Hukuk Dairesi E:2019/10790 , K: 2019/14554) Nüfus kayıtlarından tebliğ işlemi yapılan davacının oğlunun tebliğ tarihinde 18 yaşından 5 ay küçük olduğu ve tebliğ memurunca da görünüşüne nazaran 18 yaşından aşağı olmadığının tebliğ mazbatasına şerh edilmesi nedeniyle yapılan tebliğ işlemi usulüne uygun olduğundan davacı vekilinin tebliğin usulsüz olduğuna yönelik istinaf talebinin reddi gerekir. Davacı vekili mazeret talebinin haksız şekilde reddedildiği ve avukatın mazeretine gerekçe göstermese dahi talebinin kabul edilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de davanın konusu ihalenin feshi olup, İİK 18. Maddesi uyarınca ivedi işlerden olduğu, taraflarca takip edilmese de mahkemece yargılamanın yapılması gerektiği, yargılamanın uzamasında dava konusu taşınmazı daha fazla kullanmak suretiyle davacının yararı bulunduğundan geçerli herhangi bir mazeret sunmayan davacı vekilinin talebinin reddine ilişkin kararda yasaya uymayan bir yön bulunmadığından davacının istinaf talebinin reddi gerekir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Şikayetçinin ihale sonrası, taşınmazın adına tescili talebinin ve iki ihale arasındaki bedel farkının tahsiline ilişkin gönderilen muhtıranın iptali talebinin reddine yönelik satış memurluğu kararının iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemenin istemin reddine dair verdiği kararın şikayetçi tarafından temyiz edildiği, temyiz talebinin İİK'nun 128 ve devamı maddeleri gereğince kesin nitelikte bir karar olduğu gerekçesi ile reddedildiği anlaşılmaktadır....
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; dava konusu Muğla ili, .... ilçesi 457 ada 3 parsel sayılı taşınmaza yönelik olarak; asıl davada, A blok'un 1/2'sinin tescili talebinin “B blok satış gösterilmiş olsa da gerçekte yükleniciye verilmiş olduğundan A blok'un da arsa sahibine ait olduğu, C blok 3 ve C blok 4 no'lu bağımsız bölümlerin 1/2'sinin yükleniciye ait olduğuna dair davalının kabul beyanları bulunduğu, karşı davada ise C blok 1 ve 2 no'lu bağımsız bölümlerin 1/2 paylarından kaynaklı arsa sahibine ödenmeyen satış bedellerine yönelik talep konusunda, bu bağımsız bölümlerin satış bedellerinin toplam 136.000,00 GBP olduğu, bunun arsa sahibine ait olması gereken 1/2'si 68.000,00 GBP olduğu, bu miktardan da arsa sahibinin aldığını bildirdiği 49.500,00 ... ve satış masrafları olan 2.510,00 TL ile 2.215,00 TL'nin mahsubu halinde arsa sahibi alacağının 17.456,50 GBP olup, karşılığının 42.366,00 TL olduğu ve bu miktarın arsa sahibine ödenmesi gerektiği, arsa sahibinin C blok 3 no'lu bağımsız...
Ancak, 23.09.2003 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yüklenici tarafından ifa edilmediğinden Borçlar Kanununun 96. maddesine dayanarak yükleniciden ademi ifa sebebiyle tazminat talebinde bulunabilir. Diğer taraftan, davada dayanılan 23.09.2003 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesinde satışı vaat olunan taşınmazın davacıya hangi tarihte teslim edileceği kararlaştırılmamıştır. Bundan ayrı, davacının davalı yükleniciye teslimi talep eden bir ihtarı da bulunmamaktadır. Kısaca, temerrüt olgusu gerçekleşmediğinden kira kaybı alacağı davanın açıldığı 21.02.2007 tarihinden sonra istenebilir (BK m.106/I). Mahkemece yapılan bu saptama gereğince davacının 23.09.2003 tarihli sözleşmeye dayanarak talep ettiği kira yoksunluğu zararı talebinin reddi yerine hüküm altına alması doğru olmamıştır. Ne var ki, davalı yüklenicinin temyizi istemi bulunmadığından bu husus bozma nedeni sayılmamış, düşülen yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasında görülen satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil davası sırasında davalı taraf 27/02/2012 tarihli dilekçe ile reddi hakim yoluna başvurulmuştur. Talebi inceleyen merci tarafından verilen reddi hakim talebinin REDDİNE ve davalının 500.- TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin verilen kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Hakimin reddi için ileri sürülen sebepler işin esası yönünden temyiz sebebi olup, H.Y.Y.’nın 36. maddesinde tanımı yapılan sebeplerden değildir. Açıklanan nedenlerle yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 01/10/2012 gününde oybirliği ile karar verildi....
Somut olayda uyuşmazlık, 7343 Sayılı Kanun'un 12. maddesi ile 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu'na eklenen 111/a maddesi gereğince rızai satış yetkisi verilmesi talebinin icra müdürlüğünce reddi işlemine ilişkin olup esasa ilişkin kararın İİK'nın 365. maddesi gözetildiğinde temyizinin kabil olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesinin 22.05.2023 tarihli ve 2023/660 Esas-2023/841 Karar sayılı ek karara yönelik temyiz talebinin, kararın konu itibari ile kesin olduğundan bahisle reddine ilişkin ek kararın kaldırılmasına oy birliği ile karar verildikten sonra Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 32....
Mahkemece,satış sözleşmesinin feshine,toplam 16.800.00 YTL'nin davalıdan alınmasına ve bonodan dolayı 200.00 YTL borçlu olmadığının tespiti ile manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 5.6.2007 gün 3831 esas 7913 karar sayılı ilamı ile mahkeme kararının onanmasına karar verilmiş,davalı bu kez karar düzeltme talebinde bulunmuştur. 1-Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Mahkemece, dava konusu aracın davalıya iadesine davalı tarafın istemi bulunmadığından karar verilmemiştir....
Mahkemece, davacının satış bedeli talebinin kabulü ile; 1.000 YTL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte, 524 YTL’nin ıslah tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine ve cezai şarta ilişkin talebinin reddine karar verilmiş olup,hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davacı tarafından açılan davanın yapılan yargılaması sırasında davalının vefatı nedeniyle Medeni kanun’un miras hükümleri gereğince davalının mirası reddetmeyen mirasçıları yönünden sorumlulukları dikkate alınarak, davaya usulüne uygun olarak dahil edilmeleri nedeniyle davacıya karşı murisin borçlarından dolayı müştereken ve müteselsilen sorumlu olmalarına rağmen yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı...
nin dilekçesi üzerine bu kez yapılan incelemede mahkemece taraf teşkilinin sağlandığı, yapılan yargılamaya, toplanan delillere göre ortaklığın satış yoluyla giderilmesi koşullarının oluştuğu anlaşıldığından davanın kabulüne, ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmesi gerekirken mahkemece davanın reddi yönünde verilen kararın bozulması gerekirken, maddi hata sonucu onandığı sonucuna varıldığından, Dairemizin 17.05.2016 gün, 2016/1648 E.-6006 sayılı Kararının kaldırılmasına, hükmün açıklanan gerekçelerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçelerle Dairemizin 17.05.2016 gün, 2016/1648 E.-6006 sayılı Onama Kararının ortadan kaldırılmasına, ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 05.11.2015 gün, 2015/612 E.-1176 sayılı Kararının BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 16.02.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Para alacağı yönünden HMK'nın 389/1. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesine yasal olanak bulunmaması nedeniyle ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddi kararı yerindedir. Sonuç olarak: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1- b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....