Dava,5233 sayılı yasanın 13.maddesi gereğince üç ay içinde ödenmeyen tazminat nedeniyle icra takibine konu edilen faiz borcu bulunmadığının tesbiti istemine ilişkin olup, mahkemece menfi tesbit isteminin kabulüyle davacının faiz borcu olmadığının tesbitine karar verilmiştir. Davacının üç aylık aylık ödeme süresinin dolmasından sonra sulhnameye konu tazminatı 15.05.2008 tarihinde davalı vekilinin banka hesabına ödediği, ödemeden haberdar olmayan davalı vekilinin 16.05.2008 tarihinde davacıya ihtar göndererek asıl alacağı ve faizini istediği ve ödemeden 28 gün sonra 13.06.2008 tarihinde faiz yönünden icra takibi yaptığı anlaşılmaktadır. BK.nun 113.maddesindeki düzenlemeye göre; faiz isteme hakkı saklı tutulmadıkça veya halin icabından anlaşılmadıkça asıl borcun ödenmesi ile feri haklar sona erer....
Davacı, davalının kendisi hakkında yaptığı icra takibinde alacağının yıllık % 40 faizi ile tahsilini talep etmiş, davacı taraf takibe itirazında faiz oranına itiraz etmeyerek, mirası reddettiğinden bahisle borçluluk sıfatının bulunmadığını belirterek itiraz etmiştir.İtirazın iptaline ilişkin davada mahkemenin 9.6.2010 tarihli kararında, 5.530,81 TL asıl alacak ile 16,59 TL işlemiş faiz alacağı yönünden itirazın iptaline karar verilmiş, hüküm 18.4.2011 tarihinde kesinleşmiştir.Davacı taraf itirazın iptali davasında kesinleşen faiz oranının fahiş olduğundan bahisle eldeki davayı açmıştır.HMK.nun 303. maddesi gereğince kesin hükmün varlığı için tarafların, dava sebebinin ve müddeabihin aynı olması gerekir.Davacı tarafça itirazın iptali davasında kesinleşen faiz oranının fahişliği nedeniyle açılan menfi tesbit davasında, kesin hüküm nedeniyle davanın reddi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Faiz Alacağı ... ile ... aralarındaki faiz alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ... 3....
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin boşanma ilamına dayalı olarak, ilamların icrası yolu ile takibe başlanılmış, örnek 4-5 nolu icra emrinin tebliği üzerine, borçlu İcra Mahkemesi'ne başvurarak, takip dayanağı ilamda faize hükmedilmediği halde icra emrinde faiz istenilmesi nedeniyle faiz yönünden takibin iptalini talep etmiştir. İcra Mahkemesi'nce ilamda hükmedilen ve ödenmeyen nafaka alacağına işlemiş faiz talebinin yerinde olduğu ve şikayetin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş, hüküm borçlu tarafından temyiz edilmiştir. Borçlunun takipte ilama aykırı olarak faiz talep edildiği yönündeki iddiası ilama aykırılık şikayeti olup bu tür şikayetler kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle süresiz olarak İcra Mahkemesi önüne getirilebilir. (HGK'nun 21.06.2000 tarih 2000/12-1002 sayılı Kararı). Bu nedenle şikayet süreye tabi değildir....
Diğer taraftan, dava dışı üçüncü kişiye yüklenici tarafından verilen zararın davacı iş sahibi idarece tazmin edilmiş olmasına göre, tazmin edilen bedel fer'ileriyle birlikte davacının asıl alacağı haline gelip, davalı aleyhine yürütülen bir takip nedeniyle oluşan bir faiz alacağı oluşmadığından 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 104/son maddesi hükmünün olayda uygulama yeri olmadığı halde, mahkemece yanılgılı değerlendirme ile faiz alacağına faiz yürütülmesinin mümkün olmadığı gerekçe gösterilerek davacının faiz isteminin reddine karar verilmiş olması da doğru değildir. Yapılan açıklamalar ışığında, mahkemece yapılacak iş; bilirkişiden ek rapor alarak ... 5....
Uyuşmazlık; Bağ-Kur'un taraf olduğu ve yaşlılık aylığının geç ödenmesi nedeniyle yoksun kalınan faiz alacağı istemine ilişkin davalarda, Bütçe Kanunlarında belirlenen faiz oranlarının hüküm ifade edip etmeyeceği noktasında toplanmaktadır....
TBK madde 152’ ye göre; ‘’Madde 152 - Asıl alacak zamanaşımına uğrayınca, ona bağlı faiz ve diğer alacaklar da zamanaşımına uğramış olur’’. Faizin feri nitelikte olması nedeniyle, asıl alacak hakkında zamanaşımı gerçekleşince, faiz vesair feri alacaklar hakkında da zamanaşımı gerçekleşir. Asıl alacak ödeme vesair bir surette sona ermişse, feri bir borç olarak kabul edilen faiz borcu da sona erer. Faiz, asıl alacakla beraber zamanaşımına uğrar. Çünkü faiz alacağı, asıl alacağa sıkı sıkıya bağlı olup, bunun sonucunda asıl alacak olmadan faiz alacağının varlığı düşünülemez (Bkz. Çetin ASLAN – Türk Hukukunda Faiz ve Munzam Zarar – Ankara 2010 – 3. Baskı – Sayfa 37 vd.). Somut olayda, davacının asıl alacağı ayaktadır ve dava konusudur. Bu dava da derdesttir. Davacı asıl davada dava konusu etmediği faiz alacağını birleşen davada konu etmiştir. Mahkemece de faiz alacağına ilişkin dava asıl davaya ilişkin dosyayla birleştirilmiştir....
Davalı vekili, işlemin 21/10/2015 tarihinde % 2,5 ile şubeden şubeye hesap aktarımı olduğunu, faiz oranının yine % 2,5 olduğunu, ancak faizin dönem sonu 17/06/2016 olması nedeniyle o tarihte güncel olan ne ise o faiz oranı verildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir....
Anılan ihbarnamede; 2004 sayılı Kanun'un 340. maddesi gereğince taahhüdü ihlal suçunun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekalet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerektiğinden, 31/03/2016 tarihli taahhütnamede faiz olarak 3.307,02 ve işleyecek faiz olarak 8.558,23 Türk lirasının gösterildiği, ancak işlemiş ve işleyecek faiz miktarlarının ayrı ayrı hesaplanarak gösterilmediği bu konusunda herhangi bir açıklık olmadığı gibi alacaklının son ödeme tarihine kadar işleyecek faizden feragat beyanının da yer almadığı ve bu nedenlerle işleyen ve işleyecek faiz miktarının taahhüt tutanağında ayrı ayrı gösterilmemesi nedeniyle belirsizlik bulunduğundan taahhüdün geçerli olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle, beraatine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle...
Anılan ihbarnamede; 2004 sayılı Kanun'un 340. maddesi gereğince taahhüdü ihlâl suçunun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekâlet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerektiğinden, tarihli taahhütnamede faiz olarak 81,27 Türk Lirası ve işleyecek faiz olarak 972,00 Türk Lirasının gösterildiği, takip tarihinden taahhüt tarihine ve taahhüt tarihinden ödeme tarihlerine kadar işleyecek faiz miktarlarının ayrı ayrı hesaplanarak gösterilmediği, bu konuda herhangi bir açıklık olmadığı gibi alacaklının son ödeme tarihine kadar işleyecek faizden feragat beyanının da yer almadığı ve bu nedenlerle işleyen ve işleyecek faiz miktarının taahhüt tutanağında ayrı ayrı gösterilmemesi nedeniyle belirsizlik bulunduğundan taahhüdün geçerli olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle, beraatine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde...