Fakat Anayasasının 137/3, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/4 ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B maddeleri, TCK'nın 30. maddesi bağlamında birlikte değerlendirildiğinde, askeri bir hizmete ilişkin olmak kaydıyla mutlak itaat kuralı gereğince konusu suç teşkil eden emrin yerine getirilmesi halinde de hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında hata kurumunun olaysal olarak değerlendirilmesi ve şartları oluştuğunda uygulanması mümkündür. BÖLGE ADLİYE VE İLK DERECE MAHKEMELERİNCE SÜBUTU KABUL EDİLEN SOMUT OLAY; 15 Temmuz 2016 tarihinde ülke genelinde meydana gelen darbe girişimi kapsamında, Kars ili Sarıkamış ilçesinde bulunan 9....
Fakat Anayasasının 137/3, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/4 ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B maddeleri, TCK'nın 30. maddesi bağlamında birlikte değerlendirildiğinde, askeri bir hizmete ilişkin olmak kaydıyla mutlak itaat kuralı gereğince konusu suç teşkil eden emrin yerine getirilmesi halinde de hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında hata kurumunun olaysal olarak değerlendirilmesi ve şartları oluştuğunda uygulanması mümkündür. VI) BÖLGE ADLİYE VE İLK DERECE MAHKEMELERİNCE SÜBUTU KABUL EDİLEN SOMUT OLAY; 15 Temmuz 2016 tarihinde ülke genelinde meydana gelen darbe girişimi kapsamında, Kars ili Sarıkamış ilçesinde bulunan 9....
Acele hâllerde verilen sözlü emir, en kısa sürede yazılı hâle dönüştürülerek mümkün olması hâlinde en seri iletişim vasıtasıyla ilgili kolluğa bildirilecek, aksi hâlde ilgili kolluk görevlilerince yazılı emrin alınması sağlanacaktır. Ancak, kolluk görevlisi emrin yazılı hâle getirilmesini beklemeden sözlü emrin gereğini yerine getirmek zorundadır. "Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi" başlıklı CMK’nın 139. maddesi; "(1) (Değişik: 21/2/2014–6526/13 md.) Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi hâlinde, kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir. Bu madde uyarınca yapılacak görevlendirmeye hâkim tarafından karar verilir. (Mülga son cümle: 24/11/2016-6763/27 md.)(…) (2) Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukukî işlemler yapılabilir....
Merkezi Şubesine yazılı başvuruda bulunulduğunu, bu başvuruya karşı 15.05.2017 tarihinde verilen cevapta; Döviz Alım Satım Emir İletimi Sözleşmesinin 9.3 maddesinin, emrin iptalinin talep edildiği durumlarda hüküm doğurmasına rağmen, bu madde ileri sürülüp taleplerinin reddedildiğini, halbuki açıklanan ve yapılan telefon görüşmesi incelendiğinde görüleceği üzere, emrin iptali talep edilmediğini, banka tarafından işlemin gerçekleşmediğine yönelik bilgilendirme yapılması üzerine yeni emir girişinin yapıldığını, yapılan döviz alım işleminin yapıldığı platforma ait kayıtlı telefon görüşmelerinin incelenmesinde de görüleceği üzere, izah edildiği şekilde, müvekkilinin oyalanarak mağdur edildiğini ve bu mağduriyetinin giderilmesinin gerektiğini, Döviz Alım Satım Emir İletimi Sözleşmesi 9.3 maddesi doğrultusunda banka şubesine yapılan yazılı başvurudan yazılı sonuç alınamaması üzerine 23.05.2017 tarihli Beyoğlu ...Noterliği'nden ...yevmiye nolu ihtarname ile; ... Bankası A.Ş....
Acele hâllerde verilen sözlü emir, en kısa sürede yazılı hâle dönüştürülerek mümkün olması hâlinde en seri iletişim vasıtasıyla ilgili kolluğa bildirilecek, aksi hâlde ilgili kolluk görevlilerince yazılı emrin alınması sağlanacaktır. Ancak, kolluk görevlisi emrin yazılı hâle getirilmesini beklemeden sözlü emrin gereğini yerine getirmek zorundadır. "Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi" başlıklı CMK’nın 139. maddesi; "(1) (Değişik: 21/2/2014–6526/13 md.) Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi hâlinde, kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir. Bu madde uyarınca yapılacak görevlendirmeye hâkim tarafından karar verilir. (Mülga son cümle: 24/11/2016-6763/27 md.)(…) (2) Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukukî işlemler yapılabilir....
Astın, verilen emrin hukuka uygunluğunu sorgulama ve değerlendirme yetkisi bulunmamaktadır. 211 sayılı Kanunun 14/2. maddesi gereğince verilen emir hukuka aykırı ise sorumluluk emri verene aittir. Verilen emrin suç teşkil etmesi durumunda ise emri veren ve yerine getirenin sorumluluğu aynı Kanunun İştirak başlıklı 41/2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre amirin emri suç teşkil ediyorsa ve ast, amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadı ihtiva eden bir fiile müteallik olduğunu biliyorsa hem emri veren hem de emri yerine getiren, sonuçtan iştirak hükümlerine göre sorumlu olacaktır. Astın cezai sorumluluğu, ancak emrin hizmete müteallik olmaması, suç işlemek maksadıyla verilmesi ve bu maksadın ast tarafından bilinmesi halinde sözkonusu olabilecektir....
Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hâllerde, yerine getirilmesinden emr veren sorumlu olur.” Keza 2559 sayılı Kanunun 2/2. maddesi de kanunsuz emri düzenlemiştir. Buna göre; hiçbir idari veya adli göreve ilişkin olmaksızın, kaymakamla tartışan başhekimin alınıp götürülmesiyle ilgili emir kanunsuz olduğu gibi, bu emin icrası kapsamında mağdurun alınıp karakola götürülerek burada 35 - 40 dakika boyunca hiçbir işlem yapılmaksızın tutulması sonucunu doğuracak şekilde emniyet müdürü olan sanık tarafından polis memurlarına yönelik yeniden verilen emir de kanunsuzdur. Bundan dolayı, konusu suç teşkil eden emrin verilmesi sanığı cezai sorumluluktan kurtarmayacak bir eylemdir. Sanığın sorumluluğu Anayasa'nın 137/2, 5237 sayılı TCK.nın 24/3. maddelerinde yerini bulmaktadır....
Bu olayda davacının kanun, tüzük ya da verilen emrin gösterdiği doğrultunun tamamen dışına çıktığından söz edilemez. Davacının davranışı hizmeti ve görevi ile ilgilidir. Görevine yabancı olmadığı gibi hizmet bağı da tamamı ile kopmuş değildir. 12. İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesinin vazife malulüne yönelik değerlendirmesi isabetli olduğundan çoğunluğun bozma gerekçesine katılınmamıştır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İncelenen dosya kapsamı itibariyle; davalı alacaklı tarafından, davacı borçlu aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde, davacı borçlunun ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini ileri ödeme emrin tebliğ tarihinin ıttıla tarihi olarak düzeltilmesini talep ettiği, mahkemece davanın reddine karar verildiği, kararın davacı vekili tarafından istinaf edildiği anlaşılmıştır. 7201 sayılı Kanun'un 32. maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Görüldüğü üzere, usulsüz yapılan tebliğ, mutlaka batıl olmayıp, muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olacaktır (HGK'nun 05.06.1991 tarih, 1991/12- 258 E.-1991/344 K. sayılı kararı). Bu madde hükmünün uygulanabilmesi için ise usulsüz de olsa bir tebligatın varlığı ön koşuldur....
Yargılama sonunda verilecek hüküm türlerinin sayıldığı CMK'nın 223. maddesinin 3. fıkrasında, “Sanık hakkında; a) Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması, b)Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi, c) Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması, d) Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi, hallerinde, kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.”, Aynı maddenin 8. fıkrasının 2. cümlesinde ise, "... soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir." hükmü öngörülmüştür....