CEVAP Davalı erkek vekili cevap ve ikinci cevap dilekçesinde özetle; kadının evden kovması nedeniyle erkeğin evi terk etmek zorunda kaldığını, erkek tarafından boşanma davasının açıldığı ancak kendisinin takip etmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği kadının bu davada erkek ile arasında şiddetli geçimsizlik olmadığını beyan ettiği, kadının ufak tefek sorunlardan tartışma çıkardığı, "ben kazandıklarımı sana mı yedireceğim" dediği, kadına düğün sırasında takılan ziynetlerini bozdurarak kadına verdiğini kadının bu davada ziynetlerin istemesinin haksızlık olduğunu iddia ederek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, kadının maddi ve manevi tazminat, nafaka ve ziynet alacağı taleplerinin reddine hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. III....
Suçun oluşumu için, failin mağduru, koruma ve gözetim yükümlülüğü üstlenebilecek durumdaki bir kişi veya kurumun kontrolüne bırakmaksızın “mağduru kendi haline terk” fiilini gerçekleştirmesi veya terk anı itibariyle bu yükümlülüklerin kim tarafından taşınacağının belirsiz olması gerekir. Terk suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Faildeki saikin önemi yoktur. Fail yaşı, hastalığı dolayısıyla kendisini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle yasa, sözleşme, doğal bağlılık ilişkisi veya fiili bir nedenden dolayı koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan kişiyi terk etme bilinç ve iradesiyle hareket etmelidir. Başka bir deyişle fail, “kendi haline terk” eyleminden doğacak neticeyi bilmeli ve istemelidir. Mağdurun kendi haline terk edilmesi, icrai ya da ihmali davranışla gerçekleştirilebilir. Terk suçu, gerçek ihmali suçtur ve kanunda tarif edilen belli bir emredici davranışın (terk etmeme) kasten yerine getirilmemesi ile oluşur....
Davalı-davacı erkeğin birlik görevlerini yerine getirmediği, kadına ekonomik şiddet uyguladığı, diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eşin de terk etmiş sayılacağı, somut olayda da terk edilenin davalı-davacı erkek değil, davacı-davalı kadın olduğu, çünkü davacı-davalı kadının ortak konutu terk etmeye zorlandığı, davalı-davacı erkeğin terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı bulunmadığı, mevcut duruma göre davalı-davacı erkeğin tam kusurlu, davacı-davalı kadının ise kusursuz olduğu" gerekçesiyle, Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir. Somut dosya kapsamında çözümü gerekir hukukî sorun, mevcut delil durumuna göre davalı-davacı erkeğe "birlik görevlerini yerine getirmemek ve ekonomik şiddet uygulamak" kusurlarının yüklenmesinin mümkün olup olmadığı ve erkeğin bu şekilde kadını terke zorlayıp zorlamadığı noktasında toplanmaktadır....
AYRILIK NEDENİYLE BOŞANMAORTAK HAYATIN YENİDEN KURULAMAMASI 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 166 ] "İçtihat Metni" Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, eylemli ayrılık nedeniyle boşanma davası niteliğindedir. (TMK m. 166/son). Bu davada boşanma sebeplerinden biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa; evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır. Bu durumda, eşlerden birinin açacağı boşanma davası sonucu boşanmaya karar verilir....
Davalı istinaf dilekçesinde davacı kadının evlilik birliğinin sona ermesinde daha ağır kusurlu olduğunu iddia etmiş ise de; davalı erkeğin 05/03/2018 tarihinde davacı kadına terk ihtarnamesi gönderdiği anlaşılmaktadır. Davalı erkek, terk ihtarı çekmekle eşinin ihtar tarihinden önceki kusurlu davranışlarını affetmiş, en azından hoşgörü ile karşılamış olur. Affedilmiş veya hoşgörü ile karşılanmış olaylar da TMK'nun 166/1- 2 maddesine dayalı boşanma davası için boşanma sebebi olarak kabul edilemez. Davalı terk ihtarı çektiği tarihten sonrası için de davacı kadının kusurlu davranışını ispat edememiştir....
Dava; TMK 166/1 maddesine dayalı evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma ve ziynet, ev eşyalarının iadesi talebine ilişkindir....
Davalı, davacının evlilik birliğinin gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmediğini, evi sebepsiz terk eden davacının ayrı yaşamakta haklı olmadığını, davacı aleyhine boşanma davası açtığını ileri sürerek, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, tarafların ayrı yaşamaya başlamalarının davacı tarafça haklı bir nedene dayandığı iddiasının somut bir şekilde ispat edilemediği ancak, davalının ... 2....
kendisine yüklediği görevleri yapmamak maksadı ile yaklaşık 18 yıl önce müşterek evi terk ederek gitmiş olduğundan mahkemede terk nedeni ile davalıya dava açılmış ise de Şebinkarahisar Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2006/38 Esas ve 2006/74 Karar nolu 06/11/2006 tarihli kararı ile dava red edilmiş olup bu kararın 26/10/2008 tarihinden kesinleştiğini, davacı gerek red olunan boşanma davasından önce gerekse de işbu boşanma davası kesinleştikten sonra günümüze kadar halen 18 yıldır ayrı yaşamakta olduğunu, boşanma davası kesinleşme tarihinden sonra da evlilik birliği sağlanamamış olup, boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren de günümüze kadar da fiilen ayrı yaşamaya devam edilmiş olup, yasanın aradığı koşulda gerçekleşmiş bulunduğunu, davalı evliliğin kendisine yüklenen yükümlülükleri yapmak istememesi ve en zor zamanlarında hasta iken bile yalnız bırakması, davacıyı terk etmiş olma süreci ile geçen sürede bir araya gelmemiş olmaları ile artık ortak hayatın yeniden kurulma ihtimali kalmadığından...
kararı verilmesi halinde yoksulluk nafakasına dönüştürülmesine, boşanma ile gelecekteki maddi menfaatleri ortadan kalkacağından 50.000,00 TL maddi ve kendisine sahip çıkmaması, huzursuzluklara sebebiyet vermesi nedeniyle 50.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir....
DAVA KONUSU : Boşanma (Terk Nedeniyle) KARAR : Dairemizce yapılan dosya üzerinden inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İSTEM:Davacı 12/11/2021 uyap tarihli dava dilekçesinde özetle; ihtar kararının davalıya 07.09.2021 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen davalının TMK.164.maddesinde belirtilen 2 aylık süre içerisinde müşterek konuta dönmediğini, bu sebeple davalı aleyhine terk sebebiyle boşanma davası açma gereği doğduğunu, tarafların henüz reşit olmayan müşterek çocukları 29.01.2010 doğumlu İbrahim Taha Parlak’ın velayetinin müvekkile verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise müvekkil ile kişisel ilişki tesis edilmesini talep ettiklerini, müşterek konutu haklı sebep bulunmaksızın terk eden, kendisine mahkeme vasıtasıyla yapılan ihtara rağmen müşterek konuta yine sebep olmaksızın dönmeyerek kusurlu hareketleriyle evlilik birliğinin sona ermesine neden olan davalı ile tarafların TMK.’nun 164.maddesi uyarınca terk sebebiyle boşanmalarına, tarafların müşterek...