Mahkemece, ilk tasarrufların satış bedeli ile taşınmazların gerçek değerleri arasında fahiş fark bulunması, ikinci tasarrufların ise davalılar arasındaki yakın akrabalık nedeniyle bağışlama niteliğinde olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı borçlu ... vekili ile davalılar ... ve ...vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, aciz belgesine karşı açılan bir davanın olmamasına, davalı ...’a yapılan satışta edimler arasında aşırı fark bulunmasına, İİY'nın 278/2 maddesinde edimler arasındaki aşırı farkın bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğunun öngörülmesine, 3. kişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin ödendiğinin yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamamasına, edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceğine...
Davalılar davacıların da taraf olduğu bazı işlemlerle 15.5.1961 tarihli bağışlama iradelerinin ortadan kalktığını davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dayanılan senetlerdeki davalılar iradesinin ve bağışlama olduğu kabul edilerek Yeni ... köyündeki 1528, 1518, 1456, 1463, 1466 ve 1419 ile Eski ... köyündeki 1387, 1421, 1291, 1344, 81 ve 1388 parsellerdeki davalılar payının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmiştir. Hükmü davalılardan ... temyiz etmiştir. Davadaki istemin dayanağı, 15.5.1961 günlü “Harici Anlaşma Senedi” başlıklı sözleşme ve aynı tarihli noterde düzenlenen “Re’sen ...”dir. Bu belgeler incelendiğinde davalıların hangi parsellere ilişkin açıklamada bulundukları anlaşılamamakta ise de, murisleri ... ...’dan intikal eden 26 parça taşınmaz dışındaki paylarını davacılara bağışlama taahhüdünde bulunduğu görülmektedir. Gerçekten, Borçlar Kanununun 22.maddesi hükmünce, bir aktin ileride inşa edilmesine dair yapılan mukavele geçerlidir....
Murisin ölüm tarihi, taşınmazın tapuda kayıtlı oluşu, belgede mirasçılardan üçünün imzasının bulunması ve belge içeriği birlikte değerlendirildiğinde; belgede mirasçılardan ... yer almadığı gibi muris ...’nin belgenin düzenlendiği tarihte sağ olması ve belgede yer almaması, bizzat imzasının da bulunmaması sebebiyle belgenin TMK’nun 677 ve 678. maddelerine göre miras payının devri niteliğinde olmadığı, hukuki sonuç doğurmayacağı, yasada belirtildiği üzere resmi şekilde yapılmamış olmasından dolayı mirastan feragat sözleşmesi (TMK’nun 528 ve 545.maddeleri ile 11.2.1959 tarih 16/14 sayılı YİBK) veya şartlı bağışlama taahhüdü (Borçlar Kanununun 238.m.) olarak da nitelendirilemeyeceği açıktır. Henüz kazanılmamış haktan vazgeçilmesi veya mirasın reddinin de bağışlama olmadığı konusunda duraksama yoktur. Aradan geçen zaman sebebiyle resmi şekilde yapılmayan sözleşmenin geçerli hale gelmesi, hukuki değer kazanması da kabul edilemez....
Bağışlananın, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemesi, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranması veya yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemesi durumlarında bağışlayan, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir (TBK madde 295)....
Causa donandi ilkesi yani kazandırmanın bağışlama sebebiyle yapılmış olması; bağışlayanın bağışlanana kazandırmayı bir ivaz (karşılık) almaksızın, onu zenginleştirme amacıyla yapmasını ifade eder (Yavuz, C.: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, İstanbul 2002, s.222). Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzese de salt kazandırmanın bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilemez. Esasen bu nitelikteki kimi kazandırmalar Türk Borçlar Kanunu’nda örnekleme yoluyla sayılmıştır. Buna göre; “Henüz edinilmemiş olan bir haktan feragat etmek veya bir mirası reddetmek, bağışlama değildir. Ahlâki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz” (Türk Borçlar Kanunu m. 285/2-3). Bu gibi kazandırmalarda amaç bağışlama değildir. Sözgelimi “ahlaki bir görevin yerine getirilmesi”, “eksik bir borcun ödenmesi”nde bağışlama (causa donadi) değil, ifa (causa solvendi) amacı güdülmektedir (Yavuz, s. 222-223)....
nın kredi borçlarından kaynaklı alacağı olduğunu, davalı borçlu aleyhine icra takibi yapıldığını, borçlunun adına kayıtlı malvarlığının bulunmadığını, adına kayıtlı gayrımenkulü davalı kızı ...'e, ... tarafından da davalı ...'e devredildiğini beyan ederek tasarrufların iptali ile cebri icra yetkisi tanınması talep edilmiştir. Davalı ... ve davalı ... vekili aralarındaki tasarrufun mal kaçırma kasdı ile yapılmadığını, söz konusu satışın gerçek bir satış olduğunu beyan ile davanın reddini talep etmişlerdir. Davalı ...'a dava dilekçesi tebliğ edildiği halde duruşmalara iştirak etmediği, davaya da cevap dilekçesi ibraz etmediği anlaşılmıştır....
İlk derece mahkemesince, İİK'nın 257 maddesiyle ihtiyati haciz talep koşullarının ve vadesi gelmemiş borçlar için ihtiyati haciz istenebilecek hallerin düzenlendiği, ihtiyati haciz talep edebilmek için öncelikle ortada bir para borcunun bulunması, ihtiyati haciz talep edenin borcun alacaklı sıfatına sahip olması gerektiği, uyuşmazlığın muris muvazaasından kaynaklı alacak davası olduğu, davalı tarafça sorumlu olunan muaccel para borcu bulunmadığı, muvazaa iddiasının yargılamayı gerektirdiği, dava konusu taşınmazın 2002, 2007, 2013 yıllarında devre konu olduğu, davanın yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı, davalının kaçacağına, mal kaçırma girişiminde bulunacağına dair işlemine rastlanmadığı, sadece para alacağı olması sebebiyle ihtiyati haciz uygulanmasının hukuki güvenilirlik ilkesini zedeleyeceği gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir....
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki beyan ve savunmalarını tekrar ile icraya konu ilam taşınmazın aynına ilişkin olmadığı gibi, takibe konu edilen ilamda yargılama konusu olan taşınmaz satış vaadinden kaynaklı güçlendirilmiş şahsi hak niteliği sağlayan şerhlerin de taşınmazın aynına ilişkin olmadığını, verilen kararın açıkça hukuka aykırı bulunduğunu beyanla, istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir. DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE : Dava, İİK'nın 16. Maddesine dayalı şikayete ilişkindir. Uşak 3. İcra Müdürlüğünün 2022/2491 Esas sayılı dosyası ile takip alacaklısı davalılar vekilince davacı borçlu şirket aleyhine ilam vekalet ücreti ve yargılama gideri alacaklarının işlemiş faizleri ile birlikte toplam 52.312,95 TL olarak tahsili talebi ile Uşak 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/356 Esas, 2022/258 Karar sayılı 04/04/2022 tarihli ilamına dayalı olarak takip yapılmıştır....
Asliye Hukuk Hakimliğince verilen 02.07.2012 gün ve 49-279 sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden değil, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere bağışlama sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Eser sözleşmesi ilişkisi, davacı yüklenici şirket ile dava dışı ..... unvanlı şirket arasında kurulmuş olup, dava konusu değildir. Davanın tarafları arasındaki hukuki ilişkinin bağışlama sözleşmesinden kaynaklanmasına göre, kararın temyiz incelenmesinin yapılması görevi Yargıtay Yüksek 13.Hukuk Dairesi'ne aittir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın görevli Yargıtay Yüksek 13.Hukuk Dairesi Başkanlığı'na GÖNDERİLMESİNE, 07.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacının tarafına bağışlama ve hediye amacıyla toplamda 5.750,00- TL gönderdiğini, gönderilen paranın bağışlama amacıyla gönderilmiş olduğunu ve iade etmeyeceğini belirttiğinde ise davacı tarafın tehditlere başladığını, 10/07/2019 tarihinde 2.500- TL gönderip iade etmesi gerekmeyen, yardım ve bağışlama amacıyla gönderilen paradan davacı tarafa iadede bulunmak zorunda kaldığını, iddia edenin iddiasını ispat etmekle mükellef olup davacı tarafın kendisine gönderilen paranın borç ilişkisine dayanan bir bedel olduğunu kanıtlayamadığını belirterek davanın reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20'sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir....