Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Birleşen dava yönünde ise, davacının ilk dilekçesinde taşınmazın alacak talebinden dolayı tapu iptali ve tescili, bu olmadığı takdirde 130.000 TL alacağın tahsilini istediği, ancak duruşma süresince bu taşınmazı davalıya bağışladığını belirtmiş olmakla, alacak talebi ayni hak doğurmadığından buna dayalı tapu iptali ve tescili davasının reddi, ayrıca yapılan devir işlemi karşı davacı tarafından bağış olarak belirtilmiş olmakla, bağışla edinilen mallar kişisel mal olup, katılma alacağı ancak emek karşılığında edinilen malların değeri üzerinden istenebileceğinden bağışladığı bu mala karşı alacak talebinin de reddine ancak davacının muavazaya dayalı tapu iptali ve tescili talebinin de bulunduğu anlaşılmakla, bu konuda dava açmakta muhtariyetine karar verilmiştir....

    Mehri müeccel, ileriye (evliliğin boşanma ya da ölümle son bulunması haline kadar) yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında üçüncü bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak, bu durum, Borçlar Kanunu’nun 110. maddesinde yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, Borçlar Kanunu’nun 238. maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği, yazılı olma koşuluna bağlıdır....

    Davacıların, çekişmenin esasına yönelik temyiz itirazlarına gelince; Kısaca bir tanımlama yapmak gerekirse, bağışlama; hayattakiler arasında teberru amacıyla yapılmış kazandırıcı bir işlemdir. Bağışlama aktinde, bir tarafın malvarlığında azalma, buna karşılık diğer tarafın malvarlığında ise bir çoğalma meydana gelir. Bağışlamanın konusunu, temliki mümkün olan herhangi bir şey veya hak teşkil edebilir. Dava dilekçesi incelendiğinde; davacıların, davalıya dört ayrı nedenle bağışlama yaptıklarını iddia ettikleri görülmektedir. Bunlardan ilki, 28.09.1998 tarihinde İnterbank Bakırköy şubesinden davalının hesabına havale edilen 1.007.893,- ABD Doları, ikincisi elden verildiği iddia edilen 313.797,- ABD Doları, üçüncüsü, bazı şirket hisse senetlerinin bağışı, dördüncüsü ise 1382 ada 73 sayılı parseldeki 8 ve 9 numaralı bağımsız bölümlerin bağışlanmasıdır....

      Mahkemece, ilk tasarrufların satış bedeli ile taşınmazların gerçek değerleri arasında fahiş fark bulunması, ikinci tasarrufların ise davalılar arasındaki yakın akrabalık nedeniyle bağışlama niteliğinde olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı borçlu ... vekili ile davalılar ... ve ...vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, aciz belgesine karşı açılan bir davanın olmamasına, davalı ...’a yapılan satışta edimler arasında aşırı fark bulunmasına, İİY'nın 278/2 maddesinde edimler arasındaki aşırı farkın bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğunun öngörülmesine, 3. kişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin ödendiğinin yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamamasına, edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceğine...

        İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki beyan ve savunmalarını tekrar ile icraya konu ilam taşınmazın aynına ilişkin olmadığı gibi, takibe konu edilen ilamda yargılama konusu olan taşınmaz satış vaadinden kaynaklı güçlendirilmiş şahsi hak niteliği sağlayan şerhlerin de taşınmazın aynına ilişkin olmadığını, verilen kararın açıkça hukuka aykırı bulunduğunu beyanla, istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir. DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE : Dava, İİK'nın 16. Maddesine dayalı şikayete ilişkindir. Uşak 3. İcra Müdürlüğünün 2022/2491 Esas sayılı dosyası ile takip alacaklısı davalılar vekilince davacı borçlu şirket aleyhine ilam vekalet ücreti ve yargılama gideri alacaklarının işlemiş faizleri ile birlikte toplam 52.312,95 TL olarak tahsili talebi ile Uşak 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/356 Esas, 2022/258 Karar sayılı 04/04/2022 tarihli ilamına dayalı olarak takip yapılmıştır....

        Davalılar davacıların da taraf olduğu bazı işlemlerle 15.5.1961 tarihli bağışlama iradelerinin ortadan kalktığını davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dayanılan senetlerdeki davalılar iradesinin ve bağışlama olduğu kabul edilerek Yeni ... köyündeki 1528, 1518, 1456, 1463, 1466 ve 1419 ile Eski ... köyündeki 1387, 1421, 1291, 1344, 81 ve 1388 parsellerdeki davalılar payının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmiştir. Hükmü davalılardan ... temyiz etmiştir. Davadaki istemin dayanağı, 15.5.1961 günlü “Harici Anlaşma Senedi” başlıklı sözleşme ve aynı tarihli noterde düzenlenen “Re’sen ...”dir. Bu belgeler incelendiğinde davalıların hangi parsellere ilişkin açıklamada bulundukları anlaşılamamakta ise de, murisleri ... ...’dan intikal eden 26 parça taşınmaz dışındaki paylarını davacılara bağışlama taahhüdünde bulunduğu görülmektedir. Gerçekten, Borçlar Kanununun 22.maddesi hükmünce, bir aktin ileride inşa edilmesine dair yapılan mukavele geçerlidir....

          nın kredi borçlarından kaynaklı alacağı olduğunu, davalı borçlu aleyhine icra takibi yapıldığını, borçlunun adına kayıtlı malvarlığının bulunmadığını, adına kayıtlı gayrımenkulü davalı kızı ...'e, ... tarafından da davalı ...'e devredildiğini beyan ederek tasarrufların iptali ile cebri icra yetkisi tanınması talep edilmiştir. Davalı ... ve davalı ... vekili aralarındaki tasarrufun mal kaçırma kasdı ile yapılmadığını, söz konusu satışın gerçek bir satış olduğunu beyan ile davanın reddini talep etmişlerdir. Davalı ...'a dava dilekçesi tebliğ edildiği halde duruşmalara iştirak etmediği, davaya da cevap dilekçesi ibraz etmediği anlaşılmıştır....

            İlk derece mahkemesince, İİK'nın 257 maddesiyle ihtiyati haciz talep koşullarının ve vadesi gelmemiş borçlar için ihtiyati haciz istenebilecek hallerin düzenlendiği, ihtiyati haciz talep edebilmek için öncelikle ortada bir para borcunun bulunması, ihtiyati haciz talep edenin borcun alacaklı sıfatına sahip olması gerektiği, uyuşmazlığın muris muvazaasından kaynaklı alacak davası olduğu, davalı tarafça sorumlu olunan muaccel para borcu bulunmadığı, muvazaa iddiasının yargılamayı gerektirdiği, dava konusu taşınmazın 2002, 2007, 2013 yıllarında devre konu olduğu, davanın yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı, davalının kaçacağına, mal kaçırma girişiminde bulunacağına dair işlemine rastlanmadığı, sadece para alacağı olması sebebiyle ihtiyati haciz uygulanmasının hukuki güvenilirlik ilkesini zedeleyeceği gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir....

            Bağışlananın, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemesi, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranması veya yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemesi durumlarında bağışlayan, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir (TBK madde 295)....

              Murisin ölüm tarihi, taşınmazın tapuda kayıtlı oluşu, belgede mirasçılardan üçünün imzasının bulunması ve belge içeriği birlikte değerlendirildiğinde; belgede mirasçılardan ... yer almadığı gibi muris ...’nin belgenin düzenlendiği tarihte sağ olması ve belgede yer almaması, bizzat imzasının da bulunmaması sebebiyle belgenin TMK’nun 677 ve 678. maddelerine göre miras payının devri niteliğinde olmadığı, hukuki sonuç doğurmayacağı, yasada belirtildiği üzere resmi şekilde yapılmamış olmasından dolayı mirastan feragat sözleşmesi (TMK’nun 528 ve 545.maddeleri ile 11.2.1959 tarih 16/14 sayılı YİBK) veya şartlı bağışlama taahhüdü (Borçlar Kanununun 238.m.) olarak da nitelendirilemeyeceği açıktır. Henüz kazanılmamış haktan vazgeçilmesi veya mirasın reddinin de bağışlama olmadığı konusunda duraksama yoktur. Aradan geçen zaman sebebiyle resmi şekilde yapılmayan sözleşmenin geçerli hale gelmesi, hukuki değer kazanması da kabul edilemez....

                UYAP Entegrasyonu