Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı vekili, davaya cevap vermemiş ise de, bilirkişi raporuna karşı sunduğu yazılı beyanında müvekkilinin ekonomik durumu çok kötü olduğundan mal alımı yapamadığını, beklenmeyen bu durum nedeniyle sözleşmenin ifası imkansız olmasından dolayı cezai şarta hükmedilemeyeceğini bildirerek, davanın reddini savunmuştur....

    Somut olayda, davacının, davalıyla aralarında akdedilen franchise sözleşmesine davalının aykırı davranışları nedeniyle söz konusu sözleşmenin feshini, sözleşme gereği davacı tarafça davalıya verilen teminat senedinin iptali ve iadesini, alınan franchise bedelinin iadesi ile sözleşmenin ifası için yaptığı masrafların tazminini talep ettiği anlaşılmaktadır. Davacının taleplerini franchise sözleşmesine aykırılık iddiasına dayandırdığı, davalının franchise sözleşmesine konu olan tescilli bir markası bulunmadığı gibi, zaten bu konuda taraflar arasında bir çekişmenin de olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin görevine giren kanunlar ile kanun hükmünde kararnameler kapsamında çözümlenmesi gerekmeyip, davanın genel hükümlere göre çözülmesi gerektiği anlaşılmış olmakla, uyuşmazlığın, ... 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK’nun 22. ve 23. maddeleri gereğince ... 5....

      in şirket yönetim kurulu ve genel müdür olarak sözleşmeyi imzalaması TBK'nın 547. maddesi gereğince ticari temsilci olarak sözleşmeyi imzalamış olması ve TBK'nın 547 ve devamı maddeleri gereğince yapmış olduğu işlemlerin temsil olunanı bağlayacağının ve yine sözleşmenin imzalanmasından, ifası ve uyuşmazlığa ilişkin tahkim yoluna başvurulmuş olması sonrasında itiraz edilmediği gibi tahkim aşamasında karşı dava da açılmış olması hususları dikkate alındığında, bu hususun bu aşamada dile getirilmesi hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağının kabulünün tabii bulunmasına göre verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 2.037,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay'daki duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, fazla alınan temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek...

        Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, sözleşmenin ifasının imkansız olması nedeniyle davacının konutun rayiç değerini isteyebileceği, ancak davacının istemiyle bağlı kalınarak davacı yanca ödenen bedelden arsa değerinin mahsubu sonucu bulunan 67.240,00 TL asıl alacak ile ödeme tarihinden iflas tarihine kadar 103.035,42 TL işlemiş faiz alacağı bulunduğu, sözleşmenin ifası mümkün olmadığından gecikme tazminatı isteyemeyeceği, taşınmazın alım satımı sırasında KDV ödenmediği, tapu masraflarının davacı yanca ödendiğinin kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 171.035,42 TL alacağın iflas masasına kayıt ve kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı iflas idaresi vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı iflas idaresi vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir....

          Davacı yüklenici şirket, davalı taşeron şirket tarafından işin ayıplı yapılması ve ayıbın giderilmemesi nedeniyle 3. kişi Beytullah Selçuk’a ödediği ayıbın giderilme bedelinin tahsilini istediğine göre, tercihini sözleşmenin ifası yönünde kullanmış ve uğradığı zararın tazminini istemiştir. Sözleşmede ifa tercihi durumunda ayrıca cezai şartın da istenebileceğine ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Bu durumda ayrıca seçimlik cezanın tahsilini isteyemez. Mahkemece bu durum gözden kaçırılarak tazminat yanında cezai şartın da kısmen tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır. Yapılacak iş, incelenen kararda olduğu gibi tazminat isteminin kabul edilmesinden, davacı yüklenici şirketin cezai şart isteminin reddedilmesinden ibarettir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir....

            Mahkemece, davacı tarafa verilen 210.000 TL bedelindeki akaryakıtın 31.03.2010 tarihli protokol kapsamında verildiği, protokolün bu hibenin ne şekilde iade edileceği, hangi edimin ifası karşılığında verildiği hususlarına ilişkin düzenleme içermediği, davacı tarafından davalıya hibeden dönüldüğüne ilişkin herhangi bir bildirimde bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....

              Davalı yüklenicinin işin ifası için davacıya ait Karaman'da bulunan şantiye sahasına 7 adet bitüm tankı ile 1 adet kızgın yağ jeneratörü ve bacası getirdiği sevk irsaliyesi içeriğinden anlaşılmaktadır. Sözleşmenin feshini müteakkip, davacı iş sahibi 24.04.2012 ve 17.08.2012 tarihli ihtarlarla şantiyesine bırakılan malzemelerin alınmasını istemiş, davalı ihtar tebliğine rağmen malzemeleri alıp götürmemiştir. Sözleşme tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 92., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun ise 108. maddesinde, “sözleşmenin konusu olan şeyin niteliği veya işin özelliği tevdi edilmesine uygun düşmez veya teslim edilecek şey bozulabilir ya da bakımı, korunması veya tevdi edilmesi önemli bir gideri gerektirir ise borçlu alacaklıya önceden ihtarda bulunması koşuluyla, hâkimin izni ile onu açık artırma yolu ile sattırıp bedelini tevdi edebilir” hükmüne yer verilmiştir....

                Maddesinde "Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkansızlaşırsa borçlu, borcununu sadece imkansızlaşan kısmından kurtulur" şeklinde belirtilmiştir. Bu sebeple davacının sözleşmeye ilişkin ücretten sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı, yine TBK 138. Maddesinde "Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır." şeklinde belirtilmiştir....

                Biçimine uygun düzenlenmeyen bir sözleşmeye dayanılarak da o sözleşmenin ifası istenemeyeceğinden, karşı tarafın iyiniyetli olup olmamasının da bir önemi yoktur. Mahkemece, yapılan saptama gözden kaçırılarak davanın reddi yerine orta yerde biçimine uygun sözleşme varmış gibi istemin hüküm altına alınması doğru değildir. Karar, açıklanan nedenle bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 08.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                  - K A R A R - Dava dışı Habib Çenkli ile Marmara Bankası A.Ş.arasında 1993 yılında konut kredisi sözleşmesi uygulandığını, davalılar sözleşmenin müteselsil kefili olduklarını, bankanın 09.02.2001 tarihinde hesabı kat edip 11.10.2001 tarihinde kefiller hakkında icra takibi yaptığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dava, icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece 4077 Sayılı Kanun’un10. maddesi hükmüne göre davalıların kefaletinin adi kefalet hükümlerine tabi olduğu asıl borçluya başvurulup, alacağın tahsili için tüm yollar denenmeden kefillerden borcun ifası istenemeyeceğinden, kefiller hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı iflas idaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir. 4077 Sayılı Kanun’un 10.maddesinde 4822 Sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin geçmişe etkili olacağına dair anılan kanunda bir hüküm bulunmamaktadır. Somut olayda kredi sözleşmesi 1993 yılında imzalanmış icra takibi 2001 yılında yapılmıştır....

                    UYAP Entegrasyonu