Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 285. maddesinde bağışlama sözleşmesi “bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanmış, 290. maddesinde de koşullu bağışlamaya yer verilmiş buna göre; “bağışlamanın bir koşula bağlanarak” yapılabileceği ifade edilmiştir. 288. maddesinde “bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği ancak resmi şekilde yapılmış olmasına bağlıdır”, “şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme, bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde elden bağışlama hükmündedir....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.05.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davalı ... yönünden kabulüne, diğer davalı yönünden reddine dair verilen 09.07.2008 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_ Yerel mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler, yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine uygun olduğu gibi özellikle Borçlar Kanununun 258. maddesi uyarınca bağışlama akdinin ancak resmi senetle yapılmış ise muteber bulunmasına, taşınmazın davalılara bağışlama suretiyle temlik edildiği kanıtlanamaması bu haliyle şartların var olup olmadığının araştırılması gerekmemesine göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda...

      Somut olayda, davacı tarafça keşide edilen çeklerden kaynaklı bağışlamadan rücu ve menfi tespit talepli iş bu davanın Mahkememizde açıldığı, uyuşmazlığın temeli olan çekin, kıymetli evrak olarak Ticaret Kanununda tanımlı ve Yasada düzenlendiği..." gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. İstanbul 20....

        Mahkemece, davalılar arasındaki akrabalık nedeniyle satış işleminin bağışlama hükmünde olduğu ve satış bedeli ile taşınmazın gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir....

          Mahkemece, davalılar arasında yapılan satışın taşınmazın satış bedeli ile ... değeri arasındaki fark nedeniyle bağışlama hükmünde olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir....

            Dava konusu taşınmazın tapuda kayıtlı olduğu, bağışlama amacıyla davacı tarafından satın alınarak mülkiyetinin davalıya geçirildiği konularında tarafların bir uyuşmazlığı yoktur. Borçlar Kanunun 234. maddesi hükmüne göre bağışlama hayatta olan kimseler arasında ivazsız olarak bir malın tamamı veya bir kısmının diğer tarafa temliki işlemidir. Tapuda kayıtlı taşınmaz malın veya ayni bir hakkın bağış işlemi resmi biçim koşuluna bağlıdır. Kanunun aradığı şekil bir ispat değil sıhhat şartıdır. Aksi halde şekle uyulmadan yapılan bağışlama işlemi geçersiz olacağından hüküm ve sonuç doğurmaz, taraflar ancak verdiklerinin iadesini isteyebilir. Somut olayda da; bağışlamanın biçim koşuluna uygun yapılmadığı saptandığından, davacının taşınmazın satın alınması sırasında ödediğini talep etmesinde ve bu istemin hüküm altına alınmasında yasaya aykırılık yoktur....

              Hukukumuzdaki sözleşme serbestisi ilkesi gereğince de kocanın yüklenmiş olduğu edimini yahut bağışlama yönündeki vaadini koca dışında bir üçüncü kişinin de üstlenmesine engel bulunmamaktadır. Ancak mehri müeccel, ileriye yönelik bağışlama vaadi niteliğinde olduğundan, koca dışında üçüncü kişinin durumu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 128. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun BK 110. maddesi) yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, TBK'nın 288. (BK’nın 238.) maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Mehrin tanımına yer verildikten sonra 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) uyuşmazlık ile ilgili maddeleri de incelenmelidir. TMK’nın “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır....

              Tarafların Konya 2.Aile Mahkemesinin 2018/535 Esas sayılı dosyası ile 08/06/2021 tarihinde kesinleşen karar ile boşandıkları, davacının senette belirtilen 20.000,00 TL mehri müeccel bedeli için talepte bulunduğu ve bu bedel yönünden davanın kabulüne karar verildiği görülmüş ise de; Mehri müeccel, ileriye (evliliğin boşanma ya da ölümle son bulunması haline kadar) yönelik bir bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği, yazılı olma koşuluna bağlıdır. Davacının talebi, mehir olarak ödenmiş olan (mehri muaccel) bir alacak değil, bağışlama vaadi şeklinde (mehri müeccel) niteliğinde, mehir senedinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir. Bu sebeple, uyuşmazlık, aile hukukundan kaynaklanan alacak niteliğinde olmayıp, genel hükümlere dayalı ( TBK 286 vd.) alacak istemi niteliğindedir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilir....

              DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava; mehir senedine konu bir kısım ziynet eşyaları yönünden bağışlama vaadinden; bir kısım ziynet eşyaları yönünden ise ödünç sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Somut olayda incelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, taraflar arasındaki 11.01.2001 tarihli mehir senedinde yazılı bulanın talep konusu ziynet eşyalarının davacı tarafından teslim alındığının bildirilmesine göre dava dilekçesinde belirtilen teslim edilmediği iddia edilen ziynet eşyaları açısından talebin reddi kararı yerindedir. Öte yandan davacı vekilinin mehir senedinde davacıya teslim edilip davalı tarafından borç alındığına ilişkin iddiası ise ödünç sözleşmesi kapsamındadır. Taraflar arasındaki gelin-kayınbaba ilişkisi nedeniyle HMK'nın 203/1- a maddesi uyarınca ödünç sözleşmesi tanıkla ispatı mümkündür....

              Olayda alacak 06.06.2002 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklanmış, satış işlemi ise daha sonra 22.11.2002’de yani alacağın doğumundan sonra gerçekleşmiştir. İİK.nun 278. maddesinde akrabalar arasındaki satışlar, bedeller arasında fark bulunması nedeniyle bağışlama hükmünde sayılan tasarrufların iptâle tâbi olduğu, 280. maddede ise alacaklıdan mal kaçırmak kastıyla yapılan tasarrufların dava konusu edilebileceği açıklanmıştır. Borçlu hakkında yapılan icra takibinde icra müdürlüğünce aciz belgesi de düzenlendiğinden mahkemece İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde belirtilen iptâl koşullarının oluşup oluşmadığı üzerinde durularak davanın sonuçlandırılması gerekirken yazılı gerekçeyle istemin reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 17.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                UYAP Entegrasyonu