Davalı-karşı davacı vekili 17.05.2016 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, evliliğin bu hâle gelmesine erkeğin kusurlu davranışlarıyla sebep olduğunu, eşine hakaret ettiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, ortak çocuk ile ilgilenmediğini, ailesinin müdahalesine sessiz kaldığını, eşlerin yaklaşık sekiz yıldır fiili olarak ayrı yaşadıklarını, ayrıca davacı-karşı davalının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunu ileri sürerek tarafların öncelikle TMK’nın 163. maddesine göre haysiyetsiz hayat sürme, bunun mümkün olmaması hâlinde aynı Kanun’un 166/1. maddesi uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 15.000TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 5.000TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 1.000.000TL maddi, 1.000.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararı: 6. Adana 7....
Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen tazminatlar ve nafakalar ile velayet yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ait temyiz itirazlarının incelenmesi artık mümkün bulunmamasına göre davalı erkeğin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- Davalı erkek, temyiz dilekçesinde davacı kadın ile fiili ayrılık sürecinde biraraya gelmemiş olmalarına karşın, kadının çocuk sahibi olduğunu ve çocuğun evlilik birliği içinde doğmuş olması nedeniyle davalı erkeğin nüfusuna kaydedildiğini belirterek nüfus kayıt örneğini sunmuştur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Tazminat ve nafakanın...
Davalının ekonomik ve sosyal durum tespitinde; temizlik işçisi olarak asgari ücret karşılığı çalıştığı, kira ödemeden ailesiyle yaşadığı anlaşılmaktadır. Nafaka alacaklısı kadının, elde ettiği gelirin yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir. Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ihtiyaçları ve harcamaları dikkate alındığında, yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları doğrultusunda davalı kadının maaş gelirinin bulunması hakkında hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez. Bu durum yoksulluk nafakasının indirilmesi nedenidir. Bu nedenle davalı kadın hakkında yoksulluk nafakasının kaldırılması hakkaniyete uygun bulunmamıştır....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 19/02/2015 NUMARASI : 2014/595-2015/180 Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması ve iştirak nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı dava dilekçesinde; Konya 4. Aile Mahkemesinin 2011/1084Esas ve 2013/771 Karar sayılı boşanma dosyası ile davalı ile boşandıklarını, müşterek çocuğun velayetinin davacıya verildiğini, davalıya 200 TL yoksulluk nafakası bağlandığını, davalının yetim aylığı almaya başlaması nedeniyle 200 TL olan yoksulluk nafakasının kaldırılmasını ve müşterek çocuk için uygun miktarda iştirak nafakasına karar verilmesini talep etmiştir....
Uyuşmazlık konusu, davalının asgari ücretle çalışması nedeniyle davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması gerekip gerekmediği konusundadır. TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir. .../......
Mahkemece; tarafların boşandıkları tarihteki ekonomik ve sosyal durumlarında bir değişiklik olmasa da, davalının karar kesinleştikten sonra babasından maaş aldığı, davacının da herhangibir geliri bulunmadığı, hakkaniyet ilkesi de göz önüne alınarak nafakanın kaldırılmasına karar verilmiştir. Hükmü davalı vekili temyiz etmektedir. TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir. ./.....
DAVA Davacı kadın vekili dava ve cevaba cevap dilekçesinde özetle; erkeğin sürekli sözlü, ekonomik, psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığını, birlik görevlerini yerine getirmediğini, haysiyetsiz hayat sürdüğünü, her gün çocuklarına üç yaşındaki çocuğu da dahil şiddet uyguladığını, kişiliğine, saygınlığına ve iffetine karşı ağza alınmayacak küfür, hakaret ve iftiralarda bulunduğunu, bu tür küfür, iftira ve hakaretlerini toplum içerisinde de sürdürdüğünü, defalarca çocuklarının yanında kıyafetlerini tamamen çıkartarak cinsel organını gösterdiğini, sinirlenmesine haklı bir neden asla olmadığı halde, sinirlendikçe kadının annesine, kız kardeşlerine ve yengelerine ağza alınmayacak sinkaflı hakaretler ettiğini bu duruma karşı her ses çıkardığında çocuklarıyla birlikte işkence gördüğünü ve sokağa atıldığını, davalının her ... kazandığı parayı kumara, içkiye ve hayat kadınlarına harcayarak haysiyetsiz bir hayat yaşamak suretiyle bitirdiğini, eve gelen misafirlerin paralarını, iş yerindeki malzemeleri...
K A R A R Davacı, davalı bankadan 12.03.2007 tarihli bireysel kredi sözleşmesi ile 65.000 TL kredi kullandığını,bu kredi kullanımı nedeniyle 4.204,59 TL(3.265 TL dosya masrafı + 529 TL hayat sigortası + 410,59 TL konut sigortası) kesinti yapıldığını,ayrıca kredi kapama işleminin 2 gün geç işleme konulması nedeniyle 37,51 TL, hesap işletim ücreti olarak 66,75 TL alındığını, bu haksız tahsilatlarıın davalıdan faizi ile tahsilini talep itmiştir. Davalı,yapılan kesintinin sözleşme ve bankacılık mevzuatı çerçevesinde yapıldığını belirterek davanın reddini dilemiştir....
Davalının, evlenme tarihinden sonra nafaka talep etmediği gözetilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretiyle sorumlu tutulmaması gerekirken, mahkemece, yanılgılı değerlendirme sonucu davalının yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmuş olması doğru görülmemiştir. Ne var ki; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 3 fıkrasında yer alan "Davacının yaptığı 99,75 TL yargılama gideri ile 1.500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine" ifadesinin hükümden çıkartılarak hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 20.11.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
tedbir ve yoksulluk nafakasına ve 200.000,00 TL maddî, 200.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir....