Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/146 esas sayılı dosyası üzerinden menfi tespit davası açmak zorunda kaldığını, menfi tespit dosyasında; İİK'nun 72/3. maddesi uyarınca takip borcunun tamamı ile %15 teminat bedeli olan 54.625,00 TL naktin dosyaya depo edildiğini, bu miktardaki paranın 09/08/2010 tarihinden iade alındığı tarih olan 01/08/2012 tarihine kadar icra dosyasında bağlı kalması nedeniyle zarara uğradığını, ayrıca icra takibi ile ilgili davalarda kendisini temsil eden avukata vekalet ücreti ödediğini belirterek, maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur....

    Şti. vekilinin yerinde bulunmayan tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi ve davaya istirdat davası olarak devam edilmesi İİK'nın 72/VI. maddesinde düzenlenmiş olup, bu madde hükmüne göre borçlu, açtığı menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı almamış veya verilen ihtiyati tedbir kararının herhangi bir sebeple kaldırılmış olması nedeniyle dava konusu borcu ödemek zorunda kalmış olursa menfi tespit davası yasa gereği kendiliğinden istirdat davasına dönüşür ve davaya istirdat davası olarak devam edilir. Buna göre menfi tespit davasının devamı sırasında borcun herhangi bir nedenle ödendiği iddiası üzerine mahkemece bu iddia araştırılıp ödemenin kanıtlanması halinde, talep olmasa dahi dava kendiliğinden istirdat davasına dönüşeceğinden açılan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilmelidir. (Emsal Y. 15. ....'...

      HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK'nın 32. maddesi uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir....

      nın 8/II-1. maddesinde "Kira sözleşmesine dayanan her türlü tahliye, aktin feshi yahut tespit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları" Sulh Hukuk Mahkemesi görevi kapsamında olup, somut olayda davanın yalnızca menfi tesbit istemine ilişkin olduğu anlaşılmakla, görevin değerine göre belirlenmesi gerekir. Bu nedenle, dava tarihi ve değeri esas alındığında H.Y.U.Y.'nın 8/1. maddesine göre görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; H.Y.U.Y.’nın 25. ve 26. maddeleri gereğince İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 09/10/2007 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        "İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi Tarih : 31.01.2008 No : 44/16 Taraflar arasındaki birleştirilen menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Dava, birleşen dosya ile birlikte icra takibine konu edilen bonodaki imzanın davacıya ait olmadığı iddiasına dayanan menfi tespit ve tazminat istemine ilişkindir. Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.01.2009 gününde verilen dilekçe ile borçlu olmadığının tespiti ve kötüniyet tazminatı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.10.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, menfi tespit, çek istirdadı ve tazminat tahsili istemleriyle açılmıştır. Davalı, davaya yanıt vermemiştir. Mahkemece, dava kabul edilmiştir....

            Davalı vekilinin temyizi, % 40 tazminat talepleri konusunda olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olmasına yöneliktir. Davacı yan, aleyhine başlatılan icra takibinden sonra iş bu menfi tespit davasını açarak, takip konusu bonodaki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı iddiasıyla bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı yan ise cevap dilekçesi ile davanın reddinin yanı sıra % 40 tazminata hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de, İİK.nun 72. maddesi gözetilerek, davalının % 40 tazminat talebi hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 13.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” hükmünü içermektedir. Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. Başka bir ifadeyle; İcra İflas Kanunu'nun 72/5. maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir....

                Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. Başka bir ifadeyle; İcra İflas Kanunu'nun 72/5. maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir....

                  nın 72. maddedeki şartlar oluşmadığından tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı icra takibine konu olan 21/12/2012 tanzim tarihli senette şirket kaşesi üzerinde bulunan imzanın şirketi temsil yetkisi bulunmayan ... tarafından imzalandığını belirterek menfi tespit isteminde bulunmuştur. Menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükü alacaklıya aittir. Senedin tanzim tarihinde şirketi temsile yetkili şahısların kim olduğu, ticaret sicil müdürlüğünden sorulup ...'nın şirketi temsile yetkili olmadığının anlaşılması halinde kendisine verilmiş kambiyo senedi düzenleme yetkisini ihtiva eden vekaletnamesi olup olmadığı belirlenmelidir. Davacı, ...'nı azlettiğini bildirmişse de azle konu vekaletname kapsamı tespit edilememiştir. Mahkemece bu yönler üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu