TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Davacı; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir....
Aile Mahkemesinin 2008/126 esas 2008/254 Karar sayılı boşanma ilamı ile davalıya aylık 650,00 TL yoksulluk nafakası ödenmesine ve yıllık %8 artışa hükmedildiğini, yıl itibariyle nafakanın 953,00 TL olduğunu, davalının çalıştığını, kafe açtığını, reçel markası oluşturduğunu, lüks bir yaşam sürdüğünü, evlilik birliği olmadan sevgilisiyle birlikte yaşadığını belirterek; yoksulluk nafakasının kaldırılmasını mümkün olmadığı taktirde indirilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; yoksulluk nafakasının boşanma protokolü ile gerçekleştiğini, davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, davalının çalışmadığını, başka bir kişiyle ilişkisinin olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir....
Bu durumlarda eylemlerin gerçekleştirildiği yer ve araya giren zaman aralığı, yeni bir suç işleme kastı, fiili kesintinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti açısından önem arz etmektedir. Somut olaya bakıldığında ise; sanığın 22.08.2011 günü ... ili ... ilçesinde gerçekleştirdiği eyleminden sonra 09.09.2011 tarihinde ... ili ... ilçesinde sahte parayı tedavüle sürme suçunu işlediği ve hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 26.09.2011 tarihli iddianamesiyle ... Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2011/328 esas sayılı dosyasında dava açıldığı, sanığın ... ilçesinde eylemini gerçekleştirdikten sonra yakalanıp, araç ve üst araması yapılarak ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldığı, sonra ...'...
e giderek yeni bir ortamda daha rahat ve kolay hareket edeceği, aranmadığı ve tanınmadığı düşüncesiyle yenilenen suç kastıyla eylemini gerçekleştirdiği, bu nedenle her iki olay arasındaki zaman ve mekan farkı da gözetildiğinde temadinin kesildiği ve fiili nedenle kesilen temadiden sonra sanığın gerçekleştirdiği eyleminin yeni bir suç işleme kararının icrası kapsamında ortaya çıktığı, bu itibarla, sanığın ... ve ...'de farklı tarihlerde gerçekleştirdiği eylemlerinin birbirinden bağımsız, ayrı suçları oluşturduğu ve sanık hakkında açılmış bulunan mükerrer dava bulunmadığı anlaşılmakla, kararda değişiklik yapılmasını gerektiren bir husus bulunmadığından, 6352 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı Kanun'un 308. madde 3. fıkrası gereğince dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, ilamdaki diğer hususların aynen korunmasına, 21.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
in, katılana yönelik fiili bir suç işleme kararının icrası kapsamında fikir ve eylem birliği içerisinde diğer sanık ... ile birlikte iştirak halinde gerçekleştirmesi nedeniyle 5237 sayılı TCK'nin 37/1. maddesi uyarınca sanık ...'...
Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; asıl davacı kadının kusurlu olduğunu, kadının açmış olduğu davanın reddinin gerektiğini, açmış oldukları davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili lehine 100.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece; davacı karşı davalının davasının kabulü ile tarafların TMK'nun 166/1. maddesi uyarınca boşanmalarına, davalı karşı davacı kocanın haysiyetsiz yaşam sürme nedeni ile açmış olduğu boşanma davasının ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Mahkemece verilen hükme karşı davalı karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş olup, istinaf dilekçesinde özetle; davacı karşı davalı kadının açmış olduğu davanın reddi ile, taraflarınca açılan boşanma davasının kabulünün gerektiğini belirterek istinaf yoluna başvurulmuştur. GEREKÇE: Dava; karşılıklı boşanma davası niteliğindedir....
Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddeleri ve kavramların incelenmesinde yarar görülmektedir. 12. Boşanma sebepleri 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 161 ve 166. maddeleri arasında özel ve genel boşanma sebepleri olarak düzenlenmiştir. Genel boşanma sebebi TMK’nın 166. maddesi ile düzenleme altına alınan evlilik birliğinin temelinden sarsılması durumudur. Özel boşanma sebepleri ise kendi içinde mutlak özel boşanma sebepleri (zina-TMK m. 161, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış-TMK m. 162, suç işleme-TMK m. 163 ve son olarak terk-TMK m. 164) ve nispi özel boşanma sebepleri (haysiyetsiz hayat sürme-TMK m. 163 ve akıl hastalığı TMK m.165) şeklinde ayrıma tabidir. Bu ayrımların asıl önemi; hâkimin, somut olayda evliliğin çekilmez hâle gelip gelmediğini incelemesinin gerekip gerekmediği noktasında kendini gösterir. Kanun koyucu özel mutlak boşanma sebepleri konusunda belirli bir olayın gerçekleşmesi şartını aramıştır....
Asıl dava TMK'nın 166/1. maddesi gereğince evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeni ile boşanma, ferileri, TMK'nın 161. maddesi uyarınca zina, TMK'nın 163. maddesi uyarınca haysiyetsiz hayat sürme nedeni ile boşanma, karşı dava ise TMK'nın166/1. maddesi gereğince evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeni ile boşanma ve ferilerine ilişkindir. 1- Davacı-karşı davalının reddedilen boşanma (TMK m. 161, 163) davaları ile tarafların kusur durumuna yönelik istinaf itirazlarının incelenmesinde; Mahkeme tarafından; davacı-davalı kadının intihara kalkıştığı, kocasına hakaret ettiği, Davalı-davacı erkeğin, davacı-davalı kadının telefon görüşmelerini kısıtladığı, evlilik birliğinde kadının kazancının harcandığı, sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ederek güven sarsıcı davranışta bulunduğu, dolayısı ile davalı-davacı erkeğin ağır kusurlu, davacı-davalı kadının hafif kusurlu olduğuna karar verilmiş ise de, kadına yüklenen intihara kalkıştığına dair kusurun kocanın güven sarsıcı davranışına...
Aile Mahkemesinin 2014/442 Esas, 2015/46 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, boşanma kararı ile müşterek çocukları Naz Su'nun velayetinin davalı anneye verildiğini ancak davalının velayet görevini yerine getirmediğini, müşterek çocuğu 9 yaşında olmasına rağmen okula göndermediğini, sürekli adres değişikliği yaptığını, erkeklerle birlikte olmak için otelde kaldığını, haysiyetsiz yaşam sürdüğünü, evlilik dışı birlikteliğinden bir çocuğu olduğunu, eve sürekli olarak başka erkeklerle geldiğini, davalının müvekkiline "çocuğu gel al bundan sonra seninle kalsın, eskort olduğum için utanmıyorum, eskortluk yaparak çocuğuma bakıyorum" şeklinde mesajlar attığını belirterek, davanın kabulü müşterek çocuğun velayetinin değiştirilerek müvekkiline verilmesini ve boşanma kararı ile hükmedilen iştirak nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Sulh Ceza Mahkemesi Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal Hüküm : TCK'nın 134/1, 43, 62/1, 53/1. maddeleri gereğince mahkumiyet Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, TCK'nın 134. maddesinde düzenlenmiştir. Özel hayat kavramı; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir....