kararında şekil ve esas şartlarına aykırılıklar olup, şekle aykırılıkların; rüçhan hakkı kullandırma şartlarına aykırılık, ayni sermaye artırımı şartlarına aykırılık, esas yönden aykırılıkların ise; sermaye artırımında kullanılan ortak alacaklarının muvazaalı olması, bilgi alma, inceleme, denetleme haklarının ihlali, dürüstlük kuralına aykırılık ve kötüniyetli sermaye artırımı olduğunu ileri sürerek, 26/12/2013 tarihli olağanüstü genel kurul kararının iptalini talep ve dava etmiştir....
A.Ş. vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemenin yabancı uyruklu davacının mevzuat gereği sermaye artırımı karşılığı oluşan yeni payları edinip edinemeyeceğini incelemediğini, mahkeme kararının çelişki arzettiğini, kök payın davalı ...’a ait olduğunun mahkeme kararı ile kesinleştiğini, bu durumda dava konusu 18.000 adet payın da ona ait olduğunu, davacının müvekkili şirkette tek bir payının ve ortaklık sıfatının bulunmadığını, şirketten ayrılmak yönünde bir iradeye sahip davacının hissesini devrettikten sonra 10 yıl sonra bu davayı açarak hiçbir risk üstlenmeden ve herhangi bir bedel ödemeden şirketin yarısını adeta bedelsiz ele geçirmeyi amaçladığını, kararın dürüstlük kuralına aykırılık taşıdığını, şirketin büyüdüğünü gören davacının dava açma hakkını kötüye kullandığını, sermaye artırımı bakımından engelleyici bir tavır takınmama yönünde bir iradeye sahip davacının diğer davalı üzerinde güven oluşturduğunu, zamanaşımı süresi ile hak düşürücü sürenin geçtiğini, diğer davalının hisse...
Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 13.03.2012 gün ve 2010/1168-2012/101 sayılı kararı onayan Daire’nin 03.07.2013 gün ve 2012/16525-2013/14182 sayılı kararı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %25 hissesine sahip olduğunu, davalı şirketin 15/09/2010 tarihinde olağanüstü ortaklar kurulu toplantısını yaparak sermaye artırımı kararının alındığını, ancak toplantıya yapılan davetin ve alınan sermaye artırımı kararının hukuka aykırı olduğunu, sermaye artırımına gidilmesinin tek amacının müvekkilin şirketteki hisse oranını küçültmek olduğunu, sermaye artırımı kararının şirketin mali durumu gerektirmediği halde alındığını, şirketin iç kaynaklarından sermaye artırımının...
Davalı vekili, hak düşürücü süreden sonra genel kurul kararının iptalinin istenemeyeceğini, üç yıl sonra açılan davanın iyi niyetle bağdaşmadığını, 6762 sayılı Kanun'a göre ana sözleşme değişikliği niteliğindeki sermaye artırımı kararının yeterli nisapla alındığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin 28.12.2009 tarihinde aldığı sermaye artırımı kararında ortaklardan imzasının bulunduğu, diğer ortaklar ... ve ...'nın toplantıda hazır olmadığı, davet prosedürüne uyulmadığı, diğer ortaklara bildirim yapılmaksızın sermaye artırımı kararı alındığı, dolayısıyla yapılan toplantının usulsüz olduğu gerekçesiyle davalı şirketin 28.12.2009 tarihli genel kurul ve sermaye artırımına ilişkin alınan genel kurul kararının yoklukla butlanına karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. .../......
Şüyulandırma sonucu oluşan imar parseli paylı mülkiyet hükümlerine tabi yeni bir taşınmaz kimliği kazanır. Bu şekilde oluşan taşınmazlarda paydaşlığın giderilmesi davası açılabilmesi için yeni meydana getirilen imar parselinin tapuya kayıt ve tesciline gerek yoktur. Yeni imar parseli tescil edilmeden de dava açılabilir. Ancak yargılama sırasında ilgililerine tapuya tescil işlemini yaptırmak üzere süre ve olanak tanınması gerekir. Zira bu yeni tapu kaydı üzerinden paydaşlığın giderilmesine karar verilebilecektir. Olayımıza gelince; dava konusu edilen 16-36 ve 37 no'lu parseller davacı, 3 no'lu parsel ise davalı adına kayıtlı iken Niğde Belediye Encümeni'nin 26.04.2005 gün ve 361 sayılı kararı ile şüyulandırıfarak taşınmazların tapu kayıtlarına bu konuda şerh düşülmüştür. Bununla birlikte tapu kayıtlarında taşınmazlar halen müstakil varlıklarını korumaktadır....
Davalı-davacı babadan nafaka artırımı davasına yönelik temyiz itirazı bakımından alınması gerekli nispi temyiz karar harcının; velayetin değiştirilmesi davasına yönelik temyiz itirazı bakımından ise maktu temyiz karar harcının alınmadığı görülmektedir. Sözü edilen noksan harcın Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 434/3. maddesinde gösterilen usul uygulanılarak temyiz edenden tahsili ile buna ilişkin makbuzun dosyaya alınmasından sonra gönderilmek üzere dava dosyasının mahalli mahkemesine İADESİNE oybirliğiyle karar verildi....
Davalı vekili, alınan sermaye artırımı kararında hukuka aykırılık bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, Sermaye Piyasası Kurulu'nun 01.02.2013 tarih ve 4/130 sayılı kararı ile davalının sermaye artırımı başvurusunun olumsuz karşılanarak işlemden kaldırılmasına karar verildiği, bu nedenle davanın konusuz kaldığı, anılan karar göz önüne alındığında davanın açılmasına davalının sebebiyet verdiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davalar hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin ve davacılar için takdir edilen vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davacılar ... vekili ile davalı vekili temyiz etmiştir. 1-Asıl davada davacılar davalı şirketin sermaye artırımına ilişkin kararının iptalini talep etmişlerdir....
Somut olayda;Dava açıkça yoksulluk nafakasının artırımı talebinden ibaret olmasına,mahkemece öninceleme duruşmasında da uyuşmazlık bu şekilde tespit edilmesine ve gerekçeli kararın başlığında dava türü"nafakanın artırımı"olarak belirtilmesine rağmen TMK 166/1 md.kapsamındaki boşanma şartlarının gerçekleşmediğine ve ispatlanamadığına,sadece davacının isteği dikkate alınarak kabul kararı verilemeyeceği şeklinde gerekçe bulunmaktadır.Bir başka deyiş ile davacının talebi ile ilgili yukarıda belirtilen HMK 297 nci maddesine uygun herhangi bir gerekçe bulunmamaktadır.Dolayısı ile davada talep edilen miktara ilişkin kesinlik değerlendirilmesinin yapılabilmesi de mümkün olmamıştır. Belirtilen eksiklik HMK 353/1- a-6 md.kapsamında giderilebilecek nitelikte bulunmakla aşağıdaki şekilde hüküm tesisi uygun görülmüştür....
Mahkemece; davacı-karşı davalı kadının sürekli gelir getiren bir işinin olduğu, müşterek çocuğun ise, ihtiyaçlarının arttığı gerekçesiyle asıl davada yoksulluk nafakasının artırımı talebinin reddine, iştirak nafakasının artırımı talebinin kısmen kabulü ile 300 TL'den 400 TL'ye artırımına; karşı davanın ise kısmen kabulü ile yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı-karşı davacı vekilinin tüm, davacı- karşı davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Taraflar arasında görülen boşanma dava dosyasında davalı kadın lehine 400 TL yoksulluk nafakasına 08.05.2012 tarihinde karar verilmiş, bu dava ise 09.05.2014 tarihinde açılmıştır....
olması durumunda genel kurul toplanma ve karar şartlarına aykırı olan, müvekkilinin rüçhan hakkını kısıtlayarak, dürüstlük kurallarına aykırı olarak müvekkilini borçlandıran genel kurul kararının ve sermaye artırımı kararının iptaline telafisi imkansız zararlar doğacağı muhakkak olduğundan sermaye artırımı kararı yönünden ihtiyati tedbir kararı verilerek sermaye artırımı kararının dava sonuna kadar uygulanmamasına ve bu durumun ticaret sicil gazetesinde ilanına, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı yan uhdesinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....