Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı ...Ş., talebin zaman aşımına uğradığını, davacıya satılan malda herhangi bir ayıbın bulunmadığını, 27 parselin mülkiyet alanının baştan beri 44.078,94 m2 olduğunu, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, eksik ve ayıp bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 27/05/2000 tarihinde yapıldığı, 16/05/2002 tarihinde tapu tescilinin yapıldığı ve Eylül 2002 tarihli teslim tutanağı ile konutun teslim edildiği, teslim tutanağında herhangi bir ihtirazi kaydın bulunmadığı ve davanın 27/05/2011 tarihinde açılmış olduğu anlaşıldığından süresinde bir ayıp ihbarı olmadığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava, satış esnasında sunulan projede ve tanıtımlarda belirtilen ancak eksik yapılan işler nedeni ile davacının satın aldığı dairede oluşan değer kaybının ödetilmesi talebine ilişkindir....

    Davalı ...Ş., talebin zaman aşımına uğradığını, davacıya satılan malda herhangi bir ayıbın bulunmadığını, 27 parselin mülkiyet alanının baştan beri 44.078,94 m2 olduğunu, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, eksik ve ayıp bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, süresinde ayıp ihbarı olmadığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava, satış esnasında sunulan projede ve tanıtımlarda belirtilen ancak eksik yapılan işler nedeni ile davacının satın aldığı dairede oluşan değer kaybının ödetilmesi talebine ilişkindir....

      Davalı ...Ş., talebin zaman aşımına uğradığını, davacıya satılan malda herhangi bir ayıbın bulunmadığını, 27 parselin mülkiyet alanının baştan beri 44.078,94 m2 olduğunu, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, eksik ve ayıp bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 23/04/2000 tarihinde yapıldığı, 07/06/2005 tarihinde tapu tescilinin yapıldığı ve Eylül 2000 tarihli teslim tutanağı ile konutun teslim edildiği, teslim tutanağında herhangi bir ihtirazi kaydın bulunmadığı ve davanın 27/05/2011 tarihinde açılmış olduğu anlaşıldığından süresinde bir ayıp ihbarı olmadığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava, satış esnasında sunulan projede ve tanıtımlarda belirtilen ancak eksik yapılan işler nedeni ile davacının satın aldığı dairede oluşan değer kaybının ödetilmesi talebine ilişkindir....

        Mahkemece istemin, satılan malların ayıplı olduğu iddiasına dayalı sözleşmeden dönme nedeniyle ödenen kısmi semenin iadesi talebinden ibaret bulunduğu, davalının satım konusu malların ayıplarını önceden bildirdiği ve davacının da bunları inceleme hakkına sahip olduğu; davacının teslimden sonra ayıp ihbarında bulunmadığı ve malları ayıplı haliyle kabul etmiş sayılacağı, sözleşmeyi haksız fesheden davacının ödediği peşinatı geri isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine; takipte haksız ve kötüniyetli olan davacının %40 oranında tazminatla mahkûmiyetine karar verilmiş; hüküm davacı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir. Ticari satımlarda ayıp ihbarına ilişkin düzenlemeleri içeren Türk Ticaret Kanunu’nun 25/3 üncü maddesine göre ayıp ihbarına ve muayeneye ilişkin süreler, malın tesliminden itibaren hesaplanır. Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 3 üncü maddesi, ödemenin tamamlanmasından önce mal teslimi yapılmayacağını hükme bağlamıştır....

          Ancak sözleşmenin tarafı olmayan kayıt malikinin mülkiyeti satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan hakkın bertaraf edilmesi kastiyle kötüniyetle kazandığı ileri sürülmüşse, malikin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi olup olmadığının araştırılması zorunludur. Burada, satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edilip edilmediğinin önemi yoktur. Önemli olan, mülkiyet hakkı sahibinin satış vaadi sözleşmesini bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının saptanmasıdır. Böyle olunca, taraflardan davacının kötüniyet iddiasına karşı delilleri istenip toplanmalı ve davalının durumu Türk Medeni Kanununun 3. maddesi çerçevesinde değerlendirerek bir sonuca ulaşılmalıdır....

            ın davasının kabulüne, birleşen diğer davaların reddine dair verilen 26.06.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... ve birleşen davanın davacıları tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_ Dava, biçimine uygun düzenlenen 23.11.2004 günlü taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ise miras yolu ile geçen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiasına dayalı mülkiyet aktarımı istemlerine ilişkindir. Mahkemece, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı istek hüküm altına alınmış, birleştirilen davalar reddedilmiştir. Hükmü, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin vaat borçlusu ile birleşen davanın davacıları temyiz etmiştir. Kaynağını Borçlar Kanunu’nun 22. maddesinden ... taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türündendir....

              TBK'nın 223/2 maddesi gereğince, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp (gizli ayıp) bulunması halinde bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa durumun hemen satıcıya bildirilmesinin gerektiği, bildirilmezse satılanın bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılacağı hususu düzenlenmiştir. Davacının iddiasına göre davaya konu makine 08.08.2017 tarihinde gümrükten çekilmiş olmakla, 11.08.2017 tarihinde makinenin kurulum ve aktivasyonu için davalı şirket yetkililerinin makinenin bulunduğu davacı şirket işyerine geldikleri, davacının iddiasına göre kurulumun gerçekleşmediği ileri sürülmekte, ancak davalı tarafın cevap dilekçesinde ise kurulumun yapıldığının ve çalışır vaziyette makinenin teslim edildiğini öne sürmektedir....

              Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin varlığından ve taraflarını bağlayıcılığından söz edebilmek için icap ve kabulün karşılıklı ve birbirine uygun olması, başka bir anlatımla aktin esaslı noktalarında irade beyanları arasında birlik bulunması, ayrıca, yine tarafların aktin esaslı noktalarında uyuşmaları gerekir. Böylece taraflar ileride diğer bir akit yapma borcu altına girer. Çünkü taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapılınca bir aktin hükümlerini yerine getirmek değil, ileride yeni bir sözleşme yapmak mukavele edilmiş olur. Fakat tarafların biçimine uygun satış vaadi sözleşmesi yapmalarına rağmen gerçek iradeleri ileride bir taşınmaz satışı yapılması doğrultusunda değil, örneğin; ödünç paranın teminatı olmak üzere birleşmiş ise gerçek bir satış vaadi sözleşmesinin varlığından söz edilemez. Zira bu gibi durumlarda satış vaadi sözleşmesi ile taşınmaz teminat olarak gösterilmekte, üzerinde rehin tesis edilmektedir....

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava, satış ve zilyetliğin devri sözleşmesinin yanları arasındaki, muvazaa iddiasına dayalı sözleşmenin iptali isteğine ilişkin olup, 2797 sayılı Yargıtay K.nun 14.maddesi gereğince temyiz incelemesi 13.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Yukarıda belirtilen nedenle dosyanın görevli sözü edilen Yüksek Daire Başkanlığına gönderilmesine, 18.04.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

                  Dava, taraflar arasında taşınmaz satışına ilişkin yapılan sözleşmeye aykırı hareket edildiği iddiasına dayalı olarak yapılan fesih işlemi nedeniyle satışa konu taşınmaza vaki elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir....

                    UYAP Entegrasyonu