DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava; banka kredi üyelik sözleşmesine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren ve 03/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen maddeye göre ; MADDE 5/A- (1) "Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır." Yine 05/04/2023 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanunun 31. maddesiyle 6102 Sayılı TTK'nın 5/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında” ibaresi “para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında,” şeklinde değiştirilmiş, 7445 Sayılı Kanunun 43/1-a maddesiyle, bu Kanunun 31. maddesinin 01/09/2023 tarihinde yürürlüğe gireceği kararlaştırılmıştır....
Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....
Anılan maddeye göre; "Bu Kanunun 4'üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır". Türk Ticaret Kanunu'nun 5/A maddesi zorunlu arabuluculuk dava şartını "…konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri…" ile sınırlı tutmuştur. Somut olayda, dava bir alacak ya da tazminat davası olmayıp 3 adet senetten dolayı borçlu olmadığının tespitinin istendiği, menfi tespit davasının “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” cümlesinden olmadığı, zorunlu arabuluculuk dava şartına tâbi bulunmadığı bu yönü ile davacıların istinaf başvurusunun kabulüne, mahkemenin kararının kaldırılması ile dosyanın esası hakkında karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Yargıtay 19....
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının müvekkili ile olan karşılıklı borç ilişkisine istinaden 60.000 TL ödeme aldığını ve bundan sonra borcunu ödemediğini, başlattıkları icra takibi nedeniyle de eldeki menfi tespit davasını açtığını, davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, menfi tespit davalarının 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu, bu süre dolduktan sonra icra takibinin başlatıldığını, somut olayda icra takibi başlatıldıktan sonra açılan bir menfi tespit davasının söz konusu olduğunu, kural olarak takipten sonra açılan menfi tespit davasının icra takibini durduramayacağını, ancak henüz haciz yapılmamışsa veya haciz yapılıp satış yapılmamışsa borçlunun toplam borç miktarı ve ferilerini depo ettikten sonra ayrıca %15'den az olmayan bir teminatı yatırarak mahkemeden ihtiyati tedbir istemesinin mümkün olduğunu, tedbir kararı verilmesi halinde de, alacak miktarının %115'inin teminat olarak yatırılması gerektiğini, Yargıtay emsal içtihatlarının da bu yönde olduğunu...
Mahkemece davacılar vekilinin dava dilekçesinde, öncelikle ödemeler nedeni ile takip dosyasına borçlarının bulunmadığını iddia etmesine rağmen, 1.356 TL asıl alacak ve 1.485,77 TL işlemiş temerrüt faizi olmak üzere toplam 2.841,77 TL borçları bulunduğu anlaşıldığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş ,hükmün davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 2016/6312 E., 2017/3062 K. Sayılı ve 17/04/2017 tarihli bozma ilamında ‘‘ Dava menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece olumsuz tespit kararı verilmesi gerekirken menfi tespit davasının niteliğine uygun düşmeyecek şekilde olumlu tespit kararı verilmesi doğru olmamış mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir....
TTK nın 5/A maddesinde; "(1) Bu kanunun 4'üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır." şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Yargıtay 11. HD nin 2021/139 esas, 2022/3987 karar sayılı ilamında; "....Dava, kambiyo senedine dayalı menfi tespit talebine ilişkindir....
Borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı menfi (olumsuz) tespit davası sonunda alınan ilam, İİK’nun 72/5. maddesi hükmü karşısında kesinleşmeden takibe konulamaz. İlamda yer alan yargılama gideri, vekalet ücreti ve tazminat, kararın, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümü ile bir bütündür. Bu kalemlerin infazı, ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esas hakkındaki hükmü kesinleşmeden vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm bölümü, icra takibine konu edilemez (HGK'nun 05.10.2005 tarih ve 12-534, 2005/554 sayılı kararı). Somut olayda; takip konusu ... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2015/733 Esas-2016/194 Karar sayılı kararı ile davacının menfi tespit davasının reddine ve vekalet ücreti ile inkar tazminatına hükmedildiği, anılan alacak kalemlerinin takibe konulduğu, ancak ilamın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır....
tarafından, davalı İçdaş ... ve Ulaşım .... aleyhine 04/07/2014 gününde verilen dilekçe ile menfi tespit istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 11/11/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, haklarında icra takibi yapıldığını, bu takipten dolayı davalıya borçlu olmadıklarının tespiti ile %20 oranında tazminata hükmedilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davacının geri almasını gerektiren bir alacak bulunmadığından bahisle menfi tespit davasının reddine karar verilmiştir. ... 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/130 esas 2010/904 karar sayılı ... 1....
Alacak davasının hukuki niteliği de dikkate alındığında, bu davada alacağın varlığı veya yokluğu ile davalının davacıya karşı sorumlu olup olmadığına ilişkin bir tespit de yer alacağından, ayrıca davalının, alacak davasında genel hükümlere göre savunma sebeplerini ileri sürebileceği, savunma olarak ileri sürülebilecek olmasına göre ayrı bir tespit davasına konu edilemeyecektir. Buna göre alacak davası açılmasından sonra borçlu tarafından "menfi tespit" davası açılamayacağı, çünkü menfi tespit davası açmasında bu davanın davacısının hukuki yararının bulunmadığı gerek doktrin gerekse uygulamada tereddütsüz kabul edilmektedir. Ancak somut olayda, eldeki davanın davalısı tarafından eldeki davanın davacısına aynı borç ilişkisi çerçevesinde daha önceden açılmış bir menfi tespit davasının mevcudiyeti sözkonusudur. Bahsi geçen bu menfi tespit davasında, ilk derece mahkemesi davanın reddine dair hüküm vermiş ve bu hüküm kesinleşmiştir....
Ödeme emrine itiraz etmemiş (böylece zamanaşımını ileri sürmemiş) olan borçlu, takip konusu alacağın zamanaşımına uğramış olduğunu bildirerek menfi tespit davası açamaz (Prof. Dr. Baki Kuru, Menfi Tesbit Davası ve İstirdat Davası, Ankara, 2003, Sh 40). Ödeme emrine süresi içerisinde hiçbir itirazda bulunmayarak ödeme emrinin kesinleşmesine sebebiyet veren borçlu, takip konusu alacağın, alacaklının takip talebinden önceki bir tarihte zamanaşımına uğradığından söz ederek menfi tespit davası açamaz. Takip konusu alacağın takibin kesinleşmesinden sonra zamanaşımına uğramış olması halinde ise borçlu, İİK'nın 71, 33-a ve 33. maddeleri uyarınca zamanaşımını ileri sürebilir (Prof. Dr. Timuçin Muşul, İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, Ankara, 2014 Sh 149). Somut olayda; Kocaeli 1....