Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Kamu alacağının tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanun’un 55’inci maddesi uyarınca düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrine karşı borçlu, anılan Kanun’un 58’inci maddesi uyarınca “...7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir...” Öncelikle, belirtilmelidir ki; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.2001 gün ve 21-201-297; 24.03.2004 gün ve 10-164-170; 02.11.2011 gün ve 21-571-680 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere itiraz için öngörülen yedi günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır....

    İDDİA VE SAVUNMANIN ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ,İstanbul Anadolu 8.İcra Müdürlüğünün 2021/7049 Esas dosyasından müvekkili T1 hakkında yapılan ilamsız takipte ikinci kez gönderilen örnek no:7 ödeme emrinin 29.06.2021 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu , ikinci ödeme emrinin tebliğinin akabinde de yasal itiraz süresinde borca itiraz edilerek takibin durdurulmasına karar verilmesi talep edildiğini, yasal süresinde yapılan itiraz nedeniyle 06.07.2021 tarihinde takibin durdurulmasına karar veren icra müdürünün, aynı tarihte alacaklı vekilinin talebine karşı verdiği red kararından sonra ise bu kez 12.07.2021 tarihinde '‘Müdürlüğümüzün 06.07.2021 tarihli takibin durdurulması kararından vazgeçilmesine, borçlu T1 yönünden takibin devamına’ şeklinde ilk iki kararının tam aksi yönünde olmak üzere üçüncü bir karar daha vermiş olduğunu, aynı dosyadan borçluya yeniden ödeme emri tebliğinin, borçluya itiraz hakkının yeniden doğmasını sağlayacağını . icra müdürünün verdiği karardan...

    Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir....

      İcra Müdürlüğü'nün 2020/2863 E. sayılı dosyası ile müvekkiller Suzan Sezer, Avedis Sezer, Süren Sezer ve T1 aleyhine ilamsız icra takibine girişildiğini, girişilen işbu ilamsız icra takibine ilişkin ödeme emri müvekkillerine ayrı ayrı farklı tarihlerde tebliğe çıkarıldığını, mezkûr ödeme emri, ilk olarak müvekkilinin Süren Sezer tarafından 19.02.2020 tarihinde tebellüğ edilmiş olup, bu vasıtayla yine bu tarihte taraflarına ödeme emrinden haberdar olunduğunu, müvekkillerinin herhangi bir hak kaybı yaşamaması adına 20.02.2020 tarihinde, yasal süresi içerisinde, müvekkillerinin böyle bir borcu bulunmaması sebebiyle müvekkillerinin tümü bakımından borca itiraz edildiğini, müvekkillerinin kimisinin adresinin yurtdışı olması, tüm tebligat işlemlerinin ilk tebliğ tarihi olan 19.02.2020 tarihinden itibaren yasal borca itiraz süresi içerisinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin belirsiz olması dolayısıyla, daha sonra kendisine ödeme emri tebliğ edilecek müvekkilleri bakımından bilahare borca itiraz...

      İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, müvekkilinin talebinin ve başvurma gerekçesinin ödeme emrinin iptaline yönelik olduğunu , ödeme emrinin iptali istenmesine rağmen yerel mahkemenin bu talebi borca itiraz olarak değerlendirmiş olduğunu , davanın borca itiraz değil, şikayet niteliğindeki ödeme emrinin iptali davası olduğunu , İcra Dairesine ait banka adının ve hesap bilgilerinin ödeme emrinde belirtilmemesi halinde bu konudaki şikayetin kabulü ile ödeme emrinin iptaline karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İncelenen tüm dosya kapsamına göre; davalı tarafından davacı hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız icra takibinde bulunulduğu ,davacı vekili tarafından ödeme emrinin ve takibin iptalinin talep edildiği, ilk derece mahkemesi tarafından davanın reddine karar verildiği, davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır....

      İcra mahkemesinin, süresi içinde ödeme emrine itiraz etmemiş olan borçlunun ödeme emrinin tebliğinden önce kira borcunu ödeyip ödemediğini inceleme yetkisi yoktur. İcra mahkemesi, bu hususu ancak borçlu kiracının süresi içinde ödeme emrine itiraz ederek kira borcunu ödemiş olduğunu (icra dairesine) bildirmiş olması hâlinde (İİK m. 269/c) inceleyebilir. Aksinin kabulü borçlu kiracının (kira borcu bakımından) ödeme emrine itiraz etmemiş olması ile itiraz etmiş olması arasında hiçbir fark bulunmadığına müncer olmaktadır ki, bu husus iki ihtimali ayrı ayrı düzenlemiş olan kanunun sistemine (İİK m. 269/a ve 269/c) aykırı düşer (Kuru, s. 835)."...

      Davalı alacaklı vekili cevap dilekçesinde özetle; borçluya usulüne uygun ödeme emri tebliğ edildiğini, borçlu ile müvekkili arasındaki sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmeyen davacı borçluya ihtar keşide edildiğini, ancak ödeme yapılmadığından takip başlatıldığını, takibe süresinde itiraz etmeyen davacının gecikmiş itirazının yerinde olmadığını, ödeme emri tebliğ tarihi 17/12/2020 tarihinden itiraz süresinin bittiği 24/12/2020 tarihine kadar sürede davacının takibe itiraz etmesine mani hal bulunmadığını, kaldı ki davacının ihtarnameye cevabında vekilinin de bulunduğunu belirterek davanın reddini istemiştir....

      Takipte davalı adına çıkarılan ödeme emri davalıya tebliğ edilememiş, İcra Dairesince davalının adresinin araştırması devam etmekte iken, davalı 30.11.2010 tarihli dilekçesi ile "Alacaklının adıma gönderdiği ilamsız ödeme emrini tebellüğ ettim." demek suretiyle tüm borca itiraz etmiş, itiraz üzerine icra müdürünce takip durdurulmuştur. Mahkemece, ödeme emrinin davalıya tebliğine ilişkin tebligat evrakının dosyada bulunmadığı, bu nedenle de davanın dinlenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Her ne kadar davalıya ödeme emri tebliğ edildiğine ilişkin evrak dosyada bulunmamakta ise de; davalının 30.11.2010 tarihli itiraz dilekçesinde ödeme emrini tebliğ aldığını açıkça belirtmesi karşısında, bu durumun aksinin kabulü artık mümkün değildir....

        Borçluya gönderilen örnek 13 ödeme emri, adresin sürekli kapalı olması ve muhattabın ismen tanınmadığı gerekçesi ile iade edilmiştir. İİK.nun 269. maddesi gereği ödeme ve itiraz süresi ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar. Davalı borçlu kiracıya usulüne uygun yapılan bir tebligat olmadığından, yedi günlük itiraz ve otuz günlük ödeme süresi de başlamamıştır. Davalı kiracının icra takibini haricen öğrenip icra dosyasına itirazda bulunması hukuki sonuç doğurmaz.Bu durumda davalı borçluya usulüne uygun ödeme emri tebliğ edilmediği için, ödeme ve itiraz süreleri işlemeye başlamayacağından, icra mahkemesinden tahliye istenemeyeceği gözetilerek sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekir iken yazılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiştir....

          İ.İ.K.nun 269/1.maddesinin göndermesi ile 6098 sayılı Borçlar Kanununun 315. maddesinde(818 Sayılı Borçlar Kanun'unun 260.mad.) yer alan yasal ödeme süresi olan 30 günlük sürenin borçluya verilmemesi durumunda tahliye istenemez. Ödeme emrinde 7 günlük itiraz sürenin yazılmaması davalı borçluya süresiz itiraz hakkı verir. Bu durum davacı alacaklının itirazının kaldırılması istemine engel teşkil etmez. Somut olayda davalı borçlu borca itiraz etmiş, davacı alacaklı da itirazın kaldırılmasını istemiştir. Ödeme emrinde sürelerin yazılmaması tahliye ve temerrüt yönünden önem arz eder. Bu nedenle mahkemece itirazın kaldırılması talebi yönünde işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile itirazın kaldırılması isteminin de reddine karar verilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir....

            UYAP Entegrasyonu