esas sayılı takip dosyasında başlatılan icra takibi nedeniyle 09/01/2004 tarihli kredi sözleşmesini kefil olarak imzalayan dava dışı .. ve .. tarafından açılan menfi tespit davasının kabul edilerek anılan icra dosyasına konu borç nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine karar verildiğini belirterek, anılan menfi tespit dava dosyasında davalının kusurlu eylemi nedeniyle ödenen vekalet ücreti ve yargılama giderinden oluşan banka zararının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı ise, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur....
DELİLLER: Dava dilekçesi, Dosya kapsamındaki sair tüm bilgi ve belgeler DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasıdır. ------ açılan ve mahkememize tevzi olunan tüm dosya kapsamına nazaran alacağın 6102 sayılı TTK'nın 4/1-f maddesinden kaynaklandığı anlaşılmakla: Davanın;---- mahkemelerinin bakmasına, ... Bu kapsamda görülmekte olan dava ve işlerin iş bölümüne dayanılarak mezkur mahkemelere gönderilmemesine, 15.12.2021 tarihinden itibaren gelecek yeni dava ve işlerin ise anılan ---mahkemelerine tevzi edilmesine,..." şeklindeki karar kapsamında ihtisas mahkemeleri olarak yetkilendirilen -- Mahkemelerinin görevine girdiği halde -- sehven Mahkememize tevzi edildiği anlaşılmakla, dosyanın davaya bakmakla görevli ve yetkili--- tevzi edilmek üzere -- iade edilmesine ve esasın bu şekilde kapatılmasına yönelik olarak aşağıdaki karar verilmiştir....
Taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar HUMK.443/4 m.), Mahkumiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları, (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 4. maddesi), Kira tespit ilamları (12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı), Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar (İİK 72. madde), Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar ( MÖHUK. 41/2), Sayıştay kararları (6085 sayılı Sayıştay Kanunu 53. madde), idare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar (2577 sayılı İYUK28/1), Bu istisnai hükümlere göre, menfi tespit konulu ilamın anılan maddeler karşısında kesinleşmeden takibe konulabilmesi olanaklı değildir. Somut olayda takip dayanağı ilamda; borçlu tarafından açılan menfi tespit davası ile alacaklının borçluya karşı açtığı alacak davasının birleştirilmesine karar verilmiştir....
Menfi tespit davalarında da bir talep var ise de bu talep maddi hukuk anlamında bir talep değildir. Başka bir söyleyişle, menfi tespit davalarında bir alacağın tahsili talep edilmediği gibi bu davanın sonucunda verilecek hüküm de bir alacağın tahsili sonucunu doğuran eda hükmü niteliğinde değildir. Tüm bu açıklamalara göre davanın konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olmadığından ticari dava niteliğindeki menfi tespit davalarında; dava açılmadan önce arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. Ayrıca; bu konudaki Bölge Adliye Mahkemeleri arasında çıkan uyuşmazlık, Yargıtay 19. H.D. 13/02/2020 tarih, 2020/85 E. 2020/454 K. sayılı karar ile; "ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı" şeklinde giderilmiştir....
HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK'nın 32. maddesi uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir....
E sayılı dava dosyası üzerinden alacak davası ikame edilmiş olduğunu, işbu dava dosyasından gönderilen tebligatlar davacı şirkete elektronik olarak tebliğ edilmiş ise de tebliğ üzerine süresi içerisinde bu dosyaya cevap ve delilleri ibraz edilememiş olup dosyadan davacı şirketin yokluğunda ve bilgisi olmadan bilirkişi incelemesi yapılmış ve dahi duruşmalar yapılmış olduğunu, hal böyle iken, davacı şirketin davalıya borcunun bulunmaması karşısında, davacıya karşı açılmış olan alacak dava dosyasında süresinde cevap ve delillerini ibraz edememesi nedeni ile hak kaybına uğraması ve borcunun bulunmadığının tespitinin mümkün olamaması ihtimaline binaen işbu menfi tespit davası ikame edilmek durumunda kalınmış olduğunu, davacı firma ... İnş. Taah.haf.mad. Ve Nak. Tic. San. Ltd....
Diğer davalı kooperatif yetkilisi 26.10.2011 tarihli celsede, davacının kooperatif hissesini 31.12.2008 tarihinde devrederek üyeliğini sonlandırdığını, davacının kooperatif üyeleri olması dışında kooperatifle başkaca bir ticari ilişkisinin, dolayısıyla alacak ve borcunun hiç olmadığını, diğer davalıya takip konusu bonoları kooperatife vereceği mal karşılığı avans olarak verildiğini, mal teslim edilmediği için borçlu olmadıklarını, bu hususta davalıyla aralarında derdest dava bulunduğunu beyan etmiştir. Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre takip borçlusu davalı kooperatifin davalı üyeden bir alacağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. Dava, İİK.'nun 89. maddesine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. İİK'nun 89/III. Maddesine göre, üçüncü haciz ihbarnamesini alan 3. şahsın 15 günlük sürede menfi tespit davası açması gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup, re'sen nazara alınması gerekir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Menfi tespit ve alacak Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı menfi tespit ve alacak davasına dair karar, Dairemizin 30.04.2014 gün ve 2013/13005-2014/5572 sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmesi üzerine bu defa davacılar tarafından yasal süresinde karar düzeltme isteminde bulunulmuş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. 5219 sayılı Kanunla değişen, 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesinin III.fıkrasının 1 numaralı bendinde, miktar veya değeri 6 milyar TL (6 Bin TL)'den az olan davalara ait hükümlerin onanması veya bozulmasına ilişkin kararların düzeltilmesinin istenemeyeceği hüküm altına alınmıştır....
Dava; kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit davası niteliğindedir. 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5/A maddesinin 1. fıkrası " (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır." hükmünü içermektedir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 'Dava Şartı Olarak Arabuluculuk' başlıklı 18/A maddesinde ise "(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır....
Mahkemece, yapılan yargılamada toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı kooperatifin davalıya 1.021,31 TL borçlu olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle bu kısım dışında kalan miktar yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, İİK m. 72. maddesine göre açılan menfi tespit davasıdır. Menfi tespit davasında davacı borçlunun borçlu olmadığı miktar hüküm fıkrasında açıkça gösterilerek menfi tespit hükmü kurulur. Diğer yandan taraflar, 2003/1824 sayılı takibe ilişkin olarak borcu 30.06.2003 tarihli protokol ile belirlemişler ve borcun ödenmesini takvime bağlamışlardır. Bu durumda mahkemece, protokole bağlanan borcun ödenip ödenmediği konusunda protokol hükümleri gözetilerek bilirkişi incelemesi yapılması ve davacının borçlu olmadığı miktarın saptanması gerekirken yazılı şekilde olumlu tespit davası şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiştir....