Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Sigortalının işverenden talep edebileceği kazanç kayıplarının tespiti için yapılan hesap hatalıdır. Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesinin kaldırma kararında da belirtildiği gibi, Hesabın hak sahibi dosyasında olduğu gibi kaçınılmazlıktan %40 hakkaniyet indirimi yapılarak buna işverenin kusuru da eklenmek suretiyle bulunan rakamın kazanç kayıplarına uygulanması suretiyle sigortalının talep edebileceği miktar belirlenmesi gerekirken yani 18.435,20 x 68,60 (%(21,51 + (78,49%60=)47,09)= 12.646,54 TL bu yöndeki itirazlarımız dikkate alınmadan, sadece davalı işverenin kusuru dikkate alınarak hak saihibi sigortalının davalı işverenden talep edebileceği miktarın belirlenmesi hatalıdır. Hesap raporunda malul sigortalının aktif çalışmasının 60 yaşına kadar süreceği düşünülerek hesap yapılmış, 60 yaş sonrasında yaşlılık devresine ait kazanç kaybı hesabı yapılmamıştır. Bu husus 5510 sayılı yasaya ve tazminat hukuk ve uluslararası Tazminat hukukunun Genel İlkelerine aykırıdır....

reddedildiğini, yurtdışı borçlanma servisince 15/03/2017 tarihinde sigortalının Hollanda'da emekli olduktan sonra ki borçlanılan hizmet sürelerinin iptal edilmiş olduğunu, prim ödeme gün sayısının 5300 gün den 4066 güne düşürüldüğünü, yurt dışı hizmet borçlanma, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları süreleri, aylığa hak kazanma şartlarının ve bu sürelerin aylık hesabında değerlendirilmesine göre, Antalya 2.İş Mahkemesinin 2015/564 Esas 2016/374 karar sayılı gerekçeli kararına istinaden ilk işe girişi tarihi 01/02/1988 olarak işleme alındığını ve emeklilik şartı 44 yaş 20 yıl 5225 gün olması gerektiğini, ancak sigortalının 4071 gün hizmeti tespit edildiğinden 2. kez tahsis talebinin red edildiğini, yine sigortalının borçlanmaya itirazı ile ilgili olarak 04/12/2013 tarihli yurtdışı borçlanma talebi olduğunu, sigortalının 18/05/1999 tarihinde malulen emekli olduğundan bu tarihten sonraki çalışma süreleri borçlandırılamayacağından 2011/48 sayılı genelgeye istinaden bu tarihten sonraki borçlanma...

    Yaşamını yitiren sigortalının eş, çocuk, anne, babasına ölüm sigortasından aylık tahsisi yapılabilmesi için öncelikle hak sahipliği sıfatının kazanılması gerekmekte, bunun için hak sahiplerine ilişkin aylık bağlama koşullarının sağlanıp sağlanmadığına bakılmakta, başka anlatımla bu koşulları tümüyle yerine getiren kişi hak sahipliği sıfatını kazanmakta, anılan sıfata sahip kişilere, sigortalıya ait tahsis şartları da gerçekleşmişse aylık bağlanabilmektedir. Şu durumda yukarıda sıralanan maddeler ve sosyal güvenlik hukuku ilkeleri dikkate alındığında yasal mevzuat ve aylık bağlama koşulları kendi içerisinde ayrıştırılmalı, sigortalıya ait şartlar sigortalının ölüm günü itibarıyla yürürlükte olan yasal mevzuat kapsamında değerlendirilmeli, hak sahiplerine ilişkin koşullar ise hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihte yürürlükte olan yasal düzenlemeler çerçevesinde irdelemeye tabi tutulmalıdır. 3....

      Maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye'de hiçbir T4 tabi çalışması yoksa T4 Türkiye'de çalışması varsa en son tabi olduğu T4 müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.'' Her ne kadar, 3201 sayılı Kanun'un 3. Maddesinin 1. Fıkrasında ''ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahiplerinin borçlanma hakkı bulunduğu ve borçlanma tarihinde Türk vatandaşı olunması gerektiği Kurumca savunulmakta ise de gerek 12.06.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28. Maddesinde gerekse de önceki 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 29....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Davacı, Kurum işleminin iptaliyle, kesilen yetim aylığının tekrar bağlanmasına karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. K A R A R Dava, davacının ölen babası nedeniyle aylık almaya hak kazandığının tespiti ile Kurum tarafından boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı gerekçesi ile bağlanmayan aylığa hak kazandığının tespiti ve aksi Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulü ile davalı kurumun 19.8.2010 tarih 2010/138 sayılı rapora esas işlemin iptali ile davacıya yeniden yetim aylığının bağlanmasına,karar verilmiştir....

        İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 26/03/2019 NUMARASI : 2018/428 E., 2019/185 K....

        İş Mahkemesinin 21.11.2017 tarihli hükmünün, birinci fıkrasının tamamen silinmesi ile yerine “Davacıya 01.03.2016 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine ve bu tarihten sonra ödenmesi gereken aylıkların, 01.06.2016 tarihi başlangıç kabul edilerek, her bir aylık için aylığa hak kazanılan tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine” ibaresinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 11.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi. .......

          HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2018/4127 KARAR NO : 2020/443 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : ORDU İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 11/10/2018 NUMARASI : 2016/269 2018/554 DAVA KONUSU : İş (Sigortalının Aylığa Hak Sahipliğinin Belirlenmesi İstemli) KARAR : Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıya sosyal sigorta işlemleri yönetmeliğinin geçici 8.mad.10.fıkrası gereği kuruma dilekçe vermesi durumunda 14.07.1999 tarihine kadar hizmet alabileceğinin bildirilmesi üzerine davacı tarafından kuruma 08.04.2016 tarihinde 360 gün dilekçesi verildiğini, söz konusu bu dilekçe ile davacının 1 yıl 360 günden az olan SSK çalışmaları dışında Bağ-Kur sigortalısı olduğu süreler dışında siggortalı olduğu sürelerin yeniden düzenlendiğini, yapılan son güncelleme ile davacının sigortalılılık tescil ve hizmet dökümü incelendiğinde davacının 506 sayılı kanuna tabi çalışmasının 02.10.2000 tarihinde sona erdiğinden 377 gün kesintisiz olarak...

          Dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında, sigortalının hak sahiplerinin kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemli olarak açtıkları davaların görülmekte olan dava ile birleştirilmesine karar verilmesi üzerine her iki dava birlikte görülerek, kazası sonucu yardıma muhtaç % 100 oranındaki sürekli göremezlik nedeniyle açılan dava nedeniyle; sigortalı bakımından maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, sigortalının manevi tazminat isteminin kabulüne, eş ve çocuklarla, anne ve babanın manevi tazminat istemlerinin ise önceki gibi kısmen kabulüne, kazası sonucu ölüm nedeniyle hak sahiplerinin açtığı birleşen davalarda ise maddi tazminat istemlerinin kabulüne, manevi tazminat istemlerinin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davacı ve davalı taraf vekillince temyiz edilmiştir....

            Somut olayda, kazası olduğu iddia olunan olayın, Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirildiği ve yapılan müfettiş tahkikatı ile kazası sayıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, davacı sigortalının maluliyet oranının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık ve Maluliyet İşlemleri Dairesi Başkanlığı tarafından davacı sigortalının sürekli göremezlik oranı % 21,00 olarak belirlenmiştir. Davalıların anılan maluliyet oranına itirazı üzerine, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu 05.04.2002 tarihli kararında davacının sigortalının sürekli göremezlik oranın % 21,00 olduğunu ve kontrolünün gerekmediğini belirlemiştir. Bu belirlemeye de davalı tarafça itiraz edilmesi üzerine Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu davacı sigortalının sürekli göremezlik oranını % 40,00 olarak saptamıştır....

              UYAP Entegrasyonu