Evlilik sona ermeden tasfiye, sadece TMK. 208. maddesindeki durumda, noterlik eliyle (TMK.m.205) yapılacak bir sözleşmeyle mevcut mal rejimi yerine yeni mal rejimi seçilmesi veya haklı sebebin varlığı ve mahkeme kararıyla mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verilmesi durumlarından sonra söz konusu olabilir. Anlaşmalı boşanmada, tarafların talebi ve anlaşmasıyla hakim tarafından mevcut mal rejiminin anlaşmalı olarak tasfiyesine karar verilebilir. Anlaşmalı boşanma davası sonucu hakim tarafından kendiliğinden mal rejiminin tasfiyesine ilişkin karar verilemez. Anlaşmalı boşanmada tarafların anlaşmaları gereken boşanmanın mali sonuçları, sadece boşanmaya bağlı nafaka ile maddi/manevi tazminat (TMK.m.174) hususlarına özgüdür. Mal rejiminin tasfiyesi konusunda bir anlaşma zorunlu değildir....
Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, yetkiyi düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 214/1. maddesi hükmüne göre, eşler veya mirasçılar arasındaki mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölen eşin son yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Bu özel düzenleme karşısında, mal rejiminin tasfiyesi davalarında yetki, 6100 sayılı HMK'nun genel hükümlerine göre değil TMK'nın anılan özel nitelikli maddesine göre belirlenir. Bu yetki kesin olup (TMK m. 576) dava şartıdır (HMK m. 114/ç). Kesin yetki kuralı, taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilir (HMK'nun 115/1. m). TMK'nın 240. maddesine dayalı ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan aile konutunun özgülenmesi, olmadığı takdirde katkı payı alacağı isteğine ilişkin davalarda da, ölenin son yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. (Yargıtay 8....
kullanılan paranın kaynağının hangi bankadan kredi kullanıldığı ve taşınmaz üzerinde her hangi bir ipotek tesisi bulunup bulunulmadığı açısından Tapu Sicil Müdürlüğü’nden sorularak tespit edilmesine, tarafından ödenen konut kredileri dikkate alınarak davalı adına kayıtlı taşınmazın hissesi oranında tapunun iptali ve adına tesciline, bu olmadığı takdirde TMK.nun 218- 241. maddeleri hükümlerine göre mal rejiminin tasfiyesine, şimdilik 5.000.00 TL katılma alacağının tasfiyesine, tasfiye sona ermesinden başlayarak yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir....
Mahkemece, çek bir ödeme vasıtası olup, kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğinin kabulü gerektiği ve borcun kişinin kendi borcu olduğu gibi başkasına ait bir borcun tasfiyesine yönelik de olabileceği, davacı tarafın verdiği çekler karşılığında kendisine mal teslim edilmediğini yazılı delillerle, bu da mümkün olmadığı takdirde yeminle kanıtlamak zorunda olduğu, davacının çeklerin mal teslimi karşılığında verildiği iddiasını kesin delillerle ispatlayamadığı ve yemin de teklif etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 04.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Taraflar arasında görülen mal rejiminin tasfiyesine ilişkin ... Aile Mahkemesi'nin 2011/129 Esas ve 2014/869 Karar numaralı dosyasının incelenmesinde; davacı ...'ın davalı ...'dan 170.070,00 TL alacak hakkı olduğu, ancak taleple bağlı kalınarak 50 bin TL'na hükmedildiği anlaşılmaktadır. Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin hüküm 13.03.2015 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı ... 50 bin TL haricinde kalan 120 bin TL alacak için 09.04.2015 tarihinde .... İcra Müdürlüğü'nün 2015/5083 Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatmış, borçlu davalı ... vekili tarafından alacağın zamanaşımına uğradığı, ilama dayanarak ilamsız takip yapılamayacağı ileri sürülerek takibe ve borcun tamamına itiraz edilmiştir....
B.. aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Kayseri 4....
Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel(istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşuludur. Mal rejimini sona erdiren boşanma davasının derdest olduğunun anlaşılması durumunda, usul ekonomisi ilkesi gereğince (6100 s.lı HMK'nun 30. m) sonucunun bekletici sorun yapılması gerekir. Mal rejiminin tafiyesi kapsamında açılan alacak davasında, mal rejimi sona ermemiş veya evliliğin dolayısıyla mal rejiminin sona ermesini sağlayabilecek boşanma/evliliğin iptali davasının açılmamış olması durumunda ise davanın görülebilirlik ön koşul yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekir. .//.....
Dava, eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesine dayalı alacak istemine ilişkindir. Kural olarak, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda koşulların oluşması halinde tarafı lehine alacak hakkına hükmedilir ise de, yargılama sonucu olası alacakların teminat altına alınması amacıyla dava konusu alacak talebine konu malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulabileceği uygulamada Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilmiş durumdadır. İhtiyati tedbir öğretide "...kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır." şeklinde tarif edilmiştir....
Eşler arasındaki mal rejimi TMK'nun 225/2. maddesine göre boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir. Taraflar arasında başka bir mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğine göre, evlenme tarihinden, mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar TMK'nun 202. maddesine göre yasal edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olacaklardır. Somut olayda; taraflar arasındaki mal rejimi, boşanma davasının açıldığı 28.09.2018 tarihinde sona ermiştir. Davacı taraf 11.03.2019 tarihinde banka havalesiyle davalının borcunu ödediği ve ödediği bu borca ilişkin talepte bulunduğuna göre, bu tarih mal rejiminin tasfiye tarihinden sonraki bir tarih olduğundan, bu alacak-borç ilişkisi nedeniyle taraflar arasında 4721 sayılı TMK'nun mal rejiminin tasfiyesine ilişkin mal rejimi hükümleri uygulanmaz....
Ancak taraflar arasında sözleşme ile mal ayrılığı rejiminin seçildiği beyan edilmiş olup, dava konusu küçükbaş hayvanların aileye özgülendiği hususunda da iddia bulunmamaktadır. 4721 Sayılı Türk 242 uyarınca mal ayrılığı rejiminde eşlerden her biri yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur. Bir başka deyişle mal ayrılığı rejiminde ilke olarak eşlerin malvarlıklarının birbirinden tamamen ayrı olması benimsenmiştir. Eşler, evli olmayan kişilerin malvarlıklarına ilişkin olarak sahip oldukları hak ve yükümlülüklere tabidirler. Mal ayrılığı rejiminde eşler arasında ortak bir malvarlığı değeri bulunmadığından aralarındaki rejim sona erdiğinde bir mal paylaşımı söz konusu olamaz. Paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde ise rejimin kurulmasından sonra edinilmiş tüm mallar değil, yalnızca aileye özgülenen mallar, mal rejiminin sona ermesi halinde eşler arasında eşit olarak paylaşılır....