Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE)MAHKEMESİ Taraflar arasındaki nafakanın kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı, davalı ile 20/12/2001 tarihinde boşandıklarını, boşanma davası ile davalı lehine aylık 100,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, nafaka miktarının 2008 yılında açılan dava neticesinde aylık 250,00 TL'ye yükseltildiğini, davalının işe başladığını, ve miras nedeniyle kendisine kalan taşınmazlar nedeniyle ekonomik durumunun iyileştiğini, kendisinin ise evli ve iki çocuğu olduğundan ve hastalıkları sebebiyle de masraflarının geçen zaman içerisinde arttığını, nafaka yükümlülüğünün kendisini maddi açıdan zor duruma düşürdüğünü ileri sürerek, aylık 250,00 TL yoksulluk nafakasının kaldırılmasına...

    Mahkemece; davalı kadının aylık gelirinin olması, davacının fiziksel özrü ve buna bağlı olarak ihtiyaçları göz önüne alındığında yoksulluk nafakası ödenmesi davacıyı yoksullaştıracağı ve geliri olması nedeniyle de davalının yoksulluğundan söz edilemeyeceği gerekçesi ile yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir. TMK.nun 176/4. maddesine göre; "Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir."...

      Somut olayda; davacının emekli olduğu ve 1620 TL maaş aldığı evinin kirada olup aylık 700 TL kira geliri elde ettiği; davalının ise, emekli olup 940 TL maaş aldığı anlaşılmaktadır. Nafaka alacaklısı kadının, aldığı 250 TL nafaka ile aldığı emekli maaşının; yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu, yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir. Davacının, emekli olması nedeniyle ekonomik durumundaki kötüleşme ise; nafakanın kaldırılmasına değil, artırılması veya azaltılmasına etki edecek olgulardandır....

        Öğretideki görüşler de dikkate alınarak müşterek faillik için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir: 1-Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır. 2-Suçun işlenişi üzerinde birlikte hakimiyet kurulmalıdır. Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanısıra fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulduğu için herbir suç ortağı 'fail' konumundadır. Fiil üzerinde ortak hakimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem gözönünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının suçun işlenmesinde yaptıkları katkının diğerinin fiilinin tamamladığı durumlarda müşterek faillik sözkonusu olacaktır. Buna göre her müşterek fail suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır....

          kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisine göre cezanın en fazla (1/2) oranında artırılmasının öngörülmüş olması karşısında, mağdur hakkında düzenlenen adli raporda vücudundaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif (1.) derece olduğunun belirtilmesine rağmen, TCK'nin 3. maddesine göre orantılılık ilkesine aykırı olarak sanıkların cezasında (1/3) oranında artırım yapılması suretiyle fazla ceza tayini, c)Sanık ... hakkında kurulan hükme ilişkin olarak; sanıkların aynı suç işleme kararının icrası kapsamında iştirak halinde eylemlerini gerçekleştirmeleri nedeniyle TCK'nin 86/1. maddesine göre temel ceza belirlendikten sonra, sanık ... hakkında 86/3-e maddesi gereğince artırım yapılması gerektiği gözetilmeyerek eksik ceza tayin edilmesi, Kabule göre de; ç)Sanık ... hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı TCK'nin 86/1 ve 87/3. maddelerine göre belirlenen 2 yıl 8 ay hapis cezasının TCK'nin 62/1. maddesine göre (1/6) oranında indirilmesi sırasında "2 yıl 2 ay 20 gün" hapis...

            da meydana gelen yaralanmaya ilişkin olarak Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesince tanzim olunan 01/11/2014 tarihli raporda, müştekide kemik kırığı bulunduğunun ifade edildiği ve fakat söz konusu kırığın hayat fonksiyonlarına etki derecesinin belirtilmediği, adli tıp kriterleri açısından kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif (1), orta (2-3), ağır (4-5-6) derece şeklinde sınıflandırılması ve 5237 sayılı TCK'nin 87/3. maddesinde kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisine göre cezanın en fazla (1/2)'ye kadar artırımının öngörülmüş olması karşısında, katılan hakkında düzenlenen bahse konu adli raporun hüküm kurmaya elverişli bulunmadığı dikkate alınarak, en yakın Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğünden alınacak yeni rapor ile kırığın derecesinin belirlenmesi ve raporun sonucuna göre orantılı şekilde cezanın belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi, 2) Sanık hakkında, üzerine atılı kasten yaralama suçunu kamu görevlisine karşı yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlediğinin...

              İcra Ceza Mahkemesinde yargılandığını, ceza aldığını, davalı tarafın tehdit ve şantajları karşısında cezaevine girmemek için eş ve dostlarından her seferinde borç alarak bu nafaka bedellerini ödeyip cezaevine girmekten kurtulduğunu, daha fazla eş ve dost yardımıyla nafakayı ödeyecek durumunun olmadığını belirterek, davalı ve çocuklar lehine belirlenen nafakaların kaldırılmasına ya da makul düzeye indirilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili süresinden sonra verdiği cevap dilekçesinde, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, "Dava TMK'nun 175. Maddesi gereğince davalı yararına boşanma hükmüyle birlikte takdir edilen yoksulluk nafakası ile müşterek çocuklar yararına belirlenen iştirak nafakalarının kaldırılması, olmadığı takdirde miktarının düşürülmesi talebi niteliğindedir....

              Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yaptıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez....

                Böylece, taraflar, kanunun emredici nitelikte olan kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda serbest iradeleriyle sözleşme yapabileceklerdir. (BK. Md.19) Nitekim, taraflar arasında yapılan protokol ile ödenecek nafaka miktarı kararlaştırılmış ve bu anlaşma, boşanma davasında, mahkemece; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına uygun bulunmuştur. TMK'nun 176/4. maddesi hükmü ile; "Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir" Aynı şekilde 176/3. maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır" şeklinde düzenleme yapılmıştır....

                nın kemik kırığının hayat fonksiyonlarını hafif (1. derece) etkileyecek nitelikte olduğunun kabul edilmesi, 5237 sayılı TCK'nin 87/3. maddesinde kemik kırığının hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre cezanın yarısına kadar artırılabileceğinin öngörülmesi ve adli tıp kriterlerinde de kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarını etkileme derecelerinin hafif (1. derece), orta (2. ve 3. derece) ve ağır (4., 5. ve 6. derece) olarak sınıflandırılması karşısında, 5237 sayılı TCK'nin 87/3. maddesi uyarınca kırığın hayat fonksiyonlarına etkisi dikkate alınarak makul oranda bir artırım yapılması gerekirken, 5237 sayılı TCK'nin 3. maddesindeki cezada orantılılık ilkesini ihlal edecek şekilde (1/5) oranında artırım yapılmak suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini, Kabul ve uygulamaya göre de; b) Sanık hakkında “suçlunun kişiliği mahkememizdeki yargılamadan elde edilen kanaat göz önüne alınarak” gerekçesi ile 5271 sayılı CMK'nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına...

                  UYAP Entegrasyonu