Maddesine göre de tarafların yetki sözleşmesiyle belirledikleri yer icra dairesidir." hükmü gereğince dava ve takibe konu talebin eser sözleşmesinden kaynaklandığı, Yargıtay kararı gereğince yetkili mahkemenin davalının ikameti, sözleşmenin ifa edileceği yer ve varsa yetki sözleşmesine göre belirleneceği, somut olayımızda davalının ikametinin Ankara olduğu, sözleşmenin ifa edileceği yerin Dikili/İzmir olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin sözlü olması nedeniyle yetki sözleşmesinin de bulunmadığı görülmekle davacı tarafından yapılan icra takibinin yetkisiz icra müdürlüğünde yapıldığı" gerekçesi ile, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir....
Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Elbirliği mülkiyetine (TMK m.701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Bu durum, satışı vaat edilen taşınmazın tapusunda temliki tasarrufu engelleyen bir kaydın bulunması veya 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesi hükmüne aykırı şekilde taşınmaz satışı vaat edilmesi ya da vaade konu taşınmazın bir başka mahkemede mülkiyet uyuşmazlığına konu olması halinde de geçerlidir. Davacıların dayanağı olan satış vaadi sözleşmesi ile satış vaadinde bulunan ... tarafından tapuda murisi Nebi kızı Fatma'dan kalan miras hak ve hisselerinin satışı vaadedilmiştir....
Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Elbirliği mülkiyetine (TMK m.701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Bu durum, satışı vaat edilen taşınmazın tapusunda temliki tasarrufu engelleyen bir kaydın bulunması veya 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesi hükmüne aykırı şekilde taşınmaz satışı vaat edilmesi ya da vaade konu taşınmazın bir başka mahkemede mülkiyet uyuşmazlığına konu olması halinde de geçerlidir. Davacıların dayanağı olan satış vaadi sözleşmesi ile satış vaadinde bulunan ... tarafından tapuda miras hak ve hisselerinin satışı vaadedilmiştir....
Nitekim sözleşmenin kurulduğu, bedelin ödendiği ve malların teslim edilmediği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık ta yoktur. Tüketici hukukunda kabul edilen ilkelere göre tüketici eğer edimini yerine getirmiş ve satıcı sağlayıcının edimini yerine getirmekten kaçınmak için yazılı sözleşmenin bulunmadığı ya da sözleşmenin unsurlarının eksik olduğu bu yüzden sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmesine yönelik savunması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup dinlenemez. Öte yandan yukarıda belirtilen kanuna aykırılığı saptanmayan yönetmelikte kampanya için yazılı izin şartının varlığı bu sözleşmenin oluşması için kurucu bir unsur olmayıp bildirici mahiyettedir. Esasen bayii ile sağlayıcı arasındaki kampanya gibi düzenlemeler bir iç ilişki olup iç ilişkinin içeriğini tüketiciden bilmesini beklemek yararsızdır. Kaldı ki, kampanyalı satışların geçerliliği satıcının bayisi olduğunu inkar etmeyen ...'nin bundan haberdar olmamasına bağlanamaz....
Gerçekten, sözleşme geçerli ise bu sözleşmede ödenmesi kararlaştırılan cezai şart Borçlar Kanunun 158/1'de hükme bağlanan akdin icra edilmemesi (ifa edilmemesi) veya natamam olarak icrası halinde ödenmek üzere kabul edilmiş seçimlik ceza olduğundan ve akdin ifa edilmemesinden ötürü bu ceza istenebileceğinden değinilen yönün gözetilmesi gerekir. Mahkemece bütün bu nedenler üzerinde durulmaksızın istemin yazılı olduğu şekilde reddi bozmayı gerektirir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULAMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 1.2.2006 gününde oybirliği ile karar verildi....
Maddesinde yer alan '' Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir....
Öte yandan HUMK.’nun 10.maddesi hükmü uyarınca sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi de davaya bakmakta yetkili kılınmış olup, dosya kapsamından da sözleşmenin ifa edileceği yerin Sivas olduğu anlaşılmıştır. Bu sebeple mahkemece işin esasına girilerek toplanacak delillere göre oluşacak sonuç doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.04.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bu durumda, sözleşme yapma vaadi ile güven telkin edilmiş olan tarafın sözleşmenin 2011/12238-18434 ifa edilmemesinden kaynaklanan zararının karşılanması gerektiği gerek doktrinde gerekse uygulamada kabul edilmektedir. Zararın kapsamı konusuna gelince; Öğretide ve Yargıtay kararlarında bu zararın menfi zarar olduğu konusunda görüş birliği oluşmuştur. Sözleşme yapılması düşüncesiyle yani uyulacağına ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarar “menfi zarar” olup böylelikle sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle yapılan masrafların sözleşmeyi yerine getirmeyen tarafın karşılaması kabul edilmiştir. Diğer bir anlatımla sözleşmenin yapılacağına güven duyan tarafın zararının diğer tarafça karşılanması gerekir. Öyle olunca, Mahkemece bu doğrultuda araştırma ve inceleme yapılmalı, gerektiğinde bu hususta bilirkişiden rapor alınmalı ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir....
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2022/98 Esas KARAR NO : 2022/252 DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 09/02/2022 KARAR TARİHİ : 12/04/2022 Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi DAVA: Davacı vekili --- harç tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket ile davalı---" akdedildiğini, ilgili sözleşme gereği davalı şirketin,--- sözleşmenin 8/a maddesi gereği protokole--- uyarınca ödeme yapma yükümlülüğü altına girdiğini, sözleşmenin yürürlükte olduğu dönem--- -- oluşturduğu riski yönetme,------ -- tarihinden itibaren geçerli olmak üzere ilk ve orta öğrenimde yüz yüze eğitim sonlandırılarak; okulların kapatıldığını, içerisinde mücbir sebep maddesi bulunan sözleşmelerde, mücbir sebep halinin ortaya çıkması durumunda mücbir sebepten etkilenen tarafın diğer tarafa bunu bildirmesi gerektiğine dair bir hüküm de bulunabilir olduğunu, bu hükmün alacaklının tedbir almasını sağlamaya yönelik...
Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir." (Örnek: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 05.07.2006 tarihli, 2006/13-499 Esas, 2006/507 Karar sayılı ilâmı). Menfi zarar ise, geçerliliğine veya tamamlanacağına güvenilen bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi veya tamamlanmaması yüzünden bu ihtimalin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan, akit yapılmasaydı uğranılmayacak zarar olarak tanımlanmaktadır (Tandoğan age s. 427). Menfi zarara da, sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler, sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılıklı edimin kabul edilmesi için yapılan masraflar, sözleşmenin geçerliliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla ve başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zararlar ve dava masraflarının gireceği kabul edilmektedir ( Yargıtay 15....