İstinaf Sebepleri 1.Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan kusur belirlemesinin hatalı olduğu, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak erkeğin zina hukuki sebebine dayalı açılan davasının reddi ile kadının karşı davasının kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının tam kusurlu olması nedeniyle kadın yararına tazminata ve nafakaya hükmedilmesinin hatalı olduğu belirtilerek; zina hukuki sebebine dayalı açılan davanın reddi, kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminatlar ve yoksulluk nafakası yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur. 2.Davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan kusur belirlemesinin hatalı olduğu, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak erkeğin davasının kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığından hükmedilen tazminatların...
Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde; ilk derece mahkemesi kararının HMK'nın 297. maddesi kapsamında gerekçesiz olduğunu, dosyada tanık dinlenmediği halde genel cümlelerle dinlenen tanık beyanlarıyla yazılmasının dosya içeriğiyle bağdaşmadığını, HMK'nın 374 ve 381.madde yasal koşullarının davacı lehine oluştuğunu, mahkeme gerekçesinin yerinde olmadığını, eksik inceleme ve araştırma sonucu yanlış değerlendirme yapılarak karar verildiğini, davalının zina olgusunun sabit olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına, İstanbul Anadolu 15. İcra Dairesinin 2020/7507 sayılı icra dosyasına ilişkin icranın durdurulmasına, tarafların zina nedeniyle boşanmalarına, zina olgusunun mevcut olmadığı kanaati oluşursa sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış nedeniyle boşanmalarına, davacı için 200.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınmasına karar verilmesini talep etmiştir....
İlk derece mahkemesi kararında davacı-davalı tarafın zina nedeniyle boşanma talebi hakkında olumlu ya da olumsuz değerlendirme yapılmaksızın asıl davanın TMK'nın 166/1. maddesi uyarınca kabulüne karar verilmiş, davacı-davalı tarafın TMK'nın 161. maddesi uyarınca boşanma talebi hakkında hüküm kurulmamış, davacı-davalı kadının bu talebi yönünden karar gerekçesinde de değerlendirme yapılmamıştır. Bu hâli ile kadının zina nedeniyle boşanma davası hakkında hüküm kurulmadığı gibi, karar da bu yönden gerekçeden yoksun olup, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294/1- c maddesindeki unsurları içermemektedir....
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı-karşı davacı erkeğin zina eyleminin ispatlandığı sabittir. Davacı-karşı davalı kadının TMK’nun 161. maddesi uyarınca zina hukuksal nedenine dayalı davasının kabulüne karar verilmesi gerekmektedir. Ne varki davacı-karşı davalı kadının temyiz başvurusunda erkeğin davasının kabulünün hatalı olduğu itirazı bulunmadığı ve yine davalı karşı davacı erkek temyiz başvurusu yaptıktan sonra 06/10/2018 tarihinde vefat ettiği erkek vekilinin dilekçesi ile anlaşılmaktadır. O halde tarafların evliliği boşanma ile son bulmuş ve davacı karşı davalı kadının davası konusuz kalmıştır. Bu sebeple mahkemece, kadının boşanma davası yönünden dava konusuz kaldığından "karar verilmesine yer olmadığına" dair hüküm kurmak ve davadaki haklılık durumuna göre yargılama giderleri ve vekalet ücreti konusunda karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir....
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; her ne kadar dosya kapsamına celp edilen otel kayıtlarında davalı-karşı davacı erkeğin başka bir kadınla otel odasında kalmak suretiyle zina eylemini gerçekleştirdiği anlaşılmış ise de; zina eyleminin gerçekleştiği ve kadının bunu öğrendiği tarih sonrasında, davacı-karşı davalı kadının evliliğine devam ederek zina eyleminden sonra 23-30 Haziran tarihlerinde davalı-karşı davacı eş ile birlikte tatile çıktıkları ve aynı odada kaldıkları, bu nedenle zina eyleminin davacı-karşı davalı kadın tarafından affedildiği en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulü gerektiği, affedilen olaylarla ilgili davalı-karşı davacı erkeğe kusur atfı yapılamayacağı, dolayısıyla gerçekleşen bu duruma göre davacı-karşı davalı kadının TMK 161. madde kapsamında açtığı davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....
İlk derece mahkemesi kararına karşı davalı-karşı davacı erkek tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesi davalı-karşı davacı erkeğin zina hukuki nedenine dayalı davası, kadının boşanma davası, kusur belirlemesi, tazminatlara ilişkin istinaf taleplerini kabul ederek ilk derece mahkemesinin kararını bu yönlerden kaldırmış ve yeni hüküm kurmuştur....
Bu durumda kadının, dava tarihi itibariyle zinası ispatlanmış olup erkeğin birleşen Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesindeki zina hukuksal nedenine dayalı davasının da kabulüne karar verilecek yerde yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru değilse de erkeğin Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesine dayalı boşanma davasının kabulü suretiyle verilen boşanma hükmü temyizin kapsamı dışında bırakılmak suretiyle kesinleşmekle erkeğin Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesine dayalı boşanma davası konusuz hale gelmiştir. O halde mahkemece yapılacak iş, erkeğin Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesindeki zina hukuksal nedenine dayalı boşanma davası hakkında "karar verilmesine yer olmadığına", yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden ise dava tarihindeki haklılık durumuna göre bir karar vermekten ibarettir. Hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir....
Bu hâl TMK'nın 161. maddesine göre zina nedenine dayalı olarak boşanma hakkı da vermektedir. Hukukumuzda zina suç olmaktan çıkartılmış olsa da hukuka ve ahlaka aykırı bir haksız fiil olma özelliğini korumaktadır. Zina eylemini gerçekleştiren eş ile birlikte bu eyleme katılan üçüncü kişilerde haksız eylemin doğrudan failleridir, meydana gelen zarardan doğrudan sorumlulardır. Somut olaya gelince; dava dışı eşin eylemleri sadakat yükümlülüğüne uymayan güven sarsıcı eylemler olarak değerlendirilmiş olsa da, zina boyutuna ulaşmamış, davalı ile cinsel birliktelik yaşadığı kanıtlanamamıştır. Açıklanan nedenlerle davanın reddine dair verilen kararın onanması gerekirken, bozma kararı verilmesinin doğru olmadığı, karar düzeltme talebinin kabulü gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 21/05/2015...
Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; evlilik birlikteliğinin sarsılmasında zina eylemini gerçekleştiren davacı-davalı kadının eşine hakaret eden davalı-davacı erkeğe nazaran daha fazla kusurlu olduğu gerekçesiyle, davalı-davacı erkeğin eşine hakaret ettiği belirtilerek erkeğe kusur yüklenmesi ve kadının boşanma talepli davasının kabulünün isabetli olduğu, erkek tarafından açılan davalarda; kadının kusurlu eylemi ile evlilik birliğinin sarsıldığının ispatlanamadığından davanın reddine, zina hukuki nedenine dayalı açılan dava da ise kadının zinası ispatlandığından zina nedenine dayalı olarak tarafları boşanmalarına, ortak çocukların velâyeti, çocuklar ile anne arasındaki kişisel ilişki düzenlemesi ve çocuklar için nafakaya dair kadının davasında verilen karar erkeğin davalarına dair hüküm kurulurken bu hususlarda yeniden düzenleme yapılmadığı gerekçesiyle erkeğin birleşen davalarında...
Zina eylemi devam ettiğine göre, hak düşürücü süre geçmiş sayılmaz. Toplanan delillerden, davacı-karşı davalı erkeğin zinasının temadi ettiği anlaşılmaktadır. O halde, kadının davasının da kabulü gerekirken reddi doğru olmamıştır. Ne var ki davalı-karşı davacı kadının evlilik birliğinin sarsılması sebebine (TMK m. 166) dayanan karşı boşanma davasında verilen boşanma kararı temyizin kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş, davalı-davacı kadının zina sebebine dayalı boşanma davası konusuz kalmıştır....