Bu yasa hükmüne göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbirde asıl olan, ihtiyati tedbire esas bir hakkın varlığı ve bir ihtiyati tedbir sebebinin bulunmasıdır. HMK'nın 390/3. maddesine göre, tedbir talep eden taraf, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Burada sözü edilen ispatın ölçüsü ise, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralının uygulanmasında hakim, iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir....
Davalı Önder vekili ilk derece mahkemesine vermiş olduğu dilekçesinde özetle; Davacının, dava değeri olarak 1.000,00 TL belirlediğini, taşınmazın değerinin ise bu dönemde 3- 4 milyon TL'nın üzerinde olduğunu, müvekkilinin taşınmazı alımında bir muvazaa olmadığını, kardeşler arasında ki bir hukuki ihtilaf varsa bunda taraf olmayan müvekkilinin mağdur olduğunu, bu dava ikame edilirken taşınmazı teminat gösterip kredi kullanmak üzere olduğunu, ancak tedbir şerhi nedeniyle kredi kullanamadığını, müvekkilinin ticari bir itibarı ve geleceğinin söz konusu olduğunu, bu tedbirin ileride telafisi imkansız zararlara neden olacağını, aşırı mağduriyetler yaşatacağını, 1.000,00 TL bir teminat bedeli ile milyonlarca liralık taşınmaz üzerine tedbir konulmasının hakkaniyete ve yasaya aykırılık taşıdığını, bu nedenlerle tedbir şerhinin kaldırılmasını, aksi halde ise ileride davacılara açacağımız tazminat davası haklarının saklı tutarak, müvekkilinin uğrayacağı zararı telafi edecek miktarda teminat belirlenmesine...
Maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler....
Maddesine göre diğer yasal koşulları da varsa ancak doğrudan dava/ uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararının verilebilmesi, davanın/ talebin konusu bir miktar para alacağı olduğundan , davacı tarafça üzerine ihtiyati tedbir konulmasını istediği davalının menkul ve gayrimenkul mallarının bizzat kendilerinin, ayınlarının yani mülkiyetlerinin iş bu davanın/ uyuşmazlığın doğrudan konusu olmamaları nedeniyle, bu aşamadaki mevcut dosya kapsamına göre, davacının söz konusu ihtiyati tedbir talebinin kabulü için HMK'nın 389 vd. Maddeleri gereğince aranan gerekli yasal koşulları bulunmadığından söz konusu ihtiyati tedbir talebinin reddi gerektiği sonucuna varılmıştır....
E)DELİLLELERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince davacının tedbir talebinin reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Devamla ilk derece mahkemesince davanın görevsizlik nedeniyle Aile Mahkemesine gönderilmesine dair hüküm verilmiş bu karar davalı T4 vekili tarafından istinaf edilmiştir. Somut olayda, davacı T1 Özer ile davalı T3 evli olması ve sonra boşanmaları aile hukukuna ilişkin bir durum ise de, tarafların mülkiyetinde bulunan aracın 3.kişi olan diğer davalı T4'e muvazaalı olarak satıldığını ileri sürülmüştür. İddianın ileri sürülüş biçimine göre, davanın yasal dayanağının 6098 Sayılı Borçlar Kanunun 19. maddesi olduğu anlaşılmaktadır....
TALEP İhtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı vekili itiraz dilekçesinde özetle; mahkemece müvekkili tarafından bedeli ödenerek edinilen 16 adet taşınmaza hiçbir haklı gerekçeye dayanmadan iyi niyetli üçüncü kişi olan müvekkili aleyhine ihtiyati tedbir kararı verildiğini, taşınmazlardan 4 tanesinin dava tarihinden önce müvekkili tarafından satıldığını, müvekkilinin ana faaliyet kolunun gayri menkul alım satımı olduğunu, verilen karar nedeniyle mağdur duruma düştüğünü, faaliyetlerinin durma noktasına geldiğini, mahkemece tedbir kararı verilmesinden hemen sonra görevsizlik kararı verildiğini, davacının bu aşamada görevsizlik kararına kanun yoluna taşıması nedeniyle bir yıllık bir sürede çok cüzi bir teminatla neredeyse tüm taşınmazlarının kilitlendiğini, müvekkilinin taşınmazlardan istifa edemediğini, tedbir kararından bir süre önce müşteri olarak müvekkilinden taşınmaz satın alan üçüncü kişilere ait bir kısım taşınmazlara da malik bilgisine bakılmadan ihtiyati tedbir kararı verildiğini...
Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/639 Esas sayılı iflas erteleme davasında verilen 29.7.2011 tarihli tedbir kararı nedeniyle müvekkili şirket yönünden bütün takiplerin durdurulduğunu, buna rağmen alt işveren borçlu şirket adresi olarak müvekkilinin adresinin gösterilmesi nedeniyle müvekkilinin adresinde 23.8.2011 tarihinde haciz yapıldığını, adreste borçlu (taşeron) firmaya ait hiç bir mal bulunmadığını, dava konusu menkullerle ilgili müvekkili tarafından sigorta poliçelerinin mevcut olduğunu, müvekkili şirkete kredi veren bankalarca müvekkiline ait bütün malların expertizleri aracılığıyla tesbit edildiğini yine en son olarak müvekkilinin bütün mal varlığının iflas ertemele dosyasında 22.7.2011 tarihinde bilirkişiler aracılığıyla tesbit edildiğini, borçlu ... Ltd.Şti.nin yetkilisinin akraba olmasının muvazaa için yeterli olmadığını, müvekkili hakkında verilmiş bir tedbir kararı olmasına rağmen müvekkilinin işyerinde haciz yapıldığını ileri sürerek haczin kaldırılmasını talep etmiştir....
C)İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; muvazaa nedeni ile tapu iptal tescil davasının derdest olduğunu, ihtiyati tedbir taleplerinin reddedildiğini, öncelikle tapu iptali tescil, terditli olarak belirsiz alacak davası açıldığını, mal rejiminin tasfiyesi sonucu belirlenecek miktara göre fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak şimdilik tasfiye alacağının 50.000,00TL'sinin davalıdan tahsilinin talep edildiğini ve tapu kayıtlarına ihtiyati tedbir konulmasının istendiğini, boşanma ve katkı payı davalarının devam ettiğini, davalının kötü niyetli olarak boşanmanın maddi yükümlülüklerinden kurtulmak için taşınmazlarını arkadaşlarının üzerine devrettiğini, HMK 389.maddesindeki şartların bulunduğunu beyanla kararın kaldırılmasını, teminatsız olarak aksi halde uygun teminat karşılığı dava konusu taşınmazlar üzerine, ihtiyati tedbir konulmasını, mümkün değilse taşınmazlara davalıdır şerhi işlenmesini talep etmiştir....
Bu dava ile birlikte dava konusu bağımsız bölümlere ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir. Mahkeme ise 22.04.2022 tarihinde tedbir talebinin kabulü ile, uyuşmazlık konusu olması nedeniyle dava konusu taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir koymuştur. Bu tedbire karşı bir kısım davalılar vekilleri itiraz etmişlerdir. Mahkemece 23.05.2022, 06.07.2022 tarihli ara kararları ile bir kısım davalılar vekillerinin itirazlarını duruşma açarak ve gerekçeli ara karar yazarak reddine dair ara kararlar kurmuştur. Verilen karara karşı bir kısım davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır....
Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören üçüncü kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Üçüncü kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Muvazaalı işlemler ile kendisinin zararlandırıldığını ileri süren davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Çünkü muvazaa onlara karşı işlenmiş haksız eylem niteliğindedir. Muvazaalı işlemin hiçbir hüküm doğurmayacağı, muvazaa sebebinin ortadan kalkması veya bir zaman geçmesiyle görünüşteki işlemin geçerli hâle gelmeyeceği kuşkusuz bulunduğundan muvazaa iddialarında zamanaşımı söz konusu olmaz. (Bknz....