Muvazaa, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenmiş olup, yasa metninde “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır" denmiştir. Buna göre; muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören üçüncü kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilecektirler. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin istikrar kazanmış uygulamasına göre, abonelik iptal ettirilmedikçe, o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz gibi abonelik bedellerinden fiili kullanıcı ile birlikte abone de müteselsilen sorumludur....
Noterliği'nin resmi satış sözlemesi ile plakayı akrabası olan davalı T5'ya sattığını, taraflar arasında muvazaa olduğunu, kendisi ile davalı T3 arasındaki inanç sözleşmesi ile plakanın kendisine devredilmesi gerektiğini belirterek plakanın davalı adına olan tescilinin iptali ile davacıya tescilini talep ettiği, davalı T5'nın inanç sözleşmesi ile muvazaa iddiasını kabul etmeyerek davanın reddini istediği, davacının dava açılmadan önce ihtiyati tedbir talep etmesi üzerine Kocaeli 5. AHM'nin 22/06/2022 tarih 2022/18 D.İş E-K sayılı kararı ile dava konusu plakanın üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verildiği, bu karara davalı T5'nın itirazı üzerine 29/09/2022 tarih 2022/18 D.İş E-K sayılı ek kararı ile, davanın açılmış olması nedeniyle itirazın davayı gören mahkeme tarafından incelenmesine karar verildiği, Kocaeli 4....
iddiamızın kanıtlarından sadece biridir.Taşınmazın satışına ilişkin muvazaa olduğu son derece açıktır.Savımızı destekleyen,yerel mahkemede dinlettiğimiz tanığımız Oğuz Atabay'ında muvazaa olduğuna dair durumu bildiğine dair beyanı mevcuttur....
Kişiye devredildiği daha sonra davalılara temlik edildiği, bu işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma iradesi ile yapıldığı iddiasına dayalı olarak tapu iptal tescil istemi ile eldeki davanın açıldığı, mevcut delillere göre yaklaşık ispat şartının gerçekleşmiş olduğu, dava dilekçesinde teminatsız tedbir kararı verilmesinin talep edildiği bilahare davalıdır şerhi eklenmesinin talep edildiği bu son talep dilekçesinde ihtiyati tedbir talebinin geri alındığına dair bir belirtme olmadığı, dolayısıyla davacının ihtiyati tedbir talebinin bulunmadığı iddiasının yerinde olmadığı anlaşılmakla; davanın mahiyeti gereği yapılması gerekli yargısal işlemler nedeniyle yargılamanın devamı esnasında davalı adına kayıtlı taşınmazın iyiniyetli 3.kişilere devri halinde verilecek kararın sonuçsuz kalma ihtimali bulunduğundan ayrıca ihtiyati tedbir ve teminata ilişkin kararların geçici olması nedeniyle değişen durum ve koşullara göre her zaman değiştirilmesinin mümkün olması nedenleriyle tedbir kararında ve tedbire...
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237....
Davacı bedelde muvazaa iddiasına dayanmakla, kural olarak davacı, satış sözleşmesinin tarafı bulunmadığından bedelde muvazaa iddiasını tanık dahil her türlü delil ile kanıtlaması mümkündür. Keşif ile belirlenen bedel tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli olmayıp davacının diğer kanıtlarını doğrulamak bakımından önem taşımaktadır. Bu sebeple davacının bedelde muvazaa iddiasını ispatlayabilmesi için yapılacak keşif dışında delil sunması zaruridir. Ancak dinlenen tanık beyanları ile keşfen belirlenen taşınmaz değeri dikkate alındığında, bedelde muvazaa iddiasının ispatladığından bahsedilemez....
Davacı bedelde muvazaa iddiasında bulunduğuna göre bu iddiasını kanıtlaması gerekir.Davacı satış sözleşmesinin tarafı olmadığından bu iddianın tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür.Muvazaa iddiasının kanıtlanmasında tanık beyanlarının payların davalıya hangi bedel karşılığı satıldığı konusunda açık,kesin ve görgüye dayalı olması gerekmektedir.Ayrıca muvazaa iddiasının kanıtlanması için keşif tek başına yeterli delil değildir.Sadece davacının diğer delillerini doğrulamak bakımından önem arz eder. Somut olayda, davacı bedelde muvazaa iddiasında bulunmuş, davalılar cevap dilekçesinde muvazaayı kabul etmediklerini gayrimenkul satış bedeli ve harç bedeli toplamı 2.080.000,00 TL'nin taraflarına ödendiği takdirde davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir....
ne davalı tarafından en yüksek ticari faizi ile ödenmesine, taşınmazların tapu kayıtları üzerine üçüncü kişilere devrinin engellenmesi için teminatsız olarak tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİNİN İHTİYATİ TEDBİR KARARI: Davacı vekilinin talebi üzerine; İlk Derece Mahkemesi'nin 23/09/2021 tarih ve 2021/490 Esas sayılı İhtiyati Tedbir Kararı ile; 6100 sayılı HMK 389. maddesine göre taşınmazların 3. kişilere devrinin önlenmesine ilişkin isteminin yerinde olduğu gerekçesi ile, "Davacının ihtiyati tedbir talebinin 10.000,00-TL teminat karşılığında kabulüne " karar verilmiş ve karara karşı, davalı vekili tarafından itiraz kanun yoluna başvurulmuştur....
Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu mal ve hak üzerinde yeni bir takım uyuşmazlıkların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. 6100 sayılı HMK'nun 389. maddesi başlığında düzenlenen ve geçici hukuki korumalar olarak vasıflandırılmış ihtiyati tedbir müessesesi ile ilgili aynı maddenin 1. fıkrasında ''mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir'' şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanmaması... gibi sair hususlarda tereddüte yer bırakmayacak şekilde...
Geçici hukuki korumaların bir türü olan ihtiyati tedbirin şartları 6100 sayılı HMK'nun 389 uncu maddesinde düzenlenmiş olup, anılan düzenleme "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir." hükmünü haizdir. Anılan hükümde de açıkça belirtildiği üzere, ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki korumadır. Başka bir ifade ile ihtiyati tedbir verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır....