T7 14.07.2022 havale tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece ihtiyati tedbir taleplerinin hukuka ve usule aykırı olarak reddine karar verildiğini, davanın terditli olarak açılmış olup dava dilekçesinden de anlaşılacağı üzere dava dava konusu tapu temlik işleminin öncelikle muvazaa nedeni ile iptali, bu taleplerine uygun görülmez ise İİK.277 vd uyarınca tasarrufun iptali talepli şeklinde olduğunu, ancak mahkemenin talebi İİK.283. maddesi uyarınca açılan tasarrufun iptali davası olduğu ve tasarrufun iptali davalarında ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği gerekçesi ile reddettiğini, davanın öncelikle muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil davası olduğu göz önünde bulundurularak, ayrıca söz konusu taşınmazın devri halinde dava konusuz kalabileceğinden taşınmaz üzerine davacının iflas masası olduğu göz önünde bulundurularak teminat aranmaksızın üçüncü şahıslara devrinin önlenmesini teminen ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmelerinin hukuka ve usule uygun...
Davalılar Ayla Turmuş ve Celal Aslan vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin 17 adet taşınmaz için belirlenen 17.000,00- TL teminat miktarının düşük olduğunu, teminat miktarının muhtemel zararları karşılayacak oranda ve miktarda olmadığını, müvekkillerinin ayrı ayrı iktisap ettikleri taşınmazlara TMK, TBK ve sair kanunlar uyarınca malik olduğunu, mülkiyetini geçerli olarak kazandıklarını, satış sözleşmesinin muvazaa iddiası nedeniyle geçerli olmadığı iddiasının yerinde olmadığını, ihtiyati tedbir kararına konu taşınmazların her ne kadar müvekkillerine devrinde tapu bedelinin düşük gösterildiği iddia edilmişse de Yargıtay içtihatlarında ve doktrinde kabul edilen görüşe göre tapu bedelinin düşük gösterilmesi tek başına işlemin muvazaalı olduğunu gösteremeyeceğini, muvazaa iddiasında bulunan tarafın tapu bedeli dışında, iddiasını destekler başkaca deliller de sunması gerekirken, davacı tarafın muvazaa ile ilgili olarak başkaca hiçbir delil ibraz edemediğini, ihtiyati tedbir kararının...
Mevkii 633 Ada 21 parselde 4 nolu bağımsız bölüm üzerine ihtiyadi tedbir koydurduklarını; ancak davalı M....'in aleyhine açılan mirasçılık haklarının tahsiline yönelik davaları ve ihtiyati tedbir kararını hükümsüz bırakmak amacıyla 5.3.2002 tanzim 17.12.2002 vadeli 140.000.00.-YTL'lik bono ile muvazaalı olarak davalı ...'ye borçlandığını ve hakkındaki icra takibini kesinleştir- diğini, üzerinde ihtiyati tedbir kararı bulunan taşınmazın haczedildiğini belirterek, İzmir 1.İcra Müdürlüğü'nün 2003/970 esas takip sayılı dosyasından dolayı davacılar yönünden davalı ... ... ...'in davalı ...'ye borcu bulunmadığının tesbitine, davalı ... ...'e ait ... Mevkii 633 Ada 21 parsel 4 nolu bağımsız bölüm üzerine konulan haciz işlemlerinin ve ilgili takip işlemlerinin muvazaalı işlem olması nedeniyle hükümsüzlüğünün tespitine karar verilmesini talep etmiştir....
Hukuk Dairesince, "alacağın ispatlanamadığı" gerekçesi ile bozulması ve bozmaya uyularak mahkemesince, davanın reddine karar verilmesinden sonra ihtiyati tedbir talebinin uygulandığı muvazaa davasında, davacının feragati nedeniyle davanın reddine karar verildiği, anılan kararın kesinleştiği, bu suretle ihtiyati tedbir talebinin haksız olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda, davacıların taşınmaz alım-satımı yaptığı ve ticaretle uğraştıkları gözetildiğinde, dava konusu edilen ihtiyati tedbirin, taşınmaz satışlarına etkisinin incelenmesi ve davacıların maddi zararları konusunda; inşaat mühendisi ve gayrimenkul değerleme uzmanlarından oluşacak bilirkişi heyetinden rapor alınması, sonucuna göre taşınmazlar üzerinde bulunan ipotek ve takyidatlar da değerlendirilerek maddi tazminat kapsamının belirlenmesi; belirlenemediği takdirde yukarıda açıklanan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50....
Borçlunun mal varlığını azaltmak (mal kaçırmak) amacıyla yaptığı muvazaalı işlemlerden zarar gördüğünü ileri süren alacaklı dilerse özel hüküm niteliğindeki İİK 277 ve izleyen maddelerine göre iptal davası, dilerse genel hüküm niteliğindeki TBK'nın 19'uncu maddesine göre muvazaa davası açabilir. Davacı alacaklı vekili yapılan işlemlerin muvazaa nedeniyle TBK 19'uncu maddesine göre iptalini olmadığı takdirde İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerine göre iptalini istemektedir. Davacının amacı alacağına kavuşmak olduğundan TBK'nın 19'uncu maddesine göre açılan iptal davalarında İİK'nın 283 maddesinin kıyasen uygulanacağı kayıt tashihine mahal olmaksızın tasarrufun iptal edilebileceği gözetildiğinde her iki istem yönüyle de ihtiyati tedbir talep edilen taşınmazlar uyuşmazlığın konusu değildir....
Maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK 390/3. Maddesine göre, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. HMK 391. Maddesinde, ihtiyati tedbir kararının şekil şartları belirtilmiş, mahkemenin ihtiyati tedbir kararına yapılan itirazın reddine ilişkin kararının bu şekil şartlarına uygun olduğu anlaşılmıştır. HMK 392.maddesinde (1) İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır....
Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nın 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....
Dosya arasında bulunan Şile Asliye Hukuk (Aile mahkemesi sıfatıyla ) Mahkemesine ait 2010/9 Esas sayılı dosyasıyla davacı ... tarafından davalı ...’a karşı evlilik birliği içinde edinilmiş bulunan malların boşanma nedeniyle paylaştırılmasına ilişkin mal rejimi davasının derdest olduğu belirlenmiştir. Eldeki dava, Borçlar Kanununun 18. maddesine dayalı olarak genel muvazaa nedeniyle açılmış bulunan iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı ...'ın mal rejiminden kaynaklanan alacak hakkının tahsilini sağlamak bakımından böyle bir davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kuşkusuzdur. Dava genel muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davası olduğuna, yeni malik ve davalının baldızı ... adına tapuda kayıtlı bulunan 551 sayılı parseli tapu kaydının iptaliyle eski eşi davalı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istediğine göre hükme yöneltilen temyiz itirazlarını inceleme görevi Yüksek Yargıtay (4.)...
nün şirketin %50 hissedarı olduğunu ve borca şahsen kefil olduğunu, müvekkili şirketin %50 hissedarı olması nedeniyle şirketin davacı ve dava dışı ... tarafından hileli olarak iflas ettirilmesinin engellenmesi amacıyla bononun muvazaa nedeniyle iptali ve davaya konu şirketin borcunun olmadığının tespiti talebiyle şirket adına dava açılması için müvekkilinin yöneticilikten azli talepli açılan, halen derdest olan Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 2018/210 E. sayılı dava dosyası ile 11.03.2020 tarihli ara karar ile taraflarına yetki verildiğini, davalı ...’nün adresine 21.11.2019 tarihinde davalı bono alacaklısı ... tarafından haciz için gidildiğini, muvazaalı ve ... ile danışıklı bir şekilde ...'...
Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öteye gitmemektedir. İİK'nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....