Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Fıkrasında yer alan “paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında” ibaresi “para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında,” şeklinde değiştirilmiş ve 01/9/2023 tarihinde ve sonrasında açılacak davalar hakkında uygulanması gerekliliği geçici madde ile düzenlenmiştir. 7445 Sayalı Kanunun Geçici 1. Maddesine göre 6102 sayılı Kanunun 5/A maddesinin birinci fıkrası ile 7036 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen menfi tespit ve istirdat davaları hakkındaki hüküm, 01/9/2023 tarihinde ve sonrasında açılacak davalar hakkında uygulanır. Geçici 1. Maddenin gerekçesi ise şu şekildedir "Geçici Madde 1- Maddeyle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/A maddesinin birinci fıkrası ile 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen menfi tespit ve istirdat davaları hakkındaki hükümlerin 1/9/2023 tarihinde ve sonrasında açılacak davalar hakkında uygulanacağı hükme bağlanmaktadır....

    Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin kararının hukuka ve mevzuata aykırı olduğunu, açmış oldukları davada taleplerinin menfi tespit istemine ilişkin olup, taleplerinin bir miktar paranın ödenmesi ve yahut tazminat istemi olmadığını, TTK'nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğunu, işbu davanın arabuluculuğa başvuru zorunluluğu olmayan bir dava olup bu sebepten dolayı da arabuluculuk dava şartı bulunmadığını, menfi tespit davasıyla ilgili İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi'nin 2019/521 Esas 2019/423 Karar 21.03.2019 karar tarihli dosyasında vermiş olduğu kararda: ''Menfi tespit davaları bu kapsamda değerlendirilemez. Çünkü, menfi tespit davalarında, bir miktar alacağın tahsili talebi yoktur. Yani, ticari dava niteliğindeki menfi tespit davalarının açılabilmesi için arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır....

    HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK'nın 32. maddesi uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir....

    Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, bonodaki keşideci imzalarının bir kısmının davacı şirket temsilcilerine ait olduğu bir kısmının olmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişkiye göre davacının davalıya 29.197,99 TL asıl alacak yönünden borçlu olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davacının, dava konusu takipte yalnızca 29.197,99 TL asıl alacak miktarı yönünden borçlu olduğu, bakiye alacak miktarı yönünden ise borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, İİK'nun 72. maddesi hükmü gereğince açılan menfi tespit davasıdır. Bu durumda mahkemece kurulacak hükmün olumsuz, bir başka deyişle borçlu olunmayan kısmın tespiti şeklinde olması gerekirken olumlu tespit şeklinde hüküm oluşturulup, kabul edilen miktarın açık bir şekilde belirtilmeyerek infazda tereddüt yaratacak biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır....

      Ziraat Bankası tarafından kendi aleyhine yapılan ....İcra Müdürlüğü’nün 2009/136 sayılı dosyasındaki takipten dolayı borçlu olmadığını zira bu borcun diğer davalı ... ... tarafından üstlenildiğini belirterek davalı bankaya karşı menfi tespit diğer davalı ... ...’na karşı ise borcu üstendiğinin tespiti için dava açmıştır. Eda davası açılabilecek durumlarda tespit davası açılamayacağından davacının davalı ... ...’na karşı açtığı davanın farklı gerekçeyle de olsa sonucu itibarıyla reddedilmesi doğrudur. Ancak davacının davalı bankaya karşı açtığı dava, davalı-alacaklının davacı-borçluya karşı yaptığı ilâmsız takibe yönelik menfi tespit davasıdır. Menfi tespit davalarında ispat külfeti davalı alacaklıya aittir....

        Borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı menfi (olumsuz) tespit davası sonunda alınan ilam, İİK’nun 72/5. maddesi hükmü karşısında kesinleşmeden takibe konulamaz. İlamda yer alan yargılama gideri, vekalet ücreti ve tazminat, kararın, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümü ile bir bütündür. Bu kalemlerin infazı, ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esas hakkındaki hükmü kesinleşmeden vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm bölümü, icra takibine konu edilemez (HGK'nun 05.10.2005 tarih ve 12-534, 2005/554 sayılı kararı). Somut olayda; takip konusu ... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2015/733 Esas-2016/194 Karar sayılı kararı ile davacının menfi tespit davasının reddine ve vekalet ücreti ile inkar tazminatına hükmedildiği, anılan alacak kalemlerinin takibe konulduğu, ancak ilamın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır....

          tarafından, davalı İçdaş ... ve Ulaşım .... aleyhine 04/07/2014 gününde verilen dilekçe ile menfi tespit istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 11/11/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, haklarında icra takibi yapıldığını, bu takipten dolayı davalıya borçlu olmadıklarının tespiti ile %20 oranında tazminata hükmedilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davacının geri almasını gerektiren bir alacak bulunmadığından bahisle menfi tespit davasının reddine karar verilmiştir. ... 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/130 esas 2010/904 karar sayılı ... 1....

            Mahkemece davacılar vekilinin dava dilekçesinde, öncelikle ödemeler nedeni ile takip dosyasına borçlarının bulunmadığını iddia etmesine rağmen, 1.356 TL asıl alacak ve 1.485,77 TL işlemiş temerrüt faizi olmak üzere toplam 2.841,77 TL borçları bulunduğu anlaşıldığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş ,hükmün davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 2016/6312 E., 2017/3062 K. Sayılı ve 17/04/2017 tarihli bozma ilamında ‘‘ Dava menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece olumsuz tespit kararı verilmesi gerekirken menfi tespit davasının niteliğine uygun düşmeyecek şekilde olumlu tespit kararı verilmesi doğru olmamış mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir....

              Davacı, davalı ...’in İlamsız icra yoluyla yapmış olduğu icra takibine karşı mükerrer ödeme yapmamak için menfi tespit davası açmıştır.Mahkemece de İİK’nun 68. maddesinde belirtilen belgelerden olmayan müstahsil makbuzlarına istinaden yapılan ilamsız takibe davacı tarafından itiraz edilip takibin durması ve süresinde itirazın iptali davası açılmadığı için haczin de kalkmış sayılmasına rağmen durmuş takibe karşı menfi tespit davası açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir. İcra İflas Yasasının 72. maddesinin 1. bendine göre borçlu,icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.Borçlunun itirazı üzerine icra takibinin durması icra takibini ortadan kaldırmaz. Davalılar her zaman alacak davası açar. Böyle bir davaya muhatap alma tahdidi altında olan davacının bu belirsizliği ortadan kaldırmak, uyuşmazlığı kesin hükme bağlamak için menfi tespit davası açmakta hukuki yararı vardır....

                Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....

                  UYAP Entegrasyonu