den reel sermaye payı 13.228,50 TL'nin ödenerek çıkmasına izin verilmesine karar verilmiştir. Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Dava, haklı sebeple ortaklıktan çıkma ve ayrılma payı istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, yargılama aşamasında görüşüne başvurulan bilirkişi kurulunun hazırladığı asıl ve ek rapora davalı tarafından 19/12/2012 tarihli dilekçe ile itiraz edilmiş ve dilekçe ekinde hesap dökümleri ibraz edilmiş olup, davalının dilekçesinde yer verdiği esaslı itirazları ve hesap dökümleri tartışılmadan, yeniden ek rapor veya yeni bir bilirkişi raporu alınmadan hüküm kurulması doğru olmamış kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir....
Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27...2011 tarih ve 2007/263-2011/1057 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, şirket kurulduğu tarihten bu yana şirket müdürlerinin yönetici olarak her yıl hesap vermeleri gerekirken hesap vermekten kaçındıklarını, şirketle ilgili her türlü kar, zarar hesabı, aktif ve pasifiyle ilgili hiç bir bilgiyi müvekkillerine vermediklerini, şirketin kuruluşundan buyana müvekkiline kar payı verilmediğini, kar payının ne şekilde kullanıldığı konusunda da bilgi vermediğini, şirketin sorumsuzca yönetildiğini belirterek müvekkilinin davalı şirketten haklı sebeple çıkmasına izin verilmesine, mümkün...
Somut uyuşmazlıkta, davalı işveren davacının gönderdiği 23/06/2011 tarihli ihtarname ile yıllık izin ücreti yönünden dava tarihinden önce temerrüde düşürülmüştür....
Yine nafaka davasının kesinleşen gerekçesine göre erkeğe "davacının evlilik birliği içerisinde tek başına çıkmasına izin vermediği" şeklinde kusur yüklendiği, kadının dinlenen tanığı Hanife'nin de erkeğin kendisinden habersiz kadının ailesinin yanına gitmesine izin vermediği şeklinde beyanı ile yine erkeğin tanığı Hüseyin'in de, davacı-karşı davalı abisi işteyken kendisinin kadını ailesinin yanına bıraktığı şeklindeki beyanı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; erkeğin kadının tek başına dışarı çıkmasın izin vermediği ve bu suretle eşini kısıtladığı anlaşılmaktadır. Bu halde yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, erkek tanığı Hüseyin'in beyanı kapsamında, kadının annesinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığı, kocanın da eşine bağımsız konut sağlamadığı ve eşinin tek başına dışarı çıkmasına izin vermeyerek eşini kısıtladığı anlaşılmaktadır. Bu halde, boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir....
"İçtihat Metni" Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı ve tehdit suçlarından sanık ...'nun yapılan yargılaması sonunda; atılı suçlardan mahkûmiyetine dair Kadıköy 3....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Kötü muamele HÜKÜM : Mahkumiyet Gereği görüşülüp düşünüldü: Oluşa ve dosya kapsamına göre; Sanığın olay günü kendisinden habersiz sinemaya giden kızı mağdurun eve geldiğinde nerede olduğunu sorduğu ve mağdurun kendisine yalan söylediğini anlaması ile sinirlenerek mağdureye kemer ile vurduğu, kanepe arasına saklanan mağdurenin buradan çıkmasına izin vermediği, tekrar tekrar mağdurun yanına gelerek hayati tehlike geçirmeksizin BTM ile iyileşir şekilde darp ettiği anlaşılmakla sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK.nın 86/2, 86/3-a, e maddesinde kasten yaralama suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 321. ve 326/son maddeleri uyarınca kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla BOZULMASINA...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokma HÜKÜM : Mahkumiyet Gereği görüşülüp düşünüldü: Başka suçtan hükümlü olarak cezaevinde bulunan sanığın özel izin dönüşü sırasında kuruma giriş yapmadan kurum dışında yol kenarındaki direk dibine yanında getirdiği esrar maddelerini gizlediği, savunmasında uyuşturucu madde kullandığını, cezaevinden çıkmasına az zaman kaldığını, çıktıktan sonra sakladığı yerden almayı planladığını beyan etmesi karşısında; uyuşturucu maddenin ceza infaz kurumunun dışında bulunması nedeniyle sanığın uyuşturucu maddeyi cezaevine sokma saikiyle hareket ettiği şeklinde bir sonuca varılamayacağı, sanığın eyleminin TCK.nun 191. maddesinde tanımlanan kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/...
Çocuğun bakımı, yetiştirilmesi ve eğitim için zorunluluk varsa hakim veliye çocuğun mallarına başvurma yetkisi tanıyabilir (TMK.md.356). Olayda, baba, ergin çocuğu üzerindeki velayet hakkına istinaden, bu çocuğun ihtiyaçlarında kullanılmak üzere, parasını çocuğun malvarlığından değil, kendi öz malvarlığından karşılamak suretiyle çocuk adına araç alımı için izin talebinde bulunmuştur. Alınmasına ihtiyaç duyulan araç, velinin kendi malvarlığından karşılanmak suretiyle alınacağına göre, bu halde izne ihtiyaç bulunmamaktadır. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 74. maddesi gereğince kanuni temsilci olan velinin bu aracın kullanımından dolayı ileride doğabilecek hukuki ve cezai sorumlulukları kabul ettiğine dair noterden tanzim ve tasdik edilmiş taahhütname verme zorunluluğu karşısında velinin kısıtlı adına araç alımı için hakimden izin talebinde bulunmakta hukuki yarar ve kanuni gereklilik yoktur. Verilen karar açıklanan sebeple sonucu bakımından doğru olduğundan onanması gerekmiştir....
Çocuğun bakımı, yetiştirilmesi ve eğitim için zorunluluk varsa hakim veliye çocuğun mallarına başvurma yetkisi tanıyabilir (TMK.md.356). Olayda, baba, ergin çocuğu üzerindeki velayet hakkına istinaden, bu çocuğun ihtiyaçlarında kullanılmak üzere, parasını çocuğun malvarlığından değil, kendi öz malvarlığından karşılamak suretiyle çocuk adına araç alımı için izin talebinde bulunmuştur. Alınmasına ihtiyaç duyulan araç, velinin kendi malvarlığından karşılanmak suretiyle alınacağına göre, bu halde izne ihtiyaç bulunmamaktadır. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 74. maddesi gereğince kanuni temsilci olan velinin bu aracın kullanımından dolayı ileride doğabilecek hukuki ve cezai sorumlulukları kabul ettiğine dair noterden tanzim ve tasdik edilmiş taahhütname verme zorunluluğu karşısında velinin kısıtlı adına araç alımı için hakimden izin talebinde bulunmakta hukuki yarar ve kanuni gereklilik yoktur....
Davaya konu 17/08/2007 tarih ve 056967 sayılı İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü işlemi yönünden yapılan inceleme: Uyuşmazlıkta; davacının (Mülga) 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 20. maddesi uyarınca Türk vatandaşlığından çıkmasına izin verilmesi istemli başvuruya yönelik davalı idarece yapılan değerlendirmede; Milli Savunma Bakanlığı'nın 03/07/2007 tarihli yazısı uyarınca, davacının izin tecavüzü suçundan arandığının belirtilmesi üzerine dava konusu işlemin tesis edildiği görülmekte olup, askerlik hizmeti nedeniyle arandığı anlaşılan davacı hakkında, işlem tarihinde mer'i olan 403 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır....