objektif unsurları arasındadır. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi açısından bakılırsa semen; satışı vaad olunan taşınmaz bedeli, vaad alacaklısının da karşı edimidir....
Davaya dayanak satış vaadi sözleşmesi ile de davalılar Yaşar, İsmet, Gülcan, Fatma ve ... (satış vaadi borçluları), davacı ...’a (satış vaadi alacaklısına) dava konusu 704 ve 705 parsellerde miras hak ve hisselerinin tamamını 500.000.000 TL’ye satmıştır. Menderes Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/429 E. - 421 K. sayılı veraset ilamına göre davacı ve davalıların Hasan ...’ın mirasçıları oldukları görülmektedir. Başka bir deyişle gerek satış vaadi borçluları davalılar, gerekse de davacı taşınmazın elbirliği ortaklarından olup, davacının tereke dışında üçüncü bir kişi olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı bulunduğundan, mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir....
Mahkemece, şikayet olunanın alacaklı olduğu takip dosyasında borçlunun taşınmazına 08.04.2008 tarihinde haciz konulduğu, 16.03.2010 tarihinde de satış avansı yatırılarak satış talebinde bulunduğu ve haczinin ayakta olduğu gerekçesiyle şikayetin reddine dair kararın şikayetçi tarafından temyizi üzerine Dairemizin 22.03.2013 tarih ve 1220 E, 1789 K sayılı ilamıyla, şikayet olunanın İİK'nın 106 ve 110. maddelerince yasal süresi içinde satış talebinde bulunup 60,00 TL satış avansı yatırdığı, icra müdürünün kıymet takdiri yapılmadığından satış talebini reddettiği, red kararı aleyhine şikayet yoluna gidilmediğinden kesinleştiği, bu durumda geçerli bir satış talebinden bahsedilemeyeceğinden haczinin düşmüş olduğu gözardı edilerek şikayetin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece uyulan bozma ilamı ve dosya kapsamına göre, şikayet olunan yasal süre içerisinde satış talep edip avans yatırmış ise de, icra müdürünün satış talebinin reddine ilişkin kararına karşı...
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.02.2018 tarihli ve 2016/4 Esas, 2018/1 Karar sayılı kararında, İİK’nın 106. maddesinde öngörülen süreler içinde satış istemiş olması halinde icra müdürlüğünce sebep gösterilecek satış talebinin reddi ile satış yapılmaması kararının aleyhine icra mahkemesine şikayet yolunca başvurulmamış olması haczin düşmesini gerektiğini belirtilmiştir. Somut olayda şikayetçinin ihtiyati haczinin 29.06.2013 tarihinde kesinleştiği ve süresinde satış talebinde bulunarak satış avansının yatırıldığı halde satış yapılmaması ve icra müdürlüğünce satış talebinin reddedilmiş olması nedeniyle şikayetçi haczinin düştüğü gerekçe gösterilerek sıra cetveli düzenlenmiştir....
Davacı vekili, tarafların müşterek murislerinden intikal eden taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesini talep etmiştir. Davalılar ... ve ... yargılama aşamasındaki beyanlarında davanın reddine karar verilmesini talep etmiş; dahili davalılar ise ayrı ayrı verdikleri dilekçeler ile satış bedelinin hesaplanarak kendilerine ödenmesini talep etmişlerdir. Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiştir. Hükmü, davalı ... temyiz etmiştir. 1) Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalı ...’ün aşağıdaki (2) numaralı bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2) Davalı ...’ün diğer temyiz itirazlarına gelince; Mahkemece paydaşlığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi halinde satış yöntemi ile satış bedeli üzerinden alınacak harç oranının hükümde gösterilmesi gerekmektedir....
İcra Müdürlüğü'nün 2013/627 Esas sayılı takip dosyasında 15.01.2013 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe başlandığı, ödeme emrinin 22.01.2013 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, şikayet olunan tarafından 02.02.2013 tarihinde bedeli paylaşıma konu menkullere haciz konulduğu, altı aylık sürede satış istenip masraf yatılmadığı, satış talebinin 14.08.2013 tarihinde yapılıp avansın 18.09.2013 tarihinde yatırıldığı, buna göre haczinin düştüğü anlaşıldığından mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, 15.04.2013 tarihli 56,85 TL. bedelli makbuzda, "Haciz, Teslim ve Satış Harcı" yazmakta ise de, makbuzun dayanağı bir satış talebi olmadığı ve makbuzun alacaklı vekilinin yeni haciz talebine yönelik olduğu gözardı edilerek, dosyada satış süresinde yapılmış bir satış talebinin bulunmadığı ve satış avansı yatırılmadığı halde aksinin kabulü ile şikayetin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.'' gerekçesiyle bozulmuştur....
Bir başka anlatımla icra müdürlüğü kıymet takdiri yapılmamış olması sebebiyle satış talebini reddedemez. Satış istenmiş olması ve satış avansının yatırılmış olması nedeniyle satış düşmez, icra müdürlüğünce kıymet takdiri yapılmadığı gerekçesiyle alacaklının satış talebinin reddedilmesi doğru degil ise de 29.01.2015 tarihli haczin düşmediği yönünde verilen şikayet konusu icra müdürlüğü kararı yerindedir. İİK'nun 106-110. maddeleri gereğince 6352 sayılı Kanun değişikliğinden sonra taşınmazlarda satış isteme süresi haciz tarihinden itibaren 1 yıl olup, somut olayda 17.01.2013 tarihinde haczedilen taşınmazın 1 yıllık süresi içinde 06.01.2014 tarihinde satış avansı ödenerek satışı talep edildiğinden haczin düşmediği anlaşılmıştır. O halde mahkemece, yukarıda açıklanan nedenlerle istemin reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü isabetsizdir....