Tüm bu genel açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; uyuşmazlık konusu olan her biri 25 gram olmak üzere beş adet bilezik, ayrıca üç adet üç telli burmalı bilezik, 58 adet çeyrek ve 12 adet yarım altından oluşan ziynet eşyalarının bozdurularak ev alındığı iddiasıyla aynen olmadığı takdirde bedelinin ödenmesinin talep edildiği, erkek eş tarafından bu iddiaya yönelik bir savunmanın yapılmadığı, kadın eşin tanık beyanları ile düğünde takılan ziynet eşyalarının tamamının bozdurularak ev alındığının açıklandığı ancak cins-miktar ve çeşidinin belirtilmediği, erkek eş tanıklarının ise talep edilen ziynet eşyalarına yönelik hiçbir beyanda bulunmadıkları anlaşılmaktadır....
Davalı vekilinin 05/07/2018 tarihli celsesinde 4 adet bileziği iade etmek istedikleri diğer ziynet eşyalarının ise düğün masrafları için harcandığına dair beyanı ile davacı kadın tarafından ziynet eşyalarının rızası ile geri alınmamak üzere verildiğine dair ispat yükü davalı erkektedir. Davalı erkekte bu hususu ispatlayamadığından, kadın tarafından ziynet eşyası alacağının ispat edildiğine dair kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı kadın vekili tarafından talep edilen ziynet eşyaları listesinde zincir ve zincirli ziynet altın bulunmadığı halde taleple bağlılık ilkesine (HMK md. 26 ) aykırı olarak karar verilmesi ile ziynet eşyalarının aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedeli talep edilmişken davacının seçimlik hakkı gözetilmeksizin ziynet eşyalarının bedeline hükmedilmesi ve ıslah edilen miktar dikkate alınmaksızın tüm bedele dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir ....
Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Kadına ait ziynetler, koca tarafından bozdurulup, değişik amaçlarla harcanmış olabilir. Bu durumda, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, davacının isteği ve onayı ile bozdurulup harcandığının, davalı yanca kanıtlanması halinde, davalı koca ziynet eşyalarının iadesinden kurtulur. Ziynet eşyaları yönünden olağan olan, bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Ziynet eşyalarının davalı kocanın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağana ters düşer. Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür....
Ziynet eşyaları, eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğindedir. Kadına ait ziynetler, erkek tarafından bozdurulup, değişik amaçlarla harcanmış olabilir. Bu durumda, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere erkeğe verildiğinin, davacının isteği ve onayı ile bozdurulup harcandığının, davalı yanca kanıtlanması halinde, davalı ziynet eşyalarının iadesinden kurtulur. Bu bağlamda davacı kadın; dava konusu ettiği ziynet eşyasının varlığını, bunların zorla elinden alındığını ispatla yükümlüdür....
Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup kişisel eşya niteliğindedir. Ziynet eşyaları nitelik itibariyle rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'i dendir. Bu sebeple nitelikleri itibariyle kadında bulunduğu karine olarak kabul edilir. Olağanın aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Niteliği itibariyle davalı-davacı kadında bulunması gereken ziynet eşyalarının aile içerisinde ihtiyaç duyulması halinde bu eşyaları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulması olağan olandır. Bu durum Türk Medeni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddeleri gereğince davalı-davacı eş için aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu sebeple somut olayda ispat yükü davalı-davacı kadına aittir. Davalı-davacı kadının kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınıp bozdurulduğunu ispat etmesi gerekir....
Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup kişisel eşya niteliğindedir. Ziynet eşyaları nitelik itibariyle rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'i dendir. Bu sebeple nitelikleri itibariyle kadında bulunduğu karine olarak kabul edilir. Olağanın aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Niteliği itibariyle davacı kadında bulunması gereken ziynet eşyalarının aile içerisinde ihtiyaç duyulması halinde bu eşyaları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulması olağan olandır. Bu durum Türk Medeni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddeleri gereğince davacı eş için aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu sebeple somut olayda ispat yükü davacı kadına aittir. Davacı kadının kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınıp bozdurulduğunu ispat etmesi gerekir. Davacı da kendisine ait olan ve kural olarak kendisinde bulunması gereken ziynet eşyalarının rızası dışında veya iade şartıyla davalı tarafından elinden alınıp bozdurulduğunu ispat edememiştir....
Ancak, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kadının isteği ve onayı ile karşı tarafa verildiğinin ispatlanması halinde, erkek eş ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Olağan olan ziynet eşyalarının kadın eşin himayesinde bulunmasıdır. Bunun aksini iddia eden kadın eş iddiasını ispatla mükelleftir. Başka bir anlatımla ziynet eşyalarının karşı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Ziynet eşyası davasında dava konusu altınların varlığı ve bu altınların kadın eşte olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlanmalıdır....
Dava, çeyiz ve ziynet eşyalarının mevcutsa aynen, değilse bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, çeyiz eşyaları teslim edildiğinden karar verilmesine yer olmadığına, ziynet alacağına ilişkin davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince ziynet alacağına yönelik temyiz edilmiştir. Davacı vekili, dava dilekçesinde, çeyiz ve ziynet eşyalarının davalı tarafından alıkonulduğunu bir daha eve dönülememesi üzerine de davalı tarafta kaldığını belirterek, ziynet ve çeyiz eşyalarının mevcutsa aynen, değilse bedelinin tahsilini istemiştir. Davalı ise, çeyiz eşyalarının teslim edildiğini ziynet eşyaların ise giderken götürüldüğünü belirterek davanın reddini savunmuştur. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür....
(YHGK 11.4.2007, E. 2007/12-179, K. 2007/198), (YHGK 19.1.1974; YHGK 1.5.1991) Somut olayda; davacı(kadın) dava konusu edilen ziynet eşyalarının ve kişisel eşyalarının davalıda kaldığını ileri sürerek iadesini talep etmiş; mahkemece, dava TMK'nın 122.maddesine göre nişanın bozulması sebebiyle hediyelerin geri alınması istemi olarak nitelendirilmiştir. Eldeki davada talep edilen, dava dilekçesinin içeriğine göre, ziynet ve kişisel eşyanın iadesi istemine ilişkin dava mahiyetindedir. Mahkemece dava türünün yanlış nitelendirmesi talebin esasını değiştirmez. O halde, mahkemece; davanın ziynet ve kişisel eşya alacağı olarak nitelendirilmesi gerekirken, nişanın bozulması sebebiyle hediyelerin geri alınması olarak nitelendirilmesi ve yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir. O halde, mahkeme, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, yukarıdaki madde hükümleri de gözetilerek tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır....
Tanık beyanından da anlaşılacağı üzere davaya konu ziynet eşyalarının düğün sonrasında taraflarca altınların tamamını bozdurup borç ödemelerini yapacaklarını söylemeleri üzerine tanığın da bulunduğu ortamda kuyumcuda bozdurduklarının sabit olduğu, davacı kadının takıların varlığı ve ortak kararla borçların ödenmesi amacıyla bozdurulduğunu ispat edildiği, bu durumda ispat külfetinin davalı erkekte bulunduğu, erkek tarafından bozdurulan ziynet eşyalarının davacı kadının rızası ile ve iade şartı olmaksızın verildiği yönünde herhangi bir delil sunmadığı, bu durumda davacı kadının ziynet talebinin kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin ziynet alacağına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile, yerel mahkeme kararının tümden kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak taraflarca düğün sonrası borçların ödenmesi için bozdurulduğu anlaşılan davacı tarafından talep edilen ve bilirkişi tarafından da tespiti yapılan ziynet...