Dava, muvazaa nedenine dayalı sıra cetvelinin iptali istemine ilişkindir. Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacağın, kendisinden mal kaçırıldığı iddia edilen alacaktan daha sonra veya yakın tarihlerde doğmuş olması, diğer anlatımla kural olarak muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Daha önce doğan alacak, daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturamaz. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir....
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nun 283/1,2. Maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Bu tür davalarda harç, iptali istenen tasarrufun, tasarruf tarihindeki değeri ile alacak miktarı karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden hesaplanmalıdır. Öte yandan, 492 Sayılı Harçlar Kanunu, harç alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmayıp, anılan hususun mahkemece kendiliğinden gözetileceğini düzenlemiş ve buyurucu nitelikte ki 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağını öngörmüştür....
Dava dilekçesi içeriğinden, davanın konusunun taşınmazın mülkiyetine yönelik olmadığı, davacı alacaklının mal rejiminden kaynaklanan katılma/katkı payı alacağının tahsili amacına yönelik olduğu gözetildiğinde, davanın muvazaa (TBK m.19) hukuki olgusuna dayalı tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun (İİK) 277'nci maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar....
ye temlik edildiğinin anlaşıldığı, alacağın muvazaalı olduğunu ayrıca 31.07.2009 tarihinde yapılan ödeme ile bankanın alacağı ve ipotek ortadan kalkmış olduğundan olamayan alacağın da temlikinin hükümsüz olacağını, ... 28. İcra Müdürlüğü'nün 2008/14827 E. sayılı dosyasından alacaklı gözüken davalı ...'nın da alacak miktarının gerçeği yansıtmadığını, bunun dışında dosyanın takipsiz bırakıldığını, hacizlerin düştüğünü öne sürerek, Polatlı 1. İcra Müdürlüğü'nün 2009/2089 E. Sayılı dosyasından düzenlenen 20.02.2014 tarihli sıra cetvelinin iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı ... vekili, davacının davasını açmakta hukuki yararının bulunmadığını, ...A.Ş.'den muvazaa olmayan bir alacağın temlikinin mümkün olamayacağına ilişkin davalı iddiasının yerinde olmadığını, banka alacağının temlik alınmasının muvazaa oluşturmayacağını ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.Davalı ......
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değil bozma nedeni ise de, yapılan yanlışlığın giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden hükmün 6100 sayılı HMK'nın geçici 3/2. maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK'nun 438/7. maddesi gereğince düzeltilerek onanması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekili ile davalı ...’nın sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekili ile davalı ...’nın temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm fıkrasının 1. bendindeki "Davacının davasının kabulüne" ifadesinden sonra gelen tümcenin tamamen hükümden çıkartılmasına, yerine "... İli, ... İlçesi, ......
İcra Dairesinin 2014/1682 esas, 2018/445 esas ve 2018/8885 esas sayılı dosyalarında mevcut alacağın nispetinde çıkartılarak icra takip dosyalarında mevcut alacağın (her türlü fer'ileri ile birlikte) nispetende tahsiline, alacaklısı bulunduğu ve sıra cetvelinde hiç yer verilmeyen Zonguldak 1. İcra Dairesinin 2014/590 esas sayılı icra takip dosyası yönünden gerek alacağın sırasına ve gerekse Zonguldak 2. İcra Dairesinin 2013/1268 esas sayılı takip dosyası alacağının esasına yönelik itirazlarının kabulü ile dosyadaki mevcut alacağın nispetinde Zonguldak 2. İcra Dairesinin 2013/1268 esas sayılı dosya alacağının sıra cetvelinden çıkartılarak icra takip dosyalarında mevcut alacağın (her türlü fer'ileri ile birlikte nispetinde müvekkiline tahsilini talep ve dava etmiştir....
Talep; BK 19 vd maddelerine dayalı alacağın tahsiline yönelik muvazaa davası olup verilen ihtiyati haciz kararına karşı yapılan itirazın kabulü nedeniyle ihtiyati haczin kaldırılmasından dolayı davacı tarafından yapılan istinaf incelenmesi istemine ilişkindir. BK 19 vd maddelerine dayalı alacağın tahsiline yönelik muvazaa davasında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "muvazaa" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden alacağın tahsilini sağlamaktır. Bu tür davalarda verilmesi gereken hukuki koruma ihtiyati tedbir kararı olmayıp şartların varlığı halinde kıyasen uygulanması gereken İİK'nun 281/2 madde gereğince ihtiyati hacizdir. Somut olayda davacının eldeki davadaki amacı, alacağını tahsil etmeye yönelik olup şahsi hakka dayalıdır....
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında muvazaa bulunmadığı ve davacının muvazaayı ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava sıra cetveline itiraz davasıdır. Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü alacağına itiraz edilen alacaklıya düşer. Alacaklı alacağının gerçek bir hukuki ilişkiye dayandığını takipten önce düzenlenmiş ve birbirini teyit eden usulüne uygun delillerle ispatlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Somut olayda, mahkemece dinlenen tanıklar, davalı ve borçlunun beyanları birbiriyle çelişkilidir. Davalı, alacağını ispat edememiştir. Alacağın muvazaalı olduğu sabittir. Bu itibarla mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir....
Muvazaa iddiasına dayalı tasarrufun iptali davaları her zaman açılabilir. Çünkü muvazaa iddialarında "hak düşürücü süre" ya da "zamanaşımı süresi" söz konusu olmaz. Üçüncü kişiler muvazaa nedeniyle haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek tarafı bulunmadıkları tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü muvazaa onlara karşı işlenmiş haksız eylem niteliğindedir. Muvazaalı işlemin hiçbir hüküm doğurmayacağı, muvazaa sebebinin ortadan kalkması veya bir zaman geçmesiyle görünüşteki işlemin geçerli hâle gelmeyeceği kuşkusuz bulunduğundan muvazaa iddialarında zamanaşımı da söz konusu olmayacaktır. 18....
Bu türden iddialara dayalı davalarda hukuki yararın ortaya konulmasından sonra iddianın kanıtlaması halinde davanın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek, İİK'nin 283 üncü maddesinin 1 inci ve 2 nci fıkrası kıyasen uygulanarak, iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması; aksi durumda yani davacının katkı payının olmadığı, giderek hukuki yararının bulunmadığının saptanması halinde ise davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun (İİK) 277 nci maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır....