Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişiler raporlarına göre, davacı banka tarafından kredi sözleşmesine konu alacağın ispatlanması amacıyla sunulan dekont ve fişlerden bir kısmının davalı şirket temsilcisinin eli ürünü olmadığının tespit edildiği, ispatlanamayan fiş ve dekontların dikkate alınmaması halinde hesap kat tarihi ve dava tarihi itibariyle davalıların davacıya bir borcu olmadığının hatta fazla ödemesinin olduğu gerekçesiyle davacı banka tarafından açılan itirazın iptali ve alacak davasının reddine, birleşen menfi tespit davasının kabulü ile davacıların takip dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, takip alacaklısının ve temlik alanın kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm temlik alan asıl ve birleşen davacı- birleşen davalı ...Ş. vekilince temyiz edilmiştir. Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali, birleşen menfi tespit ve alacak istemine ilişkindir....

    İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili istinaf yasa yoluna başvuru dilekçesinde özetle, menfi tespit davasının arabuluculuk dava şartına tabi olmadığını, istirdadına karar verilmesi istenilen kısım yönünden tefrik kararı verilerek menfi tespit istenilen çekler yönünden esasa girilmesi gerekir iken davanın tamamen arabuluculuk dava şartı gerçekleşmediğinden bahisle reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, istirdadı istenilen çekler ile menfi tespit istenilen çeklerin farklı olduğunu, menfi tespit istenilen çekler yönünden davanın sürüncemede kaldığını ve ihtiyati tedbir kararının da hukuki yararını yitirdiğini beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir....

    Alacak davasının hukuki niteliği de dikkate alındığında, bu davada alacağın varlığı veya yokluğu ile davalının davacıya karşı sorumlu olup olmadığına ilişkin bir tespit de yer alacağından, ayrıca davalının, alacak davasında genel hükümlere göre savunma sebeplerini ileri sürebileceği, savunma olarak ileri sürülebilecek olmasına göre ayrı bir tespit davasına konu edilemeyecektir. Buna göre alacak davası açılmasından sonra borçlu tarafından "menfi tespit" davası açılamayacağı, çünkü menfi tespit davası açmasında bu davanın davacısının hukuki yararının bulunmadığı gerek doktrin gerekse uygulamada tereddütsüz kabul edilmektedir. Ancak somut olayda, eldeki davanın davalısı tarafından eldeki davanın davacısına aynı borç ilişkisi çerçevesinde daha önceden açılmış bir menfi tespit davasının mevcudiyeti sözkonusudur. Bahsi geçen bu menfi tespit davasında, ilk derece mahkemesi davanın reddine dair hüküm vermiş ve bu hüküm kesinleşmiştir....

      Yasanın düzenlemesi gözönüne alındığında, arabuluculuk açısından açıkça dava konusunun bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olduğu, kanun maddesinin metni ve gerekçesi açıkça genişletici yoruma elverişli bulunmadığı, bu durumda menfi tespit davalarının zorunlu arabuluculuk kapsamında bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 24/05/2021 gün, 2020/2891 Esas, 2021/4366 Karar, 19. Hukuk Dairesi'nin 2020/237 Esas, 2020/805 Karar ve 04/06/2020 tarihli kararları ve Yargıtay 19.Hkuk Dairesinin 2020/85 esas, 2020/454 karar sayılı ve 13/02/2020 tarihli Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Dairelerinin kesin nitelikte kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine yönelik bağlayıcı kararı uyarınca belirtilen bağlayıcı Yargıtay kararı nazara alınarak bu tarihten sonra, menfi tespit davalarının arabulucuk yasası kapsamında olduğu savunulamayacaktır....

      Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....

        Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....

        Öncelikle davanın konusunun, bir miktar paranın ödenmesi, ikinci olarak, dava konusu olan bir miktar paranın ödenmesi için yapılan talebin, bir alacak veya tazminat talebi olarak ileri sürülmesidir. Kanun maddesinin metni ve gerekçesi açık ve net olup zorlamayla da olsa genişletici bir yorum yapılmasına elverişli değildir. İleri ve özgürlükçü hukuk düzenlerinde zorunlu ve emredici kuralların dar yorumlanması esastır. Menfi tespit davaları ticari dava olduğu için TTK’nun 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi sayısız hukuki sakıncalara da neden olacaktır. Bu itibarla kanun hükmünde öngörülen açık ifadelere rağmen dava şartı arabuluculuğun uygulama alanının genişletilmesi doğru değildir. 6100 Sayılı HMK'nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez....

        Öncelikle davanın konusunun, bir miktar paranın ödenmesi, ikinci olarak, dava konusu olan bir miktar paranın ödenmesi için yapılan talebin, bir alacak veya tazminat talebi olarak ileri sürülmesidir. Kanun maddesinin metni ve gerekçesi açık ve net olup zorlamayla da olsa genişletici bir yorum yapılmasına elverişli değildir. İleri ve özgürlükçü hukuk düzenlerinde zorunlu ve emredici kuralların dar yorumlanması esastır. Menfi tespit davaları ticari dava olduğu için TTK’nun 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi sayısız hukuki sakıncalara da neden olacaktır. Bu itibarla kanun hükmünde öngörülen açık ifadelere rağmen dava şartı arabuluculuğun uygulama alanının genişletilmesi doğru değildir. 6100 Sayılı HMK'nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez....

          Menfi tespit davasına konu icra takibinde davalı-alacaklı banka 9.852,028 TL. asıl alacak 17.470.535 TL. işlemiş temerrüt faizi talep etmiştir. Davalı bankanın dava tarihi itibariyle alacaklı olduğu miktar tespit edilip hüküm kurulmuştur. Ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporunda asıl alacak 23.471,26 TL. olarak hesaplamaya alınmıştır. Davalının takip talebinde belirttiği asıl alacak ve temerrüt faizi miktarlarına göre davacının dava tarihi itibariyle sorumlu olduğu miktar tespit edilip sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönde uzman bilirkişi kurulundan rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 14.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit DAVA TARİHİ : 21/02/2022 KARAR TARİHİ : 21/11/2022 KARAR YAZIM TARİHİ : 28/11/2022 Mahkememizde görülmekte olan 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;01.12.2021 tarihli 89/1 haciz ihbarnamesinde müvekkilin adı ve unvanının geçmediğini, alacaklı ve borçlular ile de herhangi bir hak ve borç ya da alacağı olmadığını, haciz ihbarnamesinin sehven davacı şirkete gönderildiğinin düşünüldüğünü, İstanbul Anadolu ..... İcra Dairesi'nin .......

              UYAP Entegrasyonu