Dava; tarımsal sulama abonesi hakkında tahakkuk ettirilen kaçak elektrik bedeline ilişkin olarak açılmış menfi tespit istemine ilişkindir. Eldeki davada davacı, 5.157,49 TL borçlu olunmadığının tespitini istemiştir. Bozma öncesi alınan ilk kararda, 1.967,06 TL borçlu olunmadığının tespitine karar verilmiş ve o kararı yalnızca davacı tarafça temyiz edilmiştir. Temyize konu kararda ise davacının 359,17 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmek suretiyle, aleyhe hüküm verme yasağına aykırı hareket edilmiştir. Taraflardan yalnız birinin hükmü temyiz etmesi halinde Yargıtay'ın temyiz eden tarafın lehine verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme, temyiz eden tarafın, önceki (bozulan) karara oranla daha aleyhine bir hüküm veremez. Hal böyle olunca mahkemece; bozmaya uyulmakla gerçekleşen usule ilişkin kazanılmış hak göz ardı edilerek, 359,17 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir....
Somut olayda, taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı gibi uyuşmazlık, davalı alacaklı tarafından başlatılan icra takibinde, takip borçlusuna borçlu olduğu gerekçesiyle çıkarılan haciz ihbarnamelerine itiraz edilmemesi nedeniyle yedinde sayılan borçtan dolayı borçlu olmadığının tespiti istenmektedir. Yargıtay 11....
İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıltığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur. Bu süre içinde 106. maddede belirtilen süreler işlemez. Bu davada üçüncü şahıs, takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispat etmeye mecburdur....
Sulh Hukuk Mahkemesi) Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhinde yaptığı icra takibinde dayandığı iki adet senetteki borçlu imzalarının müvekkilinin yetkili temsilcisine ait olmadığını ileri sürerek senetlerden dolayı davalıya borçlu olunmadığının tespitine, %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflarca takip edilmemesi nedeniyle 09.06.2011 tarihinde işlemden kaldırılan davanın 3 ay içinde yenilenmemiş olduğu gerekçesiyle HUMK'nun 409. mad. gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....
Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/1473 Esas 2017/399 Karar sayılı kararı incelendiğinde 2 adet çekten dolayı borçlu olunmadığının tespitine, bu çekler için yapılan ödemelerin de istirdadına karar verildiğini, dolaysıyla ilgili çeklere yönelik tespit hükmü olmasaydı istirdat kararı da verilemeyecek olup, eda hükmünün menfi tespitin eklentisi niteliğinde olduğunu, kararın bir kısmı istirdat hükümlerini içerse de, menfi tespite bağlı istirdat talebi olması, yargılama gideri harc ve masrafların menfi tespit davası kısmını da kapsar şekilde kararda yazılmış olması, yargılama gideri için de asıl karın kesinleşmesinin zorunlu olması dikkate alındığında taleplerinde haklı olduklarının anlaşılacağını, menfi tespit davalarının kabulüne ilişkin ilamların kesinleşmeden icraya konulamayacağını belirterek, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İncelenen tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin icra...
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Dava, davacı ...'ın keşideci davalı ...'ın lehdarı bulunduğu 05.05.2006 tanzim 10.05.2007 vadeli 3.000.00 TL'lik bono karşılığı 6.600,00 TL ödendiğini ancak davalının bonoda tahrifat yaparak 13.000.00 TL yaptığından bono ile borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Davacının aynı iddialarla icra mahkemesinde de borca itiraz ettiği dosya içeriği ile sabittir. Mahkemece iddia, savunma toplanan deliller ve icra mahkemesinde alınan raporlar da değerlendirildiğinde bonoda tahrifat yapılmadığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı asıl tarafından temyiz edilmiştir....
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ------ senetlerine özgü yolla takip yaptıklarını, davacının senedi verdiğini bildirdiğini ve bu senede karşılık ödeme yaptığını ileri sürdüğünü, ancak herhangi bir makbuz verilmediği gibi senedin de geri alınamadığını belirttiğini, ayrıca davalının kendisine Avukat olarak borçlu olduğunu, bu borcu ödememek için takip yaptığını ileri sürdüğünü, bu iki iddianın çelişkili olduğunu, davacının Avukatlık ücreti alacaklarının kendisine ödendiğini, fazlası ile ödeme yapıldığını, ------ kadar da masraf adı altında bedel de alındığını, davanın reddine karar verilmesini bildirmiştir. İNCELEME VE GEREKÇE : Dava, teminat olarak verildiği iddia edilen senetten dolayı başlatılan icra takibinde borçlu olunmadığının tespiti istemine yönelik menfi tesbit davasıdır....
İcra ve İflâs Kanunu’nun 72/5. maddesinde borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan icra takibinin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması durumunda istem üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere borçlunun dava nedeniyle uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline karar verileceği öngörülmüştür. 23. Ancak, menfi tespit davasını kazanan borçlu lehine tazminata karar verilebilmesinin bazı şartları vardır. Öncelikle, alacaklının yapmış olduğu icra takibi ile borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlamış olması gerektiğinden, borçlu aleyhine yapılmış bir icra takibinin bulunması gerekmektedir. Bu bakımından borçlu aleyhine yapılmış bir icra takibi yoksa tazminatta söz konusu olmayacaktır. Ayrıca, borçlunun menfi tespit davası sırasında bu konuda istemde bulunması yanında borçluyu dava açmaya zorlayan icra takibinde alacaklının haksız ve kötü niyetli olması gerekmektedir....
İşin esasına girişilmeden öncelikli olarak davacının geç teslimi nedeniyle davalı idare tarafından tahakkuku yapılan cezai şart bedelinden borçlu olmadığının tespiti ile hak edişler üzerinden blokenin kaldırılması istemiyle açılan davada ön mesele olarak öncelikle, menfi tespit davası ile ilgili genel bir açıklama yapılmasında ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır: Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir....
Huzurda görülen dava menfi tespit davasıdır. Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır. Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer, fakat davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6)....