Dava dilekçesindeki anlatıma ve netice-i talebe göre somut uyuşmazlıkta iki ayrı istem mevcut olup ilki vakfın gelir fazlasından faydalanma amacına yönelik galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti; ikincisi ise mütevelli atanma kararına esas teşkil etmesi yönü ile vakıfların tevliyetine ehil vakıf evladı olduğunun tespiti istemine ilişkindir. 1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilamında açıklanan gerektirici sebeplere göre , davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve HUMK'un 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan sair karar düzeltme istemlerinin reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Dava dilekçesindeki anlatım ile davacıların galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduklarının tespiti yanında aynı vakıfların tevliyetine ehil vakıf evladı olduklarının da tespitine karar verilmesi istenmiştir. 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 3.maddesinde, mülhak vakıf mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin yürürlük...
HTS raporundan anlaşılmış olması, ancak sanığın atılı suçlamayı kabul etmemiş olması karşısında; 0542 311 22 83 nolu hat ile görüşmelerin arayan ve aranan olarak dökümlerinin getirtilip dosya içerisine konularak hattın kimler tarafından kullanıldığının tespiti ve tespiti yapılan kişiler ile sanık arasında herhangi bir yakınlığının bulunup bulunmadığının tespitinden sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, 2) Gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti açısından; sanığın olay anında suç yerinde olup olmadığının tespiti bakımından; sanığın kendisi tarafından beyan edilen ve ilgili cep telefonu operatör şirketlerinden sorularak elde edilecek cep telefonu numaralarının, telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarının ve sanığın telefon görüşmelerine ait dökümlerdeki baz istasyonlarının suç yerinde olay günü ve saatinde bulunup bulunmadığı belirlenerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun...
Dava, sigorta başlangıç tarihinin 01.10.1986 olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde 01.10.1986 tarihli işe giriş bildirgesinin davacıya ait olduğunun tespitine şeklinde kısmen kabul kararı vermiştir. Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.”...
Vakıflar Kanunu ve Vakıflar Yönetmeliğine göre, galle fazlası evlada şart kılınan mazbut ve mülhak vakıflarda vakfedenin soyundan gelen ve bu nedenle vakfın gelirinden (gallesinden) yararlanma hakkına sahip olan kişiler için öncelikle dava açılması ve bu haklarının dava ile tespit edilmesi aranmıştır. Uygulamada bu dava, vakıflarda evladiye davaları, vakıf evladı ya da galleye müstehak evlat olduğunun tespiti davası şeklinde isimlendirilmiştir. Belirtmek gerekir ki vakıf evladı kavramı daha çok, vakfedenin çocukları ya da alt soyundan gelenler için kullanılan bir kavram olup, vakfedenin akrabaları ya da vakıftan yararlanan ismi ile belirtilmiş kişileri kapsamamaktadır. Vakfın geliri üzerinde hak sahibi olduğuna ilişkin davayı, vakfiye uyarınca galleden yararlanma hakkı olan, yani vakfeden ile soy bağı olan ya da soy bağı olmasa bile galleden kendisine pay özgülenen diğer kişiler açabilir....
-KARAR- Davacı, mirasbırakanı dedesi ... oğlu İbrahim’in paydaşı olduğu 25 parsel sayılı taşınmazın ortaklığın giderilmesi davası sonucunda satışına karar verildiğini, satış işlemlerinin tamamlandığını ancak .... oğlu ...’in kimliği tespit edilemediğinden payına isabet eden bedelin kayyım idaresinde olduğunu ileri sürerek miras bırakanı ile taşınmazda 192/576 pay ile malik olan .... oğlu ....’in aynı kişiler olduğunun tesiptine karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının eda davası açma imkanı varken tespit davası açmakta hukuki yararının olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur....
Asliye Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 21/05/2014 NUMARASI : 2012/298-2014/297 Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I 1-Davalılar R.. U.., A.. U.., S.. U..'a mahkemenin gerekçeli kararı ve davacı yan temyiz dilekçesi tebliğinin aynı adrese yapıldığı ve bu adreste aynı kişiler tarafından tebliğ alındığı anlaşılmıştır. Bu kişilerin tamamının aynı adreste birlikte oturmaları hayatın olağan akışına uygun bulunmadığından tebligatların gerçekçi olmadığı izlenimi uyanmaktadır....
Eldeki dosyada, davacı Kurumca iptal edilen 02.11.2009-10.12.2009 tarihleri arasındaki hizmetlerinin geçerli olduğunun tespiti, aksi yöndeki Kurum İşleminin iptali ve 29.980,43 TL borçlu olmadığının tespiti istemlerine ilişkin açılan davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir....
Mahkemece, istek tanık sözlerine dayanılarak hüküm altına alınmışsa da ifadeleri hükme dayanak alınan tanıklar biri dışında davacıyla birlikte çalışan ve kayıtlara geçmiş kişiler olmadığı gibi, aynı çevrede benzer işi yapan başka işverenlerin çalıştırdığı ve bordrolara geçmiş kimselerde değildir. Dinlenen tanıklardan Hüseyin Koşum’un işverence verilen dönem bordrolarında adı bulunmakta ise de anılan tanığın çalışmaları da kesintili olarak bildirildiği gibi dava konusu dönemin tamamını kapsar biçimde çalışmasının bulunmadığı ortadadır. Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez. Öte yandan tespiti istenilen süreler çok öncelere ilişkin bulunduğundan tanıkların bu sürelerle ilgili bilgileri bu güne değin eksiksiz olarak hafızalarında korumaları da hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun düşmez....
Vakıflar Kanunu ve Vakıflar Yönetmeliğine göre, galle fazlası evlada şart kılınan mazbut ve mülhak vakıflarda vakfedenin soyundan gelen ve bu nedenle vakfın gelirinden (gallesinden) yararlanma hakkına sahip olan kişiler için öncelikle dava açılması ve bu haklarının dava ile tespit edilmesi aranmıştır. Uygulamada bu dava, vakıflarda evladiye davaları, vakıf evladı ya da galleye müstehak evlat olduğunun tespiti davası şeklinde isimlendirilmiştir. Belirtmek gerekir ki vakıf evladı kavramı daha çok, vakfedenin çocukları ya da alt soyundan gelenler için kullanılan bir kavram olup, vakfedenin akrabaları ya da vakıftan yararlanan ismi ile belirtilmiş kişileri kapsamamaktadır. Vakfın geliri üzerinde hak sahibi olduğuna ilişkin davayı, vakfiye uyarınca galleden yararlanma hakkı olan, yani vakfeden ile soy bağı olan ya da soy bağı olmasa bile galleden kendisine pay özgülenen diğer kişiler açabilir....
Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2014/980 esas 2015/434 karar sayılı mirasçılık belgesi ve mirasçılık belgesine dayanan nüfus kayıt örneğinde adı geçen kök muris Abdullah ve Dudu'dan olma 1290 doğumlu muris Ömer'in aynı kişi olduğunun tespitine," şeklinde karar verildiği görülmüştür....