D)İSTİNAF NEDENLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; tedbirin hukuka aykırı olduğunu, hiçbir belgeye ve delile dayanmayan bu iddialar ile teminatsız olarak tedbir verilmesinin hatalı olduğunu, tedbirin öncelikle kaldırılmasını aksi takdirde %15- 20 oranında teminat alınarak tedbirin devamına karar verilmesini belirterek kararı istinaf etmiştir. E)DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, muvazaa nedeniyle tapu iptal tescil istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verildiği bu karara karşı yapılan itirazın reddedildiği, ret kararının davalılar vekilince istinaf edilmiştir. İhtiyati tedbir 6100 Sayılı HMK'nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir . Davanın açılması ile hüküm arasında geçen zaman içinde müddeabihin çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması mümkündür ....
üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için taşınmazlar üzerine teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir....
Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öteye gitmemektedir. İİK'nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....
Bu açıklamalar ışığında ihtiyati tedbir talebi değerlendirildiğinde; görülmekte olan davada dava konusunun, taşınmazın aynı ile ilgili olmadığı görüldüğünden ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. İhtiyati haciz talebi yönünden yapılan değerlendirmede ise; davalı borçlunun dava konusu taşınmazları 05/10/2015 tarihinde intikal yolu ile edindiği, 28/04/2016 tarihinde ise tüm paydaşlar/mirasçılar tarafından payların satış suretiyle davalı T4 devredildiği, her ne kadar işlemin tarafları aynı soyismi taşısalar da, tüm mirasçılar ile birlikte tek elden yapılan satışların muvazaa olgusunun ispatında tek başına ihtiyati haciz kararı verilmesini gerektirir derecede yaklaşık ispat şartını sağlamayacağı değerlendirildiğinden ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir." gerekçesi ile; 1- İhtiyati tedbir talebinin REDDİNE, 2- İhtiyati haciz talebinin REDDİNE karar verilmiş, verilen ara karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir....
Kaldı ki hemen eda davası (menfi tespit) açılabilecek durumlarda tedbir isteyenin genel hükümlere dayalı olarak değişik iş dosyasından tedbir talebinde bulunmasında da hukuki yararı yoktur." gerekçesi ile tedbir isteminin reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, ihtiyati tedbir talep edenler vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur....
Yerel mahkemece verilen 29/01/2020 tarihli ara karar ile; Dava'nın TBK 19. maddesinde düzenlenen muvazaalı takibe yönelik işlemin iptali istemine ilişkin olduğu, davacı vekilinin muvazaa nedenine dayalı sözleşmenin ve takibin iptali davasında davalı şirketin maliki olduğu taşınmazlar üzerine cebri satışı engelleyecek nitelikte tedbir kararı verilmesi talebinde bulunduğu, ancak davacının iddialarının ispatı yargılamayı gerektirdiğinden ve dava konusu üzerine ihtiyati tedbir konulabileceğinden yargılamanın bulunduğu aşama itibari ile yaklaşık ispat koşulları gerçekleşmediğinden ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermek gerekmiştir....
verilmediğini, bu nedenlerle muvazaa sebebine dayalı davada öncelikle müvekkillerin teminat yatırma durumlarının bulunmaması ve yine davanın birebir konusu olması sebebiyle dava konusu taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiği anlaşılmıştır....
Somut olayda davacı bedelde muvaaza iddiasında bulunarak önalım hakkı nedeniyle payın tapu kaydının iptali ve adına tescilini talep etmekle birlikte TBK'nın 28. Maddesine istinaden davalının davaya konu taşınmazdaki payı, değerinin çok altında ödeme yaparak iktisap etmesi nedeniyle aşırı yararlanma nedeniyle satış sözleşmesinin iptalini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince önalım davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş olup davacı tarafça diğer talebi olan aşırı yararlanmaya bağlı olarak taşınmaz satış sözleşmesinin iptali ve bedelde muvazaa nedeniyle satış sözleşmesinin iptali taleplerinin değerlendirilmediği gerekçesiyle karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur. Öncelikle eldeki davanın terditli dava olması hasebiyle mahkemenin önalım davası hakkında değerlendirme yapması, bedelde muvaaza talebine dayanan davanın da önalım davası kapsamında kalması nedeniyle hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi isabetli görülmüştür....
İcra Müd.nün 2013/1908 sayılı icra takibi ve takip konusu bononun muvazaalı olduğunu belirterek, muvazaa nedeniyle icra takibi ve takibe konu bononun iptalini talep etmiştir. Davalı Gökhan Eskiocak ve davalı Mehmet Gümüş vekili davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulü ile ............ 20/09/2012 düzenleme tarihli bononun, buna dayanak olarak yapılan Hatay İcra Müdürlüğünün 2013/1908 sayılı icra takibinin ve bu takibe esas hacizlerin muvazaa nedeniyle iptaline karar verilmiş, hüküm davalı Gökhan Eskiocak vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Silifke Aile Mahkemesi, davanın yasal dayanağı Borçlar Kanununun 19.maddesi olduğundan, davalılar arasında gerçekleştiği ileri sürülen muvazaa işlemi davacı yönünden haksız eylem niteliğine sahip olacağından, uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan bahisle görevsizlik kararı vermiştir. Davacı vekili; davalının boşanma davası sırasında davacının haberi ve rızası olmadan, boşanma davasının kesinleşmesinden sonra açılacak olan mal paylaşımına esas olacak dava konusu gayrimenkulün muvazaalı bir şekilde devredildiğini belirterek, taşınmazın satışının iptalini talep etmiştir. Muvazaa nedeniyle açılmış olan davalarda davalılar arasında gerçekleştiği ileri sürülen muvazaalı işlem, davacı yönünden haksız eylem niteliğinde olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüm yeri, 6100 sayılı HMK.nun 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi olup Aile Mahkemesinin görev kapsamı dışında kalmaktadır. İzah olunan gerekçeler ışığında; uyuşmazlığın Silifke 3....